Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '07

 
Kategori
Sektörler
 

Reform kuluçkada..!

Reform kuluçkada..!
 

Nazardan korku olsa gerek, durumumuzun en belirgin halini dahi, aslında öyle değilmiş gibi göstermekten mutlu oluruz...

"İç güveysinden hallice"


24 Ocak 1980

12 Eylül 1980'e 261 gün kala...


1979

Başbakan

Süleyman Demirel


Başbakanlık Müsteşarı

Turgut Özal

Yeni bir ekonomik istikrar programı hazırlamakla görevli..?

Programı kısa sürede hazırladı..!

Aslında, program IMF tarafından hazırlanmıştı...

24 Ocak 1980

Kamuoyuna açıklandı.


IMF'nin daha önce yaptıramadığı, isteklerini içeren program, 24 Ocak Kararları ...

Tarım, ticaret ve sanayide ulusal hedeflerden temel sapma...

Yabancı sermayeye koşulsuz teslimiyet...


Günlük kur..?!


Türk Lirasında erozyonun başlangıcı...


Liberalizme denetimsiz açılım...


Dışalım da kota kaldırıldı...


Kamu yatırımı bütçe daraltılarak, yatırım yapılmayarak devam ettirilecekti...


KİT'ler kesinlikle, ön koşulsuz, sosyal içerik dikkate alınmadan, özelleştirilecekti...


Tarım ürünlerinde, taban fiyatları güncellenmeyecek, geriletilecekti...


Amerikan Doları 47 TL (yıl Başı)

Amerikan Doları 90 TL (yıl sonu)


Perşembe'nin gelişi, Çarşamba'dan belli idi...


1970'li yılların ikinci yarısını takip eden dönemde, "Teşvik", ekonomi politikalarında, girişimciliği artırmak adına, Devletçi yapıdan, küreselleşmeye doğru giden süreçte, geçmişi korumak, geleceği garanti altına almak maksadı ile katalizör olarak görülmüş, sabit fiyat uygulaması denen garabet’den sebep, şeffaf ekonomi beklentisi, karaborsa ekonomisinin tuzağına düşmüştür...


Faraza, beyaz peynir kilo 10 TL, üstünde bir fiyat ile satışı kanunen yasak..!


Peynir bir kilo, alacaklar 10 kilo istiyor..?

Üreten satacak, tüketen alacak...


Üreten biraz geri durup (Stok/Karaborsa) nazlanınca, tüketen teklifini açıktan 30 TL yapınca, alan memnun-satan memnun, 20 TL açıktan para, devlet, oda alabilirse, beyanı 10 TL üzerinden vergi, kayıt dışı zengin, fakirleşen devlet...


Bu aynı zamanda, devletin açıklamış olduğu reel piyasa fiyatlarına güldürdüğü gibi, gizli enflasyonun da ta kendisi idi...


Şeffaflık temennisi ile yola çıkılan günler, en karanlık günlerin hazırlayıcısı olmuştu, umulmuyordu, umanlar ummayanlardan daha iyi çalışıyordu...


ASALA'nın eylemleri, Türk Diplomatlara Yönelik Saldırıları...

27 Ocak 1973 Los Angelos, Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, 78 yaşındaki Amerikan uyruklu Ermeni Gurgen (Karakin) Yanikiyan tarafından öldürüldü. Yanikiyan, Baydar ve Demir'i Türk-ermeni dostluğunu geliştirme bahanesiyle kendi evine yemeğe çağırmıştı.


22 Ekim 1975 Avusturya, Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi, Daniş Tunalıgil 3 saldırgan tarafından makamında öldürüldü.


24 Ekim 1975 Fransa, Türkiye'nin Paris Büyükelçisi, İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener, büyükelçilik yakınlarında pusuya düşürülerek öldürüldü.


16 Şubat 1976 Lübnan, Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit, bir salonda otururken öldürüldü. ASALA ilk kez bu cinayetle adını ortaya attı.


9 Haziran 1977 İtalya, Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Taha Carım, büyükelçilik ikametgahının önünde iki örgüt üyesinin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Saldırıyı bu kez "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi.


