Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '10

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Sağlık

Henüz 1 ay olmuş işe gireli ve ülkemin en acı gerçeklerinden biri kimse size (hala nedenini anlayamadım) işe girer girmez sigorta yapmıyor. İşe gidip geliyorsunuz, canınız Allah'a emanet. Oysa işe gitmek için yola çıktığınız andan itibaren sigortalı olmanız gerekirken siz kayıp bir değer olarak aylarca yıllarca işe gidip geliyorsunuz. Tabii bir sekreterin başına iş kazası gelmez, hem genç insan öyle zırt pırt hasta da olmaz. Ayrıca daha önünde uzun yıllar var prim gün sayısını tamamlamak için. Dolayısıyla ne gerek var sigortalı çalıştırmaya. Ellerinden gelse karın tokluğuna çalıştıracaklar insanları. Kimse cesaret edip işyerlerini ihbar etmiyor.

İşte böyle sigortası olmadan çalışan memleketimin pek çok insanından bir genç kız, bir akşam iş çıkışında yoğun yağmur altında evine gitmeye çalışıyor. Yine memleketimin acı gerçeklerinden biriyle tanışacağını bilmeden yürüyor. Bir az sonra pusuda bekleyen trafik canavarı yolunu kesiyor. Farlarını yoğun yağmurlu bir günde akşam 7'de yakma ihtiyacı duymayan bir taksici gencecik bedenini havaya fırlatıyor genç kızın. Genç kızın tek hatırladığı otomobilin üstüne düştüğü. Sağ bacağı baldırdan kırılıyor, bir de ön dişi akşamın karanlığına fırlıyor ağzından. Taksici şaşkın atıyor kızı arabasına, akıl edemiyor ambulans çağırmayı. Halbuki zavallı kızın boynu da kırılmış olabilirdi. Alıyor götürüyor en yakın özel hastaneye. Hastaneden verilen ambulansla Okmeydanı Hastanesi'ne götürüyorlar genç kızı.

Yapılan muayene sonucunda bacağa platin takılması gerektiği söyleniyor. Ama ne hikmetse Okmeydanı Hastanesi'nde (nasıl oluyorsa) platin yokmuş. Peki ne olacak diyor aile? Aldıkları cevap belirsiz ama büyük olasılıkla platin olan bir hastaneye sevk edileceği yönünde. İstinye Devlet Hastanesi'ne sevk edilecek deniyor ama gün verilmiyor. Kırık bacağıyla 10 gün sevk edilmeyi bekliyor genç kız. 10 gün yataktan kalkmadan sırt üstü yatarak ameliyat olacağı günü iple çekerek bekliyor. Sevk eildikten sonra da 3 gün daha ameliyat olmayı bekliyor. Acil bir vak'a, geçersiz gerekçelerce 2 hafta boyunca bekletiliyor ve ordan oraya savruluyor.

Aslında anlattığım kadarı yoruma gerek bırakmıyor. Ama insanın içi susmuyor. Bu ülkede o kadar çok çarpık nokta var ki hangi birine kızasın. Her gün farklı bir çarpık düzenin kurbanı oluyoruz. Bu anlattığım hikayedeki çarpıklıkları sıralayalım mesela. Birincisi sigortasız işçi çalıştıran işyerleri, ikincisi adeta bakkaldan alınan ehliyetlerle trafiğe çıkan trafik canavarları, üçüncüsü hiç bir sertifika gözetmeden eli direksiyon tutan herkesin taksi şöförü olması, dördüncüsü ehliyet alırken formalite icabı verilen ilkyardım derslerine neredeyse hiç bir şöförün riayet etmemesi. Bitti mi bitmedi adımınızı attığınız her nokta bozuk. Güya sağlık sisteminde devrim yapılmıştı. Yalan. Çünkü sağlık sektöründe de paranız varsa işiniz görülüyor. Herhangi bir sağlık güvenceniz yok ise sakın hasta olmayın çünkü yanarsınız çıra gibi, ölseniz daha iyidir nerdeyse. Öyle rakamlar çıkar ki karşınıza ödemek akıllara zarar. Canlı olduğunuz siyasetçilerin sadece seçim dönemi akıllarına gelir sadece. Acil müdahale gerektiren durumunuz kimin umurunda. Günlerce ameliyat olmayı beklersiniz. Hastaneye boyu 5 cm'i geçmeyen platinin getirilmesi; sizin hastane hastane kırık bacakla ki kıpırdatılmamanız gerekmesine rağmen gezdirilmenizden daha zordur. Birinde platin yoktur, öbüründe ihale vardır, işiniz devlete kaldıysa devletin keyfinin ne zaman geleceği belli değildir. Birini dünya savaşı dönemindemiyiz ki kırık bir bacak 2 hafta ödem yapma riskine rağmen ameliyat için bekletiliyor. Bir devlet hastanesinde nasıl oluyor da çok fazla kullanılan bir malzeme olmuyor?

Aile sabırla metanetle kızlarının ameliyattan çıkmasını bekliyor, ameliyat bitiyor. Bir allahın kulu aileye ameliyatla ilgili tek bir kelime bilgi vermiyor. Ameliyat nasıl geçti? Her şey yolunda mı? Bacak iyileşecek mi? Tüm odalarda çerçeveli hasta ve hasta yakını hakları asılı ama maalesef kimse umursamıyor. Doktorla konuştunuz mu diyoruz.. Hayır diyorlar. Artık hastane personelinin keyfine kalmış ne zaman canları isterse o zaman bilgi verirler. Tabii verirlerse. Sorsanız azarlarlar. Zaten naifken bir de hemşiresinden, hasta bakıcısından, doktorundan azar işitmek tüm moralinizi yok eder.

İşte bir hasta ziyareti sonrası memleketimden kareler. Bazen çekip gitmek isterim çok sevdiğim ülkemden. Derler ki "Napıcaksın gidip de, ülkende birinci sınıf vatandaş olmak varken, başka ülkelerde ikinci sınıf vatandaş mı olacaksın" Kazın ayağı öyle değil ama maalesef belli bir mevkiiniz, gücünüz, paranız yoksa ülkemde değil ikinci sınıf vatandaş sokaktaki köpek kadar değeriniz yoktur. Oysa dünya üzerinde insana, sadece insan olduğu için değer vermeyi başaran gerçekten gelişmiş ülkeler var. Umarım bir gün biz de ülke olarak o seviyeye ulaşacağız ama yazık ki daha yolun başında bile değiliz.

 
Toplam blog
: 17
: 4410
Kayıt tarihi
: 03.09.07
 
 

Yazmayı seviyorum, fikirlerimi paylaşmayı da seviyorum. Dolayısıyla işte burdayım. ..