Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '11

 
Kategori
Deneme
 

Sadakatsiz

Sadakatsiz
 

Sadakat, kelime anlamıyla bağlılık demekti bir zamanlar. Aşkın o en saf hallerinin yaşandığı, aşka ihanet elinin değmediği, aşka yalanın katılmadığı, katıksız olduğu, en temiz zamanlarında… Biz ise aşka yenik, mağdur duyguların peşinde buruk bir sevda peşinde, şimdi kırıyorum kalemimi… 

Ben yüreğimi kattım bu sevdaya, sevgimle besledim her gününü, küçük bir çocuk gibi esirgedim hayattan. Hayatın vurdumduymazlığından korumak istedim onu. Ellerini sımsıkı tuttum ki uçurumun kenarına geldiği anda bile korkmasın, dimdik durabilsin bitişlerin sınırında. İlgimi iliklerine aşıladım, başka kollarda aramasın sevgiyi, doldurmasın boşluklarını diye. Her boşluğuna kendi adımı yazdım, kendi sevgimi koydum noktaların yerine. Giriş cümlesi ben oldum, sonuç cümlesi de… Gözlerime değdiğinde gözleri, içimi titreten o duyguyu, beynimi sarsan o düşünceleri, kalbimi yerinden oynatan o acıyı nasıl da kendime alışkanlık edinmiştim. Canım yansa da istedim onları. Çünkü ben... Ben bu sevdaya bir annenin yavrusuna bağlılığı gibi bağlanmıştım, annenin yavrusunun evlat acısını görmesi gibiydi bitişin… Her sabah seninle uyanmanın huzuru, sıkıntılara bıraktı yerini… Koyu karanlıklar içinde boğuldu ruhum. Nefes almak neymiş unutmak istedim, yemek ne, su içmek neydi? Hepsi anlamın yitirdi bedenimde. Sevgiye aç olan ruhum, kabul etmedi bütün bunları. Şimdi ben bir uçurumun kenarındayım, ihanetini kutluyorum sevdamızın bitişlerin sınırında. 

Eskiden gökyüzünden ayırmazdım gözlerimi, sevdama benzetirdim onu. Maviliği kadar berrak sanardım, görünmeyen hiçbir kusuru yok bilirdim. Derinliğini, yüreğine benzetirdim. Sevgi kumbarasına attığım sevgilerimi bir bir bana hediye edeceğini düşünerek. Öyle bilirdim ben, öyle severdim. Sanki elimi uzatsam biraz aralasam bulutlarını yağmur gibi inecekti sevgilerin bana. Umut ederdim hep, beklerdim yollarını küçük bir çocuğun akşam oldumu pencereye gözlerini dikmesi gibi. Her an gelecek, gönlümün kapısını aralayıp sevgilerini sunacaktın bana. Bense o küçük çocuğun yüreğindeki kıpırtının aynısından hissedecektim, boynuna sarılıp gözyaşlarımı sunacaktım sana. Ellerini aç, boşa gitmesin, her damlasında sen varsın… 

Gözlerimi kapalı tutuyorum dünyaya artık. Gördüklerim ne sevinç veriyor bana ne mutluluk. Anlam veremiyorum, yüreğimin algısını yitirdiği şu günlerde tüm düşüncelerim iflas etti, hep beraber yasını tutuyoruz… Çünkü biz beraber kabullendik bu sevdayı, beraber yola çıktık onlarla, yarı yolda bırakmak için yemin etmedik bu sevda uğruna, senin gibi yorulmadık hiç aşkın kollarında… 

Yorgun duygularımla veda ediyorum sana şimdi. Hani bir çocuk vardı ya annesi için kıymetli, çok fazla umut eden, umutlarının peşinde sıkılmadan koşan, şimdi ise elinden en sevdiği, en değerlisi alınmışçasına üzgün, mutsuz ve kırgın… Gözlerimdeki ışıltını gönderiyorum sana, görmeyi reddeden gözlerimin ihtiyacı olmayacağı ihtişamına ihtiyacım yok artık nasıl olsa. Hoşça kal duygularımın asil, sadakatsiz sahibi… HÜLYA DEMİR 

 
Toplam blog
: 11
: 455
Kayıt tarihi
: 28.01.10
 
 

Merhaba ben Hülya Demir. İstanbul 1989 doğumluyum. Aslen Çankırılıyım ancak İstanbul'da oturuyoru..