2 Haziran 1978 İspanya, Türkiye'nin Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp'in makam aracına 3 terörist tarafından ateş açılması sonucu büyükelçinin eşi Necla Kuneralp ile emekli büyükelçi Beşir Balcıoğlu, hayatlarını kaybettiler. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. Bu olayda makam Şoförü İspanyol Atonyo Torres de kurşunlara hedef oldu.


12 Ekim 1979 Hollanda, Türkiyenin Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayı bu kez hem "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" hem de ASALA ayrı ayrı üstlendi.


22 Aralık 1979 Fransa, Türkiye'nin Paris Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan bir saldırı sonucu öldürüldü. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi.


31 Temmuz 1980 Yunanistan, Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ile 14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen, bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Galip Özmen'in eşi Sevil Özmen ve oğulları Kaan Özmen olaydan yaralı olarak kurtuldular. Saldırıyı ASALA üstlendi.


17 Aralık 1980 Avusturalya- Sidney, Türkiye'nin Avustralya Başkonsolosu Şarık Arıyak ile koruma görevlisi Engin Sever öldürüldü.


6 Şubat 1980 İsviçre, Türkiye'nin İsviçre Büyükelçisi Doğan Türkmen, Bern'de uğradığı saldırıdan yara almadan kurtuldu.


17 Nisan 1980 Vatikan, Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel'in makam aracına ateş açıldı. Türel ve koruma görevlisi Tahsin Güvenç saldırıdan yaralı olarak kurtuldular.


26 Eylül 1980 Fransa, Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Danışmanı Selçuk Bakkalbaşı, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı.


4 mart 1981 Fransa, Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Reşat Moralı ile din görevlisi Tecelli Arı, Çalışma Ataşeliği' önünde saldırıya uğradılar. Moralı saldırı sırasında hayatını kaybederken, din görevlisi Arı, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede öldü. Saldırıyı ASALA üstlendi.


9 Haziran 1981 İsviçre, Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sözleşmeli Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Saldırıyı ASALA üstlendi. Olaydan sonra yakalanan Lübnan uyruklu Mardiros Camgozyan, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.


24 Eylül 1981 Fransa, Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu ile Kültür Ataşeliği'nin bulunduğu binayı işgal eden 4 örgüt üyesi, 56 Türk görevli ve vatandaşı rehin aldı. Teröristler, kendilerine müdahale etmek isteyen güvenlik görevlisi Cemal Özen'i öldürdüler, Başkonsolos Kaya İnal'ı yaraladılar. Olayı ASALA üstlendi. Saldırıyı gerçekleştiren 4 kişi, Vasken Sakosesliyan, Kevork Abraham Gözliyan, Aram Avedis Basmaciyan ve Agop Abraham Turfanyan, 31 Ocak 1984'de Fransa'da 7'şer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Mahkemenin sonucu Türkiye'de tepkiyle karşılandı.


2 Nisan 1981 Danimarka, Türkiye'nin Kopenhag Çalışma Ataşesi Cavit Demir, oturduğu apartmanın asansöründe uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtuldu.


25 Ekim 1981 İtalya, Türkiye'nin Roma Büyükelçiliği İkinci Katibi Gökberk Ergenekon yolda yürürken uğradığı saldırıdan hafif yaralarla kurtuldu.


28 Ocak 1982 ABD, Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan öldürüldü. Arıkan'ın katili Taşnak militanı Hampig Sasunyan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.


5 Mayıs 1982 ABD, Türkiye'nin Boston Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz, uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.


7 Haziran 1982 Portekiz, Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay otomobilinde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü; eşi Nadide Akbay yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.


27 Ağustos 1982 Kanada, Türkiye'nin Ottawa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla Altıkat silahlı saldırı sonucu öldü.


9 Eylül 1982 Bulgaristan, Türkiye'nin Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan öldürüldü.


8 Nisan 1982 Kanada, Türkiye'nin Ottawa Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Kani Güngör, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı.


