Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Roma: İlk görüşte aşkın başkenti...

Ah! İtalya, İtalya..
Hayallerimin şehri
Gondol da, şarap gibi bir kadın
Elinde bir kadeh.
Bir müzik çok uzaklara saklanan
Yürekleri çarptıran.
Ve bir aşkk kokusu
Rüyalara karışan
Ah! İtalya
Romantik kadınım...
Şarabım...
Gitarım.
Sakladığım kokulu mumları
Senin için yakacağım...

Bir yer vardı beni mıknatıs gibi çeken ve hayali hep gözümde canlanan. Adını, şiirle andığım, aşkla yaşadığım ve günün birinde kavuşacağıma inandığım Romantik Kadınım İtalya! Nedense, bir kadına benzetmiştim bu farklı tuttuğum ülkeyi, daha görmeden... Rengi, kokusu ve vazgeçilmezliği ile. Ve yarım kalan bir aşkın büyüsüydü belki de, yüreğimi ve ruhumu bu denli titreten.

Sonsuzluğu yaşatan yeşilin, hemen her tonunun yer aldığı, üzerinde sarı papatyalarla, kırmızı gelincik desenlerinin gülümsediği, bir elbise ile karşıladı İtalya bizi. Adına, doğa elbisesi diyeceğim bu giysi, tam da İtalya'nın vücut ölçülerine göre tasarlanmıştı sanki, yaratıcı tarafından. Belli ki, sahip olduğu özelliklerine, tutkuyla bağlı bir ülke İtalya.
Avrupa'nın güneyinde, Akdeniz'e doğru yol alan, çizme şeklinde ki, yarımadanın üzerinde nefes alan bu ülkenin ilk önem taşıyan uygarlığı sanat ve kültürde donanımlı olan Etrüsklerdir. Bir süre Etrüskler'le yaşayan Roma'lılar, soylarının Roma kentini kuran Remus ve Romolo'nun soylarından geldiğini kabul ederler. Hristiyan'lığın Katolik mezhebine bağlıdırlar. İtalyanca ise, resmi dilleridir.

İlk görüşte aşk'tır başkent Roma. İçinde sakladığı cevherlerin, size yaşatacağı duygulardan habersizce, başınızı döndürür bu görkemli şehir. Muhteşem mimarisi ile etkileyici Colosseum, eğlencenin ve gücün temsili olan gladyatör savaşlarını akıllara getirerek, soğukkanlı insanlara bile coşkunluk verir özelliğe sahiptir.


Işık ışık yandığı gecelerde ise, büyünün farklı bir boyutuna soyunur Colosseum. Çalgıları ve sesleri ile, caddelere, hüzünle sevgiyi aynı anda serpiştiren mutlu insanlarla berabersiniz Roma'da. Bu duygular, Aşk Çeşmesine sürükleyiverir insanı ansızın. Belki de, biraz hayal kırıklığıdır kimine göre bu çeşme. Daha uzun boylu, daha genç bir kadın gibi resmedilir düşlere. Oysa, tarihin ve emeğin gerçeği akar bu çeşmede. Hatta, bir şans daha verilmiştir buraya doyamayanlar için. Nasıl mı? Aşk çeşmesine, sağ omuzunuzun üzerinden para atarsanız eğer, Roma'ya yeniden merhaba diyebilirsiniz. Poli sarayının etekleri gibi duran heykeller, mimarinin olağanüstü başarısını, yüzlerde hayranlıkla, şaşkınlık arası bir ifadeye neden oluyor. Denizden çıkan kanatlı atların çektiği, denizkabuğuna benzeyen at arabası ve içindeki mitolojik deniz tanrısı, eski çağlardaki efsâne mâceraların sadece çok küçük bir bölümü. Bu heykellerin görüntüsü, bana Külkedisi hikayesini anımsattı. Hani, iyilik perisinin değneği ile balkabağına dokunarak, atların ve arabacıların olduğu görkemli bir kupa arabasını, ortaya çıkarması ve saat onikide büyünün bozularak arabanın yeniden balkabağına, arabacıların kertenkele atların ise fareye dönüşeceği mitolojik hikayeyi. Konular farklı olsa da, Aşk çeşmesi heykelle ölümsüzleşirken, Külkedisi masal olmuştur hayatlara.

İtalya'da bağımsız devlet Vatikan. Devlet Başkanları Papa. Hıristiyanlığın en büyük mezhebi olan Katolik kilisesinin merkezi ve kendine ait bayrağı ile Vatikan, ne ilginçtir ki, soylu ve zengin ailelerin çocukları olan, İsviçre'li katolik askerler tarafından korunmakta. Nedenine gelince, posta hizmetlerinden tutun da, resmi gazetesine kadar her şeye sahip olan dünyanın en küçük ama en güçlü devleti Vatikan, derin sırlarını ancak bu askerlerin koruyabileceğine inanmakta.

Dünyanın en meşhur kilisesi olan San Pietro Kilisesi, akıllara hayret verecek olağanüstü özelliklere sahiptir. Aynı zamanda, bu kilisede yer alan Pieta heykeli, Michelangelo'yu meşhur etmiştir.

Roma' yı, farklı kılan bir unsurda, suyu içilebilir olan bir çok çeşmenin varlığıdır. Susuzluğunuzu giderecek olan bu mimari çeşmeler, estetik yönden de gözlere zevk veriyor.

Roma, güneşle başka güzel, ay ışığı ile başka. Navona Meydanı, tarihin, müziğin, aşkın, eğlencenin bir arada olduğu büyüleyici bir yer. Yormayan, huzur veren, susatmayan, neşelendiren bir karaktere sahip. Yapıları ile geçmişi saygıyla ve övgüyle andıran, geleceğe umut veren bu meydanda, bütün İtalya'da olduğu gibi, önlerindeki kutuya para attıkça, aksiyonda bulunan sanatçılar var. Evet, sanatçılar... Çünkü, yaptıkları işe emeklerini döküyorlar. Kimi zaman bir melek, kimi zaman pinokyo, kimi zamansa bir fotoğrafçı kimliğine bürünüyorlar. Adeta, bir heykel gibi... Avuç açıp, yalvarmadan... Bedenlerini ve ruhlarını katarak.

Bazı yerlerde, dans eden genç bir grubun, eğlendiren sevdasına takılı kalırsınız... Ve sonra, yürekten kopan alkış seslerine, akordionun tuşlarından yükselen gizemli sesler karışır. Beyaz bir ışığın sizi sardığı o anda, gözleriniz renksiz bir kaneviçe gibi işlenen o beyaz binalarla buluşur. Bu buluşma sizi, mutlu ederken, aynı anda üzebilir de. Mutlu eder, çünkü, taşlara verilen önemin, sevgiyle ve emekle harmanlanarak değer kazandığını izlersiniz. Üzülürsünüz, çünkü bu değerin, yaşayan tüm canlı varlıklara verilmediği gerçeği aklınıza takılır...

 

 

 
Toplam blog
: 62
: 554
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

05.09.1969 İstanbul doğumluyum. Halkla İlişkiler mezunuyum. Evliyim. 19 yaşında Cemre adında bir ..