Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '17

 
Kategori
Siyaset
 

Haklarımızın tümünü kullanmak zorunda değiliz

Kişi ya da kurumlara yasalarla verilen kimi haklar vardır ki; gerek duyulduğunda, ihtiyaç oluştuğunda kullanılır.

Kimi haklar vardır, zorunlu olduğumuz için kullanırız.

Medeni kanunda evli çiftlerin koşullar oluştuğunda, yani evlilik birliğinin devam etme şansı kalmadığı durumlarda boşanma hakları vardır. Ancak mecbur kalınmadığı sürece bu hakkın kullanılması arzu edilmez.

Kimi yetkiler de kişilere anayasal hak olarak verilse de toplum hazır değilse, uygulanması mutlak gerekli değil, ya da uygulanması halinde sıkıntı yaratacaksa belli bir süre uygulanmayabilir.

Geçtiğimiz günlerde bir halk oylamasıyla kabul edilen anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanına yeni yetkiler verildi.

Bu yetkilerin içerisinde biri var ki, yalnızca buna karşı olanlar açısından değil, toplumun genelinde rahatsızlık ve sonuçta sıkıntı yaratacağa benziyor.

Bilindiği üzere, Cumhurbaşkanı aynı zamanda yürütmenin başı olarak çok önemli bir iş yükünün yanında çok büyük siyasi sorumluluk da alıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi üstüne üstlük ülkenin en büyük ve iktidarda bulunan siyasi partisinin genel başkanlığı gibi bir yükü üstlenmek zorunda kalacak olması ne kadar doğru olabilir.

Partisiyle bağının olması, parti üyesi olmasının mantıklı izahı var.

Geçmişte göstermelik olarak partilerinden istifa eden Cumhurbaşkanlarının hiçbirinin partiyle organik bağlarını koparmadığını hepimiz biliyoruz.

Kaldı ki Tayip Erdoğan gibi partinin kurucusu ve doğal lideri olarak kendi kitlesi üzerinde çok büyük etkisi olan bir kişinin AK Partiden bağımsız düşünülmesi asla mümkün değildir.

Ancak onun bu etkinliği genel başkan olmasından değil, parti tabanıyla kurduğu sıcak ve duygusal bağdan, lider karizmasından kaynaklanıyor.

Yani demem o ki; Sayın Erdoğan AK Parti de genel başkan olmasa da yine doğal lider olarak hakimiyeti elinde tutacak güce ve bağlılığa sahiptir.

Referandum ve devam eden sıcak gelişmeler, bölgemizdeki çatışmalar nedeniyle yeterince gerginleşen, kutuplaşan, ayrışan toplumun normalleşmesi için iktidar kanadının ve özellikle de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın halkı rahatlatacak, barış iklimini yeniden oluşturacak kimi olumlu adımlar atmasına ihtiyaç vardır.

Seçilme yaşının 18 e çekilmesi konusunda muhalefetin kopardığı fırtınanın nasıl hiçbir yararı olmadıysa, vekil sayısıyla ilgili gereksiz polemikler nasıl toplumu daha çok gerdiyse, Cumhurbaşkanının kendisine verilen “partisine genel başkan olabilme yetkisi” ve hakkını bir süre ertelemesi, kullanmaması da normalleşmeye o ölçüde katkıda bulunacaktır.

Seçilme yaşının 18 e çekilmesi bir haktır ama kullanılması da zorunlu değildir. Siyasetin pratiği içerisinde önümüzdeki günlerde hangi partinin kaç gence bu hakkı kullanma şansı tanıyacağını hep birlikte göreceğiz.

Bakanların vekillik yapmaması, üzerinde çok tartışmalar yapılmış olsa da; “aynı anda hem yasama, hem yürütme görevini yapmasında güçlükler oluyor” şeklindeki yaklaşımı anlamak mümkün.

Ancak aynı yaklaşımı Cumhurbaşkanı için düşündüğümüzde bir çelişki oluşuyor.

Yürütmenin başı, hatta yasamanın en etkin aktörü olarak Cumhurbaşkanına, bir de siyasi partinin tüm yükünü verdiğinizde oluşacak iş yükünü düşünebiliyor musunuz?

AK Partide bir dolu Genel Başkan Yardımcılıkları ve başka yetkililer olacak, asıl işleri onlar yapacaklar şeklinde itirazlar gelebilir.

Ama unutulmamalıdır ki, Anadolu’nun bir ilçe başkanı bile sıkıştığında genel başkan olarak Cumhurbaşkanını arama ihtiyacı duyacak.

Bırakın İlçedeki Kaymakamın, ildeki valinin bile çok zor ulaşabildiği Cumhurbaşkanı olur olmaz zamanlarda il, ilçe başkanları ve hatta kimi zaman delegelerin gereksiz ve zamansız aramalarıyla enerjisini boşa harcamış olmayacak mı?

Anayasa değişikliğiyle bir anayasal hak olarak bu yetki Cumhurbaşkanına verilmiştir, bunu tartışmanın bir anlamı yok.

Ancak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bu yetkisini bir süreliğine kullanmayarak, hem toplumdaki gerginliğin bir ölçüde azalmasını, kutuplaşmanın giderilmesini sağlayabilir, hem de normalleşme adına çok önemli bir adım atmış olur.

Öte yandan yeni bir olağanüstü genel kurul yapılması, kurultay hazırlıkları gibi işlere zaman ayırmaktansa, içtüzüğün hazırlanması, uyum yasalarının çıkarılması, siyasi partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesi ve en önemlisi seçim barajının kaldırılması gibi yaşamsal konulara yönelmesi daha doğru olmaz mı?

Hala gündemde olan yeni, sivil, demokratik bir anayasa için girişimlerde bulunarak, daha geniş toplumsal kesimlerce kabul görecek bir çalışma başlatılması gerekmez mi?

FETÖ ve terörle mücadele sırasında haksız yere mağdur edilmiş kamu görevlilerinin dosyalarının acilen yeniden değerlendirilmesi, seçilmiş vekil ve belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması gibi halkın büyük bölümünün beklentilerine cevap verebilecek uygulamalarla toplumsal barışa daha büyük hizmet verilmiş olmaz mı?

Referandum sürecinde hep maç örneği veridi. Unutulmamalıdır ki maçların sonunda da yenilen değil galip gelen taraftan centilmenlik ve rakibe yönelik olumlu jestler beklenir.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 25.04.2017/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..