21 Temmuz 1982 Hollanda, Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu Kemal Demirer'e konutu önünde silahlı saldırıdan yara almadan kurtulurken, saldırgan yaralı olarak yakalandı.


7 Ağustos 1982 Türkiye, 2 ASALA örgüt üyesinin Ankara Esenboğa Havalimanında düzenlediği silahlı baskında 8 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Bu örgütün Türkiye'deki ilk eylemi oldu.


9 Mart 1983 Yugoslavya, Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'a 2 örgüt üyesi tarafından silahlı saldırı düzenlendi. Olayda ağır yaralanan Balkar, 11 Mart'ta hayatını kaybetti. Olayda bir Yugoslav öğrenci de öldü. Saldırıyı yapan Kirkor Levonyan ile Raffi Aleksandr, olaydan tam bir yıl sonra 9 Mart 1984'de 20'şer yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar.


14 Temmuz 1983 Belçika, Türkiye'nin Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Aksoy silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.


27 Temmuz 1983 Portekiz, Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği, 5 örgüt üyesi tarafından basıldı ve bina içindekiler rehin alındı. Baskın sırasında büyükelçilik Müsteşarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi Cahide Mıhçıoğlu hayatını kaybetti. Portekiz polisi, düzenlediği operasyonla rehineleri kurtardı, 5 teröristi de öldürdü. Saldırıyı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. Örgüt, üyelerinin öldürülmesi nedeniyle Portekiz Başbakanı Mario Soarez'i ölümle tehdit etti.


16 Haziran 1983 Türkiye, İstanbul Kapalıçarşı'da bir terörist tarafından halkın üzerine ateş açıldı. Olayda 2 kişi öldü, 21 kişi de yaralandı. Saldırgan, olay yerinde öldürüldü.


15 Temmuz 1983 Fransa THY'nin Paris Orly havalimanındaki bürosu önünde bomba patladı. Olayda, 2'si Türk, 4'ü Fransız, 1'i Amerikalı, 1'i de İsveçli olmak üzere 8 kişi öldü, 28'i Türk, 63 kişi de yaralandı. Bu olay tarihe "Orly Katliamı" olarak geçti.


28 Nisan 1984 İran, Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder'in eşi, İran ile Türkiye arasında ticaret yapan işadamı Işık Yönder, bir ASALA militanı tarafından öldürüldü.


20 Haziran 1984 Avusturya, Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Olayı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi.


27 Mart 1984 İran, Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Işıl Ünel'in otomobiline bomba yerleştirmeye çalışan bir terörist, bombanın elinde patlaması sonucu öldü.


28 Mart 1984 İran, Tahran'da Büyükelçilik Başkatibi Hasan Servet Öktem ve Büyükelçilik Ataşe Yardımcısı İsmail Pamukçu, evlerinin önünde uğradıkları silahlı saldırıda yaralandılar.


19 kasım 1984 Avusturya, Türkiye'nin BM temsilciliğinde görevli Enver Ergun, aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Bu olayı da, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi.

Agop Agopyan' (diğer isimleri Vasken Sakasesliyan ve Mihran Mihranyan), ASALA'nın kurucularından ve yöneticilerindendir. 25 Nisan 1988'de Atina'da kendi evinde maskeli iki kişi tarafından öldürülmüştür. Öldürüldükten sonra ASALA'nın eylemleri sona ermiştir.


ASALA

1975 yılında Lübnan'daki iç savaş esnasında, Beyrut'da, Filistin orijinli destekçilerin yardımı ile Agop Agopyan ve Agop Tarakçıyan tarafından kurulan terörist bir örgüttür...


Üsleri Fransa ve Yunanistan...

Ermenice: Hayastani Azatagrut'yan Hay Gaghtni Banak.

İngilizce:Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia.


Ermenistan'ın kurulması(S.S.C.B dağılmadan önce) ve 1915 yılında gerçekleştiği iddia edilen, "sözde Ermeni soykırımının" kabul ettirilmesi için, uluslararası terör eylemleri yapmış, yukarda belirtilen listedeki insanlarımızın canına kıymıştır...


