Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '14

 
Kategori
Güncel
 

Rosetta

Rosetta
 

Ülkemizin buram buram kültür ve sanatla dolu gündeminden bilim ve teknolojiye nadiren de olsa vakit ayıramamış olabiliriz ama bu hafta Avrupa’da bilim alanında bir ilk’e imza atıldı. Her ne kadar bilimi ve teknolojiyi onlardan öğrenecek değilsek de en azından haberdar olmak da fayda vardır diye düşündüm. 10 sene önce uzaya fırlatılan Rossetta uydusu dün itibariyle bir kuyrukluyıldız'ın yörüngesine girdi ve kuyrukluyıldızın yüzeyinden ilk fotoğrafları göndermeye başladı. Uydu 15 ay boyunca yörüngede kalacak ve kuyrukluyıldızın yüzeyini inceleyerek Almanya’daki ESA (European Space Agency) merkezinde bilgiler gönderecek.

Rosetta uydusu adını ünlü Rosetta taşı’ından alıyor. Üç farklı Mısır tapınağına gönderilmek amacıyla Demotik (Mısır halk dili) Hiyeroglif ve Antik Yunanca dillerinde yazılmış bu taş sayesinde yüzyıllar boyunca çözülemeyen bir sır olan hiyeroglif 1798 yılında Napolyonun Mısır seferi sırasındaki bir kazıda bulunan bu taş sayesinde çözülmüştü. Bu buluş eski Mısır medeniyetine ait taşlara kazılı birçok yazıtın da çözümlenmesini sağlamış ve Mısır Bilimi (egyoptology) nin doğumuna yol açmıştı. ESA (European Space Agency) yetkilileri bu uyduya Rosetta adını vermelerinin sebebini solar sistemdeki en eski yapılar olan kuyruklu yıldızların gizemini açıklığa kavuşturacağı olması olarak gösteriyorlar. Rosetta uydusu biliminsanlarına daha henüz gezegenlerin bile oluşmamış olduğu ve güneşi sadece astroidlerin ve kuyrukluyıldızların çevrelediği yaklaşık 5 milyar yıl öncesine ait bulguları inceleme şansı verecek.

10 sene önce biz ne yapıyorduk diye şöyle bir geriye baktım. Marmaray’ın temeli atılmıştı mesela. Başbakan’ın 3-5 çanak çömlek yüzünden 4 yıl geciktiğini belirttiği proje. Çanak çömlek olarak belirtilen bulgular İstanbul’un 8000 yıllık saklı tarihinin ortaya çıkmasına yol açmıştı. Yenikapı tarafındaki bulgular arasında Bizans dönemi Theodosius Limanı ve limandaki batık gemiler vardı. Üsküdar tarafında ise bir arasta (çarşı) ortaya çıkarılmıştı. Milattan sonra 4 ve 11. yüzyıllar arasına ait çok afedersiniz arkeolojik eserler günışığına çıkma şansı bulmuştu. Sonrasında ise, kazıda çıkan eserlerin el altından satılma iddiaları, bu iddiaların ortaya çıkmasından sonra kazı envanterinin açıklanması, eserlerin İstanbul Arkeoloji müzesine koyulması ve unutulmasına kadar uzanan bir süreç yaşandı. Bu eserlerin Marmaray’ın giriş ve çıkışlarında, hatta vagonların içinde yanlarında açıklamalarıyla birlikte cam bölmeler dahilinde sergilenmesi belki ülkemizde arkeolojiye olan ilgiyi bir nebze arttırabilirdi ama olmadı. Medya organlarımızda da İstanbul’un 8000 yıllık tarihine ayrılan yer , denizin içinden geçen bir tünelin duvarına çivi çakanlara ayrılandan fazla olamadı ne yazık ki.

Bizim bir Rosetta'mız olacak mı bir gün bilmiyorum, ya da bu toprakların insanları 4,5 milyarlık bir gizemin çözümünü Marmaray'ın açılışı kadar coşkuyla karşılayacak mı... Hayatını gökyüzüyle yeryüzü arasında hapsolmuş şekilde yaşamaktan mesut bir toplum yerin altı ve göğün üzerini keşfetmekten, yüzleşmekten daha ne kadar imtina edecek acaba. Korkularımız ve kazanç umutlarımız merakımızın önüne daha ne kadar set çekecek? Ayrılamadığımız her yerin ve her düşüncenin bir hapishane olduğunu ne zaman göreceğiz? Daha ne kadar volta atmaya devam edeceğiz bu avluda? Bilmiyorum… Tek bildiğim bugün bu ülkede ömrümde ilk defa gönül rahatlığıyla ve umutla bir oy attım o sandığa. Vereceğim oyun seçimi kazanamayacağını biliyorum. Fakat bu sefer, verdiğim oy’un geleceğe dair bir kazanç olduğuna inanıyorum. Çoğunluklardan “biz”ler yaratıp geriye kalanları öteki diyerek kendimizden uzaklaştırmadığımız zaman, bize öteki diye belletilenlerin düşman değil insan olduğunu anladığımız zaman “yeni” bir ülke olacak burası.

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..