Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sahne ve yıldızlar

Sahne ve yıldızlar
 

Aptal liseli aşıklar... Neden sadece yeni yetmelerin aptal aşık olacağını düşünüp bu terimi kullanırız bilmem ki? Tamam başta kavak yelleri eser o çağlarda ama, aklı başında ve olgun çağında aşık oldum deyip de aptallaşanlar; sanki o liseli gençlerden daha mı farklı yaklaşır aşka...

Aşk denen duygunun; insanı gerçeklerden uzaklaştırıp, yüzlerde o aptal gülümsemeyle dalınan hayal aleminden, uyanışa kadar geçen süre içinde, yaşa başa bakmadan herkese aynı muameleyi yaptığını bilmeleri neyi değiştirir ki? O fırtınaya kapılmışsa insan bir kere, fırtına dinene kadar yaşananlar, mantığın devre dışı hallerinden başka nedir ki? Ha onsekizinde, ha ellisinde....Kapıldıysan fırtınaya yandın demektir, artık Allah yardımcın ola... Her yaşta suratında aptal bir gülümseme; dünya toz pembe; çiçekler, kuşlar, kelebekler arasında laylaylom diyerek dans ederken; başın öyle bir döner ki, çarptığın duvarlara bile ‘’pardon sizi göremedim’’ dersin, mahçup bir edayla...O çarpmalarda o duvarda bıraktığın deri parçalarını da görmez, canın yansa da acısını bile hissetmezsin. Sonra... belki yıllar, belki günler sonra (uzmanlara göre en fazla 3 yılmış); birden o fırtına diner. Ortalığı bir sessizlik ve sukunet kaplar. Kuşlar, çiçekler, kelebekler yok olur ve...İşte o zaman sen ya gümmm diye tosladığın en büyük duvarda başındaki yıldızları sayarken bulursun kendini ya da o duvarın dibinde bir kişi daha görürsün; eli elini sımsıkı kavramış bir vaziyette.

Dans bitmiştir artık, sahne ve dekor da değişmiştir. Ya bir sahnede tek başına yaralarını sarmaya çalışırsın bir köşede salya sümük içinde; ya da amannn deyip tekrar balıklama dalarsın acı patlıcan misali ilk sahneye...Dansa devam yani, partnerin önemi yok, baş dansçı benim nasılsa diyerek!

Diğer sahnede ise iki başrol oyuncusu vardır. Birbirinin rolüne çelme takmadan, kendini ön plana çıkarmaya çalışmadan, çok daha fazla emek ve itinayla oynaman gerekir o sahnede. Eğer oynamak istiyorsan tabi...Eğer bir taraf kebap yapıp, tüm oyunu senin götürmeni bekliyorsa; ya da tam tersi seni sahnenin görünmeyen kısmına itip; ‘’ben, ah ben, en güzel, en akıllı, en en en bennnn’’ diyerek tek başına götürmeye çalışıyorsa alkışı...Bu sahne de erken perde demek zorundadır. Oyunun kuralı bozulmuştur çünkü. Yine perde yerine bir duvar gelir ki; bu duvara toslamak birinci sahneden biraz daha uzun süreli yıldız saydırır. Hele bir de konuk oyuncular varsa, yıldızlar çoğalarak artar... O toslamada birincisinden farklı olarak; ayrı bir tiyatroya nakledilme durumu mevcuttur ki, bu da dekor değiştirmekten biraz daha zordur ve zaman alır...

Ancak oyuncular eğer ikinci perde de rollerini tam provadaki gibi yapabiliyorsa, işte o zaman planlanan finale kadar birlikte götürürler oyunu. Ve bu finalde çokça alkış, yüzlerde huzurlu gülümseme ve oyuncuların birbirine sarılarak kutlama sahneleri görülür ki; işte gerçek yıldızlar oradadır.

Hepimiz oynuyoruz; hepimiz oyuncuyuz. Sahneler değişiyor, dekorlar ve belki de tiyatro binaları...Kaçımız gerçek yıldız olabildik acaba bu oyunda!

Bence çokça yıldızları sayan var ve az miktarda da gerçek yıldız...
 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..