İşbirliği yaptığı diğer örgütler;İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), PKK/Kongra-Gel/KADEK, ve Kızıl İtalyan Tugayları (Italian Red Brigades) gibi diğer uluslararası terörist örgütlerdir...


Uluslararası boyutunu kesin hatları ile hatırlattıktan sonra, ilişkide olduğu terörist örgütler içerisinde, kendisi ortadan kalkmış(?) olsa da, Ermeni Diaspora(?)sının, açık desteği tespit olunmuş PKK/Kongra-Gel/KADEK terör örgütleri-uzantılarının terör eylemlerine karşılık, halen mücadelesi gün be gün iç yakar bir vaziyette devam eden bir haldedir...


Bu hastalıklı, saplantılı, sapkın duruma birde yurt içindeki anarşi, kardeşin kardeşe düşman edildiği, katlettirildiği, ama sağdan ama soldan siyasi görüş kurbanları eklenince, genel ekonomik yapıdaki hassasiyet, gidişatın radikal kararlar alma gereksinimi yaratması, sürecin boğucu ve taşınılamaz hale sürüklenmesinin neticesi, 24 ocak kararları...


İran 1978: Devrim kapıda, içeri girmek için de izin beklemiyordu...

1978 yılının 8 eylülünde yapılan bir gösteriye askeri güçlerin müdahalesi sonun başlangıcı oldu.


Müdahalede yüzlerce kişi öldü.


Petrol sektöründeki işçiler, 9 eylülde greve çıktılar.


Grevler kısa zamanda diğer kentlere de sıçradı.


Tüm kurumlar, bankacılar, radyo ve tv çalışanları, bakanlıkların çalışanları da iş bıraktı.


400 banka göstericiler tarafından ateşe verildi.

2 milyon kişi, 11 aralıkta, başkent Tahran'da, yürüyordu...

“halk silahlansın!”

“Şah devrilmeli!”

"kahrolsun Şah!”

sloganları yükseliyordu...

11 aralık 1978

Düzen el değiştirmişti.

14 ocak 1979'da

Şah, İran'ı terk etti.

İslam Cumhuriyeti, 2 bin 500 yıllık şahlığın yerini almıştı.

Irak 16 Eylül’de, Şatt-ül-Arap antlaşmasını feshettiğini açıklamıştı.


İran’ın iki ülke arasında anlaşmazlık konusu olan bölgeden askerlerini çekmeyi reddetmesi üzerine 22 Eylül 1980’de Irak ordusu sınırı geçti.


İran, Irak’la savaştan vakit buldukça, Türkiye’ye devrim ihracı ile ilgili son derece yoğun çalışma içerisindeydi...


Halen kabulünün mantığını kavramakta zorlandığım, bende tinsel işkence duygusu uyandıran “Rabıta” modelinin, hangi aklı evvelin dayatması ile yedirildiğini anlamaya çalışıyorum...


Bizde ki durum; Siyasi rejim değil, büyük ticari devinim ideali ile 24 Ocak kararlarından feyiz alan, yeni yetme ihracatçılar ve ithalatçılarımızı ateşlemiş, bu iki ülkeye mal ihraç etme derdinde düşmüşlerdi...


O günün koşullarını dikkate aldığınızda her hangi bir ürünün ihracatını yapılabilir kılmak, ithalat yapmayı gerektirdiğinden, yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal şeklinde olunca, ihracatçılar, genelde yutkunmayı tercih eder halde idiler...


Bakın sayın Reha TANÖR nasıl anlatıyor...

ELİ KOLU BAĞLI BOKSÖRLER

Bir defasında da bizim meslekten bir arkadaş Sanayi Ürünleri Listesi adı verilen listedeki bir terslik dolayısıyla Bakanlığa gitmiş. Bu liste ihracatçılar için çok önemlidir, çünkü orada ismi tek tek sayılan ihraç ürünleri için vergi iadesi vardır, dışında kalanlara yoktur. Arkadaş yüksek düzeydeki bir bürokrata çıkmış...

> demiş. >

Yüksek bürokrat kaşlarını çatmış.

