Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '16

 
Kategori
Resim
 

Rembrant “Resimde ışığın matematiği”

Rembrant  “Resimde ışığın matematiği”
 

Rembrant harmenszoon van rijn,ışığın matematiğini estetikle buluşturan ressamdır.


Üniversite yıllarıydı. Bir meslek seminerinde program öncesi, beş dakikalık ”Rambrant eserleri ve ışık  ilişkisini”ni anlatan bir sunum yapıldı. O seminerden aklımda kalan tek şey Rambrant’ın tabloları oldu.

Rembrant harmenszoon van rijn,ışığın matematiğini estetikle buluşturan ressamdır.

Rembrant resimlerinde, Işığın tüm yüzlerini, hatta tüm oyunlarına tanık oluruz. Adeta ışığın keşfine çıkar ressam. Işığı en yalın halinden en karmaşık ilişkilerine kadar gözlemleriz. Bazen keskin bir bıçak gibi çizgisel, bilimsel doğrulukta kullanır. Bazen bir dolunay romantikliğinde, bazen bir kadife yumuşaklığında, bazen de bir bulmaca düzeneğiyle sunar ışığı.

Öne çıkarmak istediği nesneyi, vermek istediği duyguyu sadece resimsel değer olarak değil, ışığın bilimsel yönünü de kullanarak aktarır. Işık aynı zamanda onun güçlü çizgi ve desenlerini de öne çıkarır.

Rembrant, 1606 da değirmenci bir ailenin çocuğu olarak, Hollanda’nın Leiden şehrinde dünyaya gelir. Babası varlıklı biridir. Aile eğitimi için her tür desteği verir, Leiden üniversitesinde dönemin en önemli  ressamlarından, Jacob van Swannenburg’dan 3 yıl resim dersleri aldırır.

Hocası Swannenburg İtalya’da okumuştu. İtalyan resim ekolünün ne kadar güçlü olduğunun farkındaydı. Rembrant’a da bu ekolün güçlü hocalarından Pieter Lastman’dan ders alması için baskı yaptı. Hocasının yönlendirmesiyle Rambrant, tarihi, dini ve mitolojik resim eğitimi için Amsterdam’a gitti. Burada yaşayan Pieter Lastman’dan altı ay eğitim aldı.

Bu eğitim Rembrant’ın resim konusundaki görüş açısını çok genişletmiştir. 1625’te Leiden’e dönünce hemen atölyesini açıp, tarihsel ve dini tablolar yapmaya başladı. Bu tablolar küçük boyutlu ama giysi ve mücevher detaylarının çok ayrıntılı betimlendiği eserlerdi. Kısa sürede resim severlerin dikkatini çekti. 23 yaşında olmasına rağmen usta bir ressam olarak anılmaya başladı.

Bu dönemde tanıştığı şair ve aynı zamanda devlet adamı olan C. Huygens aracılığıyla Prens Frederik Hendrik’e bile tablo satmaya başlar.

Rembrandt, sanat hayatının erken dönemlerinden itibaren kontras renklerin gücünü kavramıştır. Açık ve koyu renklerin birlikte oluşturduğu bir tekniktir bu. İtalyan ressam Caravaggio’nun keşfettiği bu teknik, Rembrandt tarafından özellikle dinsel ve tarihsel tablolarda önemli olay ya da kişilere vurgu yapmak için kullanılmıştır. Rembrandt resimlerinde, koyu zemin üzerinde beyaz kurşun kullanarak ışık hüzmelerini belirginleştirir. Bunu bir teknik olarak geliştirir.

Rembrandt eserlerinde, ışık kuşkusuz çok etkindir. Ancak bunun yanında denge, uyum, derinlik, ve geniş bir resim bilgisi de resmini güçlendirir. Çok bilinen Lazarus’un yükselişi (1630)tablosu buna iyi bir örnektir.

Rembrantın yaşadığı 17. Yy Hollanda’sı ticarette çok aktifti. Dünya zenginliklerini ele geçirmiş birkaç Avrupa ülkesinden biriydi. Sermaye birikimiyle beraber, sınıf farkı belirginleşmiş ve zengin burjuva sınıfı ortaya çıkmıştır. Burjuva sınıfının resime olan bu ilgisi resim sanatına da destek olmuştur. Bir yandan da bilimsel çalışmalar hız kazanmıştır. Elbette bu durum resim üzerinde olumlu gelişmelere yol açar.

