Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Sahne tozu (yazı dizisi) 4

Sahne tozu (yazı dizisi) 4
 

4)KADERE BAK KADERE...

Onlarla tanıştığım oyun akşamından birkaç hafta sonra sezon bitti ve tiyatro yaz tatiline girdi. Ben de yaz tatilinde onları çok özledim. Bir gün yerel gazeteden aldığım bir haberle yıkıldım. Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten görevinden alınmıştı. Bu siyasi karara karşı oyuncular ayaklanmıştı ama maalesef güçleri kararı değiştirmeye yetmemişti. Bu ülkede her şey yeterince zor, bari bırakın da rahat rahat sanatımızı yapalım değil mi? Yok! Ona da izin yok!

İçimi bir korku kaplamıştı; "Ya tiyatroda her şey eskisi gibi olmazsa?". Nitekim birkaç hafta sonra bazı oyuncuların uzaklaştırma cezası aldıklarını öğrenecektim.
Neyse ki, onlar dimdik ayaktaydılar ve Ekim ayında en güzel şekilde 2004-2005 sezonunu açtılar. Yeni oyun; Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz! Artık okuldaki organizatörlüğü de ele geçirmiştim ve her ay kalabalık bir grubu tiyatroya götürür hale gelmiştim.

Onları her izlediğimde sevgim artıyordu. Artık oyun sonraları içimi kaplayan o garip hissi de kabullenmiştim ve mazoşist yanımla onu sever olmuştum.
Bir gün keşfettim ki; Kocaeli Şehir Tiyatroları oyuncularına beni ayrıca hayran bırakan şey aralarındaki arkadaşlıktı. Oyun esnasında odak onlarda değilken bile birbirlerine bakışmaları, sarılmaları beni bitiriyordu. Birbirlerini çok sevdiklerini ve çok iyi arkadaş olduklarnı düşünmeye başladım. Birbirlerini sevme şekilleri bile ne güzeldi! Ben de böyle bir sevgiye düşmek istiyordum.

Hem tiyatro... Ne güzeldi kalabalık karşısında rol yapmak. Sahnede özgür özgür şarkı söylemek. Bazen, salon da sahne de kapkaranlık olur, yüzlerce insan nefesini tutmuş bekler. Sonra bir ışık, sende bir replik... Dünyayı sen yarattın sanırsın. Oyun sona erer alkışlanırsın, alkışlarsın, yüzünde kocaman bir gülümseme.... Çok güzel olmalıydı bu duygu. Ben de tiyatro yapmak istiyordum.
Almıştım ya tadını, oyunculara hep mektuplar yazıyordum, oyun sonraları kulise gidiyordum. Onlarla yaptığım muhabbetler beni çok heyecanlandırıyor ve mutlu ediyordu. O günler günlüğümde hep en mutlu günlerim olarak yer alıyordu.
Bir keresinde yolum Süleyman Demirel Kültür Merkezi yakınına düşmüştü. O gün, başrollerinde Barış Falay ve Esra Bezen Bilgin'in oynadığı Kırmızı Yorgunları (Özen Yula) adlı oyun oynuyordu. Ben maalesef oyuna katılamayacaktım ama yanımda bulunan, onlara yazıp da biriktirdiğim tüm mektupları danışmaya bırakmıştım. Zarfın üstüne de, mektubu aldıklarında beni aramalarını rica eden bir not bırakmıştım. Ve akşam Barış Falay beni aramıştı. Nasıl mutlu olmuştum! Nitekim onlara yazdığım onlarca mektup tek bir cümlelik de olsa bir cevaptan yoksundu. Ama Barış Falay beni aramıştı. Ve bana "Bizi bırakma!" demişti. Mutluluktan günlerce ağzım kulaklarımda gezmiştim.

O mektubun ardından Barış Falay'la yüz yüze de tanışabilmek için bir oyun öncesi yine kulise gittim. Beni çok sıcak karşılamıştı. Tabi bu arada tanışmadığım diğer oyuncularla da tanışma fırsatı, tanıdıklarımla kaynaşma fırsatı bulmuştum. Canlarım, öyle sevecen, öyle alçakgönüllü insanlar ki bana bir gün bile uf demediler. Aksine benimle sohbet ettiler, halimi hatrımı sordular. O anlar günlüğümde şöyle satırlar halinde yer aldı; sahnenin arkasında apaydın bir gülümseme doğdu yüzüme, barış dolu bir nefes fısıldadı kulağıma ve türkü yürekli bir ağabey aldı beni kardeşliğine.

Binbir korkuyla hazırlandığım ÖSS çalışmaları ile geçen lisenin son iki yılında arkadaşlıklarımın zedelenmesiyle okul iyice çekilmez bir hal almıştı. Kültür-Sanat etkinliklerinden yoksun bir ilçede olmak da canımı acıtıyordu. Ben tiyatroya gitmek istiyordum, güzel konserler dinlemek istiyordum, film festivallerine katılmak istiyordum, her şeyden ötesi tiyatro yapmak istiyordum. Tüm bunlar için de aşık olduğum İstanbul'da olmak istiyordum.

Odamda kendi kendime oynadığım oyunlar beni sonsuz hayallere sürüklüyordu. Okulda hazırladığımız drama şiir dinletileri beni biraz sakinleştirmişti. Tiyatral olan bu dinletilerle sahneye hasretimi biraz gidermiştim ama bana zor günlerimde en iyi gelen şey elbette Kocaeli Şehir Tiyatrosuydu. Onları izlemek beni motive ediyordu ve bana mutluluk veriyordu.

Hele o kulis ortamları. Artık onlara birer oyuncu olarak hayran olmak dışında, onları ağbim ablam olarak da çok seviyordum. Onlar da beni kardeşleri gibi sevsinler istiyordum. Onları bıktıracağım ya da beni sevmedikleri düşüncesi beni çok üzüyordu. Bu yüzden sayfalarca yazdığım mektuplara karşılık beklediğim bir dakikalık da olsa bir telefon görüşmesi gerçekleşmeyince çok üzülüyordum ama yine de kendimi yazmakatan alamıyordum.

Ama onları ilk izlediğim akşamı ve artık aramızda oluşan ilişkiyi düşününce "Vay be!" diyordum, "Kadere bak kadere"... Ama geleceğim nokta elbette bu kadarla sınırlı değildi...:))

(devamı ve yazı dizimin sonuncusu pek yakında)

 
Toplam blog
: 39
: 2880
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Sinema ve Televizyon bölümünde okuduğumdan sizinle sinema üzerine hasbihal etmeyi düşünüyorum... Si..