>

>

>

>

<çalıştığımız bankadan="" söylediler.="">>

Yüksek bürokrat, > diyerek köpürmüş. Kütüphanesinin rafından kitap kalınlığındaki Liste’yi almış, sayfaları karıştırmış, Etler bölümünü açmış. Sığır var, dana var, tavuk yok.

> diye çıkışmış.

Arkadaşım korka korka konuşmuş.

>

Yüksek bürokrat > çekerek yaprakları yeniden çevirmeye koyulmuş. Az sonra durmuş. Kıpkırmızı kesilmiş. Yutkunmuş.

>

Arkadaşa sordum, > diye.

>

Bir yandan bürokratik güçlükler, bir yandan altyapımızın noksanlığı, haberleşme, ulaşım sorunları, pahalı maliyet, deneyimsizlik bizim bu ilk >imizi biraz da güçlü kuvvetli rakipler karşısına elleri kolları bağlanarak ringe çıkarılan boksörlere benzetmiyor muydu?

Ne dersiniz?

...........

Tarım ve hayvancılık sektöründe, o günün gerçeklerine dair bir yansıma...


Bu durum sonradan hepimizin gayet iyi bildiği, hayali ihracat serüvenine gidişin, başlangıç taşlarından biriydi zaten..!


Traji komik tarifini, kara mizah için aradığınız malzemeyi bulmakta hiç zorlanmayacağınız yıllar.


Malum, petrol krizinin arkasına denk gelen yıllar. Doğunun, dolaysıyla Arap ülkelerinin, hani bazen bizde de patlamış mısır misali türeyen milyarderler gibi, türedi petrol milyarderlerinin oluştuğu dönem, bir farkla, onlar toprak altından hortumladıkları petrol ile bizimkiler devlet bankası, halkın kumbarası gibi alanları hortumlayarak bunu başardılar...


O dönemin şartlarında, elimizde, bu ürünü takasa sokabilecek en geçerli ürün buğday dı...


Peki biz buğday ile ne yapıyorduk?


Ekmeklik/yemeklik un üretimi, üretilenin içerisinde kısıtlı bir alanı kapsıyor, esas tüketim hayvan yemi alanında gerçekleşiyordu...


Özellikle kanatlı hayvanların beslenmesinde en önde gelen hammadde mısır, buğdaya göre maliyeti yarı yarıya, besleyici özelliği buğdaya göre iki kat fazla, yapılan tam tersi, verimlilik dibe vurmak üzere...


Türkiye’deki mısır üretimi yetersiz olduğundan, bir ton buğday ihraç et, iki ton mısır al, tavukları besle, verim artır, maliyet düşür, karlılık artsın gibi bir model ortaya çıkmıştı.


Artık dünya fiyatları ile rekabet edebilecek, karlılığı yüksek ihracat için model var, pazar hazır, süreklilik için sermaye ve teknolojik yatırım ortamı ile sanayileşme ihtiyacı var, teşvik de var, yatırım ve işletme sermayesi için kaynak yok..?


Reha TANÖR’e bir daha kulak verelim...

AMERİKA’YA KREDİ VERİYORUZ

Türk-Amerikan işadamları toplantısı dolaysıyla NewYork’daydık. Ünlü Plaza Oteli’nin görkemli salonlarından bir tanesinde > tartışılıyordu. İki ülkenin ilgilileri hafiften hafiften paslaşıyordu ki, birden Altay Kulübü’nün eski başkanı ve sağaçığı Hanri Benazus müthiş bir şut çıkardı. Kendisi Yupi Tavukçuluk Şirketi’nin patronuydu. Biz aslında birbirimizin rakibiydik ama dostluğu da, ticareti de paralel güzellikte sürdürmesini biliyorduk. Ayrıca kendisi Türkiye’deki >ydı ve saygım büyüktü. Amerikalılara şöyle seslendi:

>

Ortalık birden dalgalandı. Amerikalılardan genellikle olumlu yanıtlar geliyordu. Ancak nasıl olacaktı bu iş? Yabancı sermayenin kâr güvencesi var mıydı, enflasyon hızı ortada, kâr bırakır mıydı? Amerika’da durgun bir yıl yaşanıyordu, para yoktu, dolayısıyla Türk bankacılık çevrelerinden ne gibi destekler alınabilirdi?