İşte Avrupa’daki bu sosyal yapılanma içinde Rembrant’ın tanınması zor olmadı. Eserleri kısa zamanda ünlendi.

Rembrant, babasının ölümünden sonra 1632’de Amsterdam’a taşındı. ‘Dr. Tulp’un anatomi dersi’(1632) adlı tablosu burada çok ses getirdi. Siparişler almaya başladı.

Amsterdam’daki müze evini gezdiğimde, çağına göre oldukça ayrıntılı sanatsal aletler ve düzenek ilgimi çekmişti. Boya yapımından gravür baskı düzeneklerine kadar pek çok eşya yer almaktaydı. Boya hazırlamak için topkladığı bitkiler, gravür için hazırlanmış baskı kalıpları ve ahşap resim aparatları gibi pek çok kendine özgü düzenek geliştirmiş ressam.

Aynı zamanda eserlerinin de sergilendiği bir müze olarakta kullanılan bu atölye- ev mekanın darlığına karşın, son derece fonksiyonel bir hale getirilmiş. Evin küçük ve kasvetli bir mekan olması dikkatimi çekmişti. Işık alabileceği daha geniş pencereler olması mümkünken, olabildiğince dar pencereler vardı. Mekanın bu fiziksel özellikleri bilinçli bir tercih olsa gerek. Tablolarındaki ışık kaynağını düşündüğümde, bu kanıya varmak zor değil.

Rembrant, klasik çalışmaların dışında neler yapılabileceği konusuna çaba sarfeden biriydi. Resim konusunda yeni malzemeler, yeni konular, yeni teknikler denedi ve çoğunda başarılı oldu.

Örneğin; Sanatçı gravür çalışmaları yapmıştır. Gravür onun çalışmalarıyla sanatsal bir değere ulaşmıştır. Rembrandt, aynı zamanda oyma sanatçısıydı. Asitle yaptığı oyma baskılarla kutsal kitaptaki öyküleri anlatmıştır. Rembrandt yetenekli olduğu kadar çalışkan ve olağanüstü bilgilidir de...

Ressamın az bilinen bir diğer özelliği ise koleksiyonerliğidir. Uzak ülkelerden getirttiği kostümler, porselenler, savaş başlıkları, çeşitli uluslara ait paralar ve aksesuarlardan oluşan önemli bir koleksiyona sahipti.

Ressam 1634 de zengin bir ailenin kızı olan Saskia ile evlendi. Böylece Rembrant için şaşalı bir dönemde başlamış olur. Hollanda daki toprak ve ticaret zenginlerinden aldığı tablo siparişleriyle kısa sürede zengin bir ressam olur. Ancak gösterişli bir hayat sürmesi bu serveti kısa sürede bitirmesinede yol açacaktır.

Öte yandan yaşamındaki gelişmelerin yanı sıra trajedilerde peşini bırakmaz ressamın. Evlendikten sonra dünyaya gelen ilk iki çocuğu daha bir yaşına gelmeden hayatını kaybeder.

Rembrant, hüznü ve acıyı birçok ressamdan daha duyarlı bir şekilde resmeder. Bu duyarlılık belki de özel yaşamındaki acılardan köken alır. Acıyı resmederken, dramatik bir atmosfer yaratmada ışığın gücünden yararlanır. Işığın etkisiyle hüznü, korkuyu, yalnızlığı en iyi anlatan ressamdır. Resimlerinde estetik duyarlığını ve teknik becerisini ışık aracılığıyla sergiler. Empresyonistlere kadar, bunu çok az ressam gerçekleştirmiştir.

17. yy insanının tüm sınıflarını resmeden Rembrant, tüccarları, askerleri ve ailelerini, müzik dinletilerini, akademisyenleri, sosyal ortamları ve dönemin tüm zenginliğini detaylarıyla yansıtmıştır.

