Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Sadece hayat bulmuş şeylerin kaybı acı verir

Sadece hayat bulmuş şeylerin kaybı acı verir
 

Kaynak: haber365.com


 

   Aşk dediğin ne ki diye soranlara şöyle bir bakarım… Aşkı gerçekten yaşamamış olmalarına mı üzüleyim,  aşkın suçlamalar karşısındaki üzüntüsüne ve kızgınlığına mı üzüleyim, bilemem bir türlü.

  Aşk dediğin şey var yaaa, diye başlayan şatafatlı cümleler kurmak isterim hep ama bilirim ki, bir şekilde hem beni susmaya, hem de kendilerini inanmamaya ikna edecek bir sürü sebep sunacaklardır bana; peşinen susmayı seçerim ben de.

  Ben karasevdaya inanmam pek. Kimbilir, belki de karakterimle uyumlu olmadığından. Engellenemeyen aşk(!)  yoktur; engellenmek istenmeyen aşk(!)  vardır. Tıpkı bağımlılıklar gibi… Aslında insan istese, bir dakika içinde hem 20 yıllık sigara tiryakiliğini, hem de arkadaşlarla “iki tek atıp rahatlama” denen alışkanlığı bırakabilir. Çok araştırma yaptım konu hakkında;  gerçekten vazgeçmek isteyenin tek celsede boşandığını gördüm tüm kötü alışkanlıklarından… Aşk da böyle bir şey; insan istese aşktan da vazgeçebiliyor(!). Tamamen katılıyorum aşk dediğin nedir ki diyenlere bu noktada. Evet, insanın kendi elindedir aşk aslında… Ama bir farkla… İnsan aşktan değil, sevgiliden vazgeçebiliyor! Aşk, beslendikçe büyüyor! Aşk, bir sonrakine saklanmak üzere baki kalırken, sevgili istendiği anda hem akıldan hem de gönülden anında silinebiliniyor. Mantık anında devreye giriyor. Aslında aşık olmak isteyen özne, nesneyi aşka layık görmediği ya da aşktan gereksiz yere korktuğu anda (ki bu korku genelde aşkı kaybettikten sonra yaşanacakların ya da özgürlüğünün elinden alınacağı korkusudur)  ondan kolayca vazgeçebiliyor ve herkes aşktan kurtulduğunu sanıyor. Halbuki aşk baki…

   İşte bu farkı anlamayanlar, sürekli sevgili değiştirip aşktan kaçtığını sanıyor. Farkında olmadıkları şey, kaçtıkları şeyin aşk değil, aşkın olası kaybından duyacakları acı olduğu… Ve bir de dediğim gibi özgürlüğü kaybetme korkusu. Kendine ve aşka güvensiz insanlarla aşkı yaşamak umuduyla sık sık beraber olanların otomatik paranoyalarından biridir ve ciddi bir problemdir evet.  Ve bu yanlış seçimlerin sonucunda oluşan bu paranoya öyle bir hale gelir ki, gerçek aşkı bulduğumuz zaman çoğu kez doğru fırsatı kaçırmamıza sebep olur.

  Aşktan her kaçış illegal bir kürtajla ciddi benzerlikler gösteriyor bana göre.  Bilirsiniz, ki son dönemde ciddi tartışma konusu da olmuştur;  kürtajın legal süresi 10 haftadır. Bu 10 haftada ne fiziksel olarak ne de ruhsal olarak bebek,  bebek olmamıştır; adı bile embriyodur, zigottur filan. Henüz hayat bulmamıştır. O vakte kadar herşey hem vicdanen hem de fiziken yasaldır.  O hayatın oluşmasına “izin vermemektir” bunun adı ve her iki açıdan da komplikasyonu  yok denecek kadar minimum düzeydedir.

  Şimdi, benzetmemize  binaen bakalım neler yapıyoruz biz aşkta… Dedik ya, legal sürede yapılan her şey oluşuma izin vermemektir diye… Hem kendi hayatımda hem de çevremde gördüğüm şudur ki, ceninlik aşamasını bile çoktan atlatmış ve artık hayat bulmuş bir bebekken AŞK,  türlü türlü yöntemlerle önce düşürülmeye çalışılmakta, başarısız olunca da bir şekilde bir ameliyatla o canlanmış bebek öldürülmektedir. Bunları okuyunca birçoğunuz ne alakası var aşkın bununla diye düşünecektir, gayet normaldir. Ama sadece bir kez düşünün… Mantık denen saçma dünya aldatmacasını aşkın içine sokup, sevdiğinizden vazgeçtiğinizde çektiğiniz acıyla, birkaç gün takılıp da boş vermeye zaten karar verdiğiniz ilişkinin bitişinden sonraki çektiğiniz acı aynı mı? Ve hatta ikincisinde acı bile çektiğiniz şüpheli. Çünkü sadece hayat bulmuş şeylerin kaybı acı verir. Yanlışlıkla kırdığınız bir bardakla yanlışlıkla öldürdüğünüz bir hayvanın arasındaki vicdan farkı gibi… Kısacası, kalbinizde ateşi yakan her şey canlıdır; candır! Sadece fiziksel ihtiyacınızı karşıladığınız biriyle, başlangıçta niyetiniz o bile olsa, sabah uyandığınızda ya da “iki tek attığınızda” veyahut bir şarkı dinlediğinizde aklınıza gelen, içinizi sızlatan kişi bir tutulamaz. Biri embriyo, diğeri bebektir. Ve ne zaman ki o kişinin artık sizdeki hayatına son vermenizi gerektiğini düşündünüz, işte bu, kalpte cinayettir.

  Bir insan hayatına verdiğiniz değeri aşkın da hakettiğini bilseydiniz eğer… Karıncaya bile kıyamayan sizler, aşk katilleri olmazdınız hiç biriniz. Aşk hayattır. Nasıl bir bebek doğar, o aileye mutluluk ve bereket katar… İşte aynen aşk da doğduğu yere aynı mutluluğu ve bereketi getirir. Aşkı reddetmekle, inkar etmekle kendinize en büyük kötülüğü yapmış oluyorsunuz. Hatta öylesine şartlandırmışsınız ki kendinizi, sevmediğiniz biriyle sırf hamile kalınca vicdanınızdan evlenirsiniz de, söz konusu aşkken, gerçek mutlulukken vicdanınıza karşı durursunuz. Aşk bir kez oluşunca varlığı inkar edilemez. İster ayrı, ister bir arada olun. Ya o bebeği analı babalı mutlu bir birey olarak yetiştirirsiniz, ya da öldürüp toprağa gömer, ardından bitmek bilmeyen acılar çekersiniz. 

  Her aşk yeni bir hayattır. Her aşk candır! Bunun bilincinde olmanız dileğiyle nice mutlu ve bereketli bayramlar dilerim. Sevgiyle ve aşkla kalın J

 

Melda Salepçiler

 
Toplam blog
: 132
: 2482
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Dünyayı, yaşamayı ama adam gibi yaşamayı, arkadaşlığı, dostluğu ve en önemlisi çocuğumu, müziğimi..