Bu sonuncusunu yanıtlamak için Ziraat Bankası Genel Müdürü Rahmi Önen söz istedi. Rahmi bey tarıma dayalı sanayi’nin geleceğin Türk ekonomisinin motoru olması gerektiğine içtenlikle inananlardandı.

Konuşmalar onu duygulandırmıştı. Çoşkuyla, > dedi.

Bu söz Türkiye’de basına > şeklinde yansıdı.

Benazus’un konuşmasından etkilenip > diyenlerden biri de Tatum Çiftlikleri sahibi Mr.Tatum’du. Resmi toplantı bittikten sonra ben kendisiyle baş başa görüştüm. Bize mal satmakiçin bu yolu denememesini, eğer gerçekten bir ortak yatırıma niyeti varsa konuşabileceğimizi ısrarla söyledim. İçtenlikle ortaklığa niyetli olduğunu vurguladı. Konuyu genel çizgileriyle ele aldıktan sonra, şirketlerin birbirlerine tanıtıcı bilgiler yollamasını ve bizim de bir yatırım fizibilite etüdü hazırlayarak kendilerine ulaştırmamızı kararlaştırarak ayrıldık.

...........

Sonrasında Tanör bu işin olmadığını, Amerika’dan uçak bileti de dahil her türlü ağırlama giderlerini de karşıladığı şirket yetkileriyle pahalı bir misafirperverlik örneği verdiğini aktarıyor...


Belki ayaküstü sohbetlerde kulağınıza gelmiştir, Kore’liler, gemi fabrika yapıp, araba parçalarını gemiye yükleyip, indirilecek limana geldiğinde, montajlanmış olarak teslim etmek gibi dinamik bir çözümle araba ihracatı yapmışlardı, görmedim, söyleyenin doğrulayıcısıyım...


Belki Amerika’lılar gemi tavuk çiftliği/entegre tesisi kurarak Benazus’un rest’ine rest dediler, bilemiyorum..?


Bildiğim, bu dönemin 1987 şirket kurtarma operasyonu/yasa destekli operasyonuna götürdüğü..!


27 Ocak 1973 Los Angelos, ilk ASALA menşeli terör hareketi..!

PKK-1973 "Ankara democratic patriotic association of higher education"faaliyet hareketi.


27 Ekim 1978'de adını kürdistan işçi partisi olarak değiştirdi.

1979'da Terörist başı Öcalan Suriye'ye geçti ve burada Dev-Genç eğitim kamplarını kurdu.

1980-1984 12 Eylül ihtilalinde yurt içi faaliyetleri yok denecek seviyeye geriletilmişti.

Turgut ÖZAL “Bir avuç mekaplılar çetesi”

15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli ile başlayan cinayetler, katliamlar, 1993’ e kadar sürdü...

1993-1995 arasında duraksama vardır...

Yunanistan, Ermenistan, İran ve Rusya'nın desteği ile faaliyetlerini sürdürebilmekteydi...


Mayıs 1997 Türk Silahlı Kuvvetlerinin konu hakkında kararlılığının dünyaya ilanıdır...


Suriye’ye, kararlılığın Suriye’yi de kapsadığı açıkça söylenir...


15 Şubat 1998 de Kenya’da yakalanmadan önce, Yunanistan, Rusya, İtalya’da olduğu basından takip edilmiştir...


29 Haziran - Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, İmralı Adası'nda yargılan terör örgütü PKK'nın terörist başı Abdullah Öcalan'ı, TCK'nın 125. maddesi gereğince vatana ihanet suçundan idama mahkum etti.


İnfazı yapılamadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin oyalaması, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde idam cezasının ağarlaştırılmış müebbete çevrilmesi ile idamdan kurtuldu...


Avrupa Birliği ve beraberinde Amerikanın örtülü politikaları bu günkü güncelle bizi karşı karşıya bıraktı...