Çok fazla portre çalışmıştır Rembrant. Bir anlamda portre ressamlığıyla da ünlenmiştir. Çocukluğundan yaşlılığına kadar ömrü boyunca yaptığı altmıştan fazla özportresi aracılığıyla yaşamını da anlatmıştır. Ressam, portreleri yaparken tek ışık kaynağı kullanır. Böyle bir resimde yüzün bir tarafı loş kaldığından, ifade ve duygu çok daha yoğun hissedilir. Ayrıca üç boyutlu bir görünüm, yani derinlik kazanır. Bu resimlerin bir diğer ortak özelliği ise; bakışlarındaki derin hüzündür.

Aslında bütün resimlerinde endişeli, kaygılı, korku, hüzün gibi duyguları çok iyi aktarmıştır. Örneğin,  kuşkuyla bakan yoksul insanları resmetmiştir. Sanki karanlığın içinde eriyen bu yoksul insanların acılarını, korkularını dikkat etmek istercesine ışık tutmuştur kaygılı yüzlerine.

Görünen tüm gerçekliği, mekan detaylarıyla birlikte betimleyen Rembrant, Realizmin güçlü ressamlarından biridir. Rembrant, resimlerinde yoksul halkın acılarını betimlerken, dönemini tüm çıplaklığıyla gelecek zamana aktarmış oldu.

Rembrant barok dönemde yaşamasına rağmen realist resim anlayışıyla tablolar yapmıştır. O resimlerinde, ışığı kullanım biçimiyle barok bir izlenim verir. Işık bir yandan sert ve coşkusal bir etki yaratırken, bir yandan da denge unsurudur.

Rembrant bir çok manzara resmi de yapmıştır. Resimlerinde Hollanda peyzajlarını yapmakla yetinmeyip, hayal gücünü de işin içine katmıştır. Düz peyzajların arasına tarihi kalıntılar, dağlar, tepeler, karanlık bulutlar, ağaçlar yerleştirerek resimlerini devingen bir ruh kazandırmıştır.

Ressam gençlik yıllarında daha parlak renkleri kullanmış. Yaşı ilerledikçe daha yumuşak renklere yönelmiştir. Mor, donuk sarılar, bronz yeşili ve benzeri metalik renkler tercihi olmuş.

Rembrant, Rubensin barok üslubundan ve Caravaggio’nun dramatik ışıklandırma tekniğinden etkilenmiştir. Tablolarında bu ressamların izlerini görürüz.

Rembrant, on yıllık süreçte üç çocuğunu ve annesini kaybetmenin acısını yaşarken, 1642’de karısı Saskia’yı da kaybetti. Bu on yıllık süreci her açıdan yoğun yaşadı. Hem acıları,hem kazancı hem de sanatının zirvesini bu süreçte yaşadı. Sanatının zirvesini oluşturan “Doktor Tulp’un Anatomi Dersi”(1632), “Medidasyondaki Filozof”(1632), “Gece Devriyesi”(1632), “İbrahim ve İshak”(1634),“Çiçek Tanrıçası Flora”(1635), “Samson’un Körlüğü”(1636), “Gece Devriyesi”(1642),” gibi tablolarını bu dönemde yaptı.

Saskia’nın ölümü sonrası varlıklı ve şaşalı günlerden hızla uzaklaştı. Yaşadığı lüks hayat ve hesapsız harcamaları yüzünden borçlandı.

Rembrant altmışlı yaşlarına geldiğinde aile bireylerinin pek çoğunu kaybetmişti. Son yıllarını yalnız ve yoksul bir insan olarak yaşadı. Artık resim siparişi de alamıyordu. Yaşlılık portrelerinin birini daha yaparken, 4 ekim 1669’da tek başına yaşadığı evinde öldü. 8 ekimde Westerkerk’te yeri belli olmayan bir mezara gömüldü.

Paris, Münih, Viyana, Dresden, Berlin, Londra ve birçok Avrupa müzelerinde yüzlerce eserleri bulunan ressamın gerçek değeri 19. yy.da anlaşılmıştır. 

 
Toplam blog
: 36
: 9117
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

İzmirliyim. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi mezunuyum. Serbest çalışan diş hekimiyim. M..