Her reform; ne derece gerekli olursa olsun, aklı zayıf kişilerce aşırı uçlara yönlendirilir ve bu durum yeni bir reform gerektirir...

Samuel Taylor COLORİDGE

1994... 5 Nisan kararları..!

Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı ve kamu açığı, makroekonomik dengesizlik 1994 yılının başına gelindiğinde, ben geliyorum diye bas bas bağırmaktaydı...


1993 yılının son ayları ile 1994 yılının Nisan ayı arasında, yürütmenin, kriz yönetimindeki uygulamalarında, tamamen yanlış yöntemlere başvurulduğunu göstermektedir.

Yürütme, döviz talebini, yüksek döviz rezervlerini satarak sınırlayabileceğini planlamıştı. Borsa piyasadaki parayı emecek, emisyon hacmini daraltacaktı.


Genel piyasa şartları içerisinde, özellikle bankalar, yüksek devalüasyon beklentisi satın alıyorlardı. Piyasaya sürülen döviz yüksek fiyattan, her gün artan alıcı kitlesine sahipti.


Borsanın işlem hacmi piyasadaki parayı çekecek derinlikte değildi.


USD doların Kurdaki 1’e 2 değer artışı, rezervleri de % 50 geriletmişti.


Malum 5 nisan kararları açıklandı...


Devlet % 400 faizle hazine bonosu piyasaya sürdü.


Bu bazı bankalarda, kredi geri ödemelerinde, % 1.400’e varan oranlara ulaştı.


İşsizlik, işsiz kalmaktansa ücret indirimi, tahmin üstü bir devalüasyon, üç haneli enflasyon...

17 Ağustos 1999

Büyük Deprem...

Hala ölçülebilmiş kesin verilerin yansımadığı, maddi manevi yıkım tablosu...

Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi...

21 Şubat 2001


Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan gerginlik, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin patlamasına yol açtı.


21 Şubat 2001 krizi, kamuoyunda "Kara Çarşamba" olarak adlandırıldı. Kriz, 14 aydan bu yana izlenen sıkı para politikasında önemli revizyona neden oldu. Hükümet, "dalgalı kur" politikasına geçme kararı aldı.


Krizin etkileri uzun süre devam etti. Binlerce kişi işsiz kaldı, çok sayıda işyeri kapandı.


Gecelik faizler yüzde 7500...


9 Aralık 1999'da ilan edilen "kur çıpası" yerine, "dalgalı kur" sistemine geçilmesi benimsendi.


Doğru Yol Partisi Genel Başkanı (DYP) Tansu Çiller, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, hükümetin uyguladığı ekonomik programın çöktüğünü belirterek, ''Türkiye, tarihinin en büyük devalüasyonunu yaşıyor'' dedi. Çiller, hükümeti istifaya çağırarak, bir milli mutabakat hükümeti kurulmasını önerdi.


FP Genel Başkanı Recai Kutan, ''hükümetin IMF'ye teslim olduğunu ve derhal istifa etmesi gerektiğini'' savunarak, ''Onun yerine, milletimize güven verecek, geçmişte ekonomi politikalarında başarılı sonuçlar almış siyasi kadrolar iş başına gelmelidir'' dedi. Kutan, DYP Genel Başkanı Çiller'in "milli mutabakat hükümeti" önerisini ise doğru bulmadıklarını kaydetti.


Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp görevinden istifa etti.


Başbakan Bülent Ecevit, Dünya Bankası Başkan Yardımcılarından Kemal Derviş’i Türkiye’ye davet ettiklerini açıkladı.


MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Hükümet, ekonomik krizi süratle denetim altına alarak, sorunların üzerine yeni bir ruh ve dinamizmle gitmek durumundadır" dedi.


FP Genel Başkanı Recai Kutan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, ülkenin 1978 Ecevit hükümeti günlerine geri döndüğünü ve dalgalı kur sistemine geçmenin ekonomik programın iflası olduğunu savundu. Kutan, "bu Hükümet'e yurtiçi ve yurtdışında güven kalmamıştır. Güven duyulmayan bir hükümet başarılı olamaz. Bu Hükümet halkın nazarında bitmiştir. Hükümet ortaklarının halkın karşısına çıkmaya ne yüzleri ne de cesaretleri vardır. Şu anda bir seçim olsa, milletimiz ülkeyi her alanda yangın yerine çeviren bu hükümet ortaklarına ne yapacağını gayet iyi bilmektedir. DSP'yi de MHP'yi de ANAP'ı da yüzde 10 barajının altına gömecek ve siyasetten tasfiye edecektir" dedi.


ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin, kronikleşmiş siyasal ve ekonomik krizler ülkesi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yapısal sorunlarını çözmeyen Türkiye, kronik krizler ülkesi olmaktan kurtulamaz" dedi.


Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına getirildi.


14 Nisan 2001

Yeni Ekonomik Program açıklandı


Devlet Bahçeli “Bu seçim Brüksel sevdalıları ile Türkiye sevdalılarının seçimi olacaktır"


03 Kasım 2002

Milletvekili Genel seçimler

AKP/ 34.28/ 363 Milletvekili/tek başına iktidar..!


IMF Stand-by 9 Aralık 1999 başladı, yenilendi, 2005’de, 2008’de tamamlanacak diyerek revize edildi...


Türk ekonomisinde bir ilk gerçekleşti. Türk Lirası'ndan 1 Ocak 2005 itibariyle 6 sıfır atılarak Yeni Türk Lirası'nın (YTL) kullanımına geçildi.


Bir reform daha...


Cebinizden madeni bir YTL çıkarın, iyice bir bakın, baktığınız para Bir Milyon Türk Lirası...


Cüzdanınızda kağıt yüz YTL varsa çıkarın, iyice bir bakın, baktığınız para Yüz milyon Türk Lirası...


USD dolar paramızla ne kadar..?

Bir Milyon Dört Yüz Bin Lira..!


Gerçek satın alma gücü ne kadar..?

İki Milyon Yüz Bin Lira..!


Konvertibilite/Çevrilgenlik

Türk parasının uluslar arası tanınırlığı, kambiyo değeri olması, diğer ülke paraları ile değişiminin mümkün olması, tercih ediliyor olması v.s.


Bir dünya ülkesi gösterin ki, garantili hazine bonosu dışında, nakit TL/YTL tasarruf etme yönünde hareket ediyor olsun, hatta hatıra amaçlı saklıyor olsun..?


Şu an ABD ve AB’ye, paraları ile yaptığımız tasarruftan(?) sebep, kazanç beklentisiz, en yüksek borç veren ülkelerin başında geldiğimizi anlamak, sadece biraz dikkatli bakmayı gerektiriyor, o kadar...


(?) ABD'deki Yahudi kuruluşu Anti-Defamation League ADL-İftira ve İnkara Karşı Mücadele Birliği), geçen hafta yaptığı açıklamada, 1915 olaylarının "soykırıma eşdeğer" olduğunu ileri sürmüş, ancak Kongredeki Ermeni tasarılarına karşı çıkmayı sürdüreceğini duyurmuştu.

Günümüzde İsviçre'de Ermeni soykırımının reddedilmesi suçtur. Benzer bir yasa taslağı da Fransız meclisinden geçmiş, yasalaşmak için senatoda onay beklemektedir. Bunun dışında 20 kadar ülke, parlamentolarında, Ermeniler'in soykırıma uğradığı iddialarını tanıyan yasaları kabul etmişlerdir. Amerika federal anlamda böyle bir yasayı kabul etmemesine rağmen yasa, eyaletler bazında 50 eyaletten 36 sında kabul görmüştür. Kimi ülkelerde ise (İsrail, İngiltere) soykırım kelimesi yerine "katliam " kelimesi yeğlenmiştir.


Yeni reform(?) beklentimiz hayırlı olsun, Anayasa değişikliği...

Soru_Yorum: Yumurta mı Tavuk’tan çıkmıştır, Tavuk’mu Yumurta’dan çıkmıştır..?

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..