Salak ile Avanak

Geçen hafta başlayan ‘Güzel ve Dahi’yi en son öğrenenlerdenim. Birkaç köşe yazarı yazdı da haberdar olabildim. Ama ne yalan söyleyeyim, seyredeyim diye bir kıpırtı olmadı içimde. Normalde, bu gibi görmediğim, yorumlarıyla sinirimi gerim gerim geren programları 5 dakika olsa da izlerim. Bu sefer ne bir istek belirdi içimde, ne de yorum yapayım duygusu.

Ama tesadüf bu ya, cumartesi akşamı anneannem, annem, teyzem ve kuzenimle balkonda çekirdek yiyip dedikodu yaparken, tv’de sarı, postijli saçlı kızlar ve ebleh suratlı oğlanlar belirli. E, bakmamak olmazdı!..

Neler mi gördüm?

Sarı, postijli kız takımı: Güzellik sarı saç, renkli göz ve beyaz tenle özdeşleştirilir genellikle ülkemizde. Yabancıya özlemden, barbie bebek hayranlığından başka bir anlamı yoktur kanımca. Cumartesi ekranları kaplayan, mini eteklerle baldırlarını gösteren kızlar da ne yazık ki güzellikten eser yoktu. Olsa olsa o kızlar ‘Sahil Güvenlik’ dizisinin seksi mayolarıyla dolaşan kızları olabilirler-ki onu bile olmaları güç, seksilikte az buçuk zeka ister ama değil mi?

Evet, kızları izlerken, vücutları yağlı, pehlivan güreşcilerini andıran, bukle yapılmış saçları avel aval dalgalanan bu kızlar nedir diye sordum kendi kendime? Sonra anneanneme, teyzeme ve anneme… Kuzenim ergenlik çağında, bu gibi kafa bulayıcı şeylerle onun berrak zihnine dokunmak istemedim. Yine de bomba yorum ondan geldi: “Bu kızlar güzeli, oğlanlar dahiyi oynuyorlar.”

Doğru söze ne hacet, “Evet, güzel oğlum” demekle yetindim.

Sonra, zekanın, dahiliğin ve güzelliğin sağlamasını yapmamızın gerekli olduğunu düşündüm. Birkaç soru belirdi zihnimde;

1. Dahi bir erkek, pehlivan gibi yağlanmış bir kızla, onun zekadan yoksun tavrıyla baş edip, salsa niye yapar?

2. Güzel bir kız, daha doğrusu güzelliğiyle hayatını donatmaya yeminli postijli kızlarımız, dahi bir oğlanı ne yapsın? Corvetli çocuklar varken, TUBİTAK Yayınları müdavimi bir erkek, canlı canlı tabuta girmek anlamına gelmez mi, damarlı, renkli lensli kızlarımız için?

3. Semra Özal’ın kim olduğunu bilmenin Fatih Ürek’i bilmek anlamına geldiğini biliyorsak, biz bu çocukcağızları neden eleştirip duruyoruz?

Dahi adam neleri mi bilir?

Nasıl elektirik olmadan ütü yapılabileceğini kanıtlamaya çalışır, Mozart’ın hayatından birkaç kesitle birlikte senfonileri hakkında bilgi verir, edebiyat bilgisi Mehmet Çoşkundeniz düzeyinde değildir, zaten Çoşkundeniz edebiyatçı değildir. Ve benzeri şeylere kafa yorar…

Benim de bir sorum olacak ayrıca: Ak akçe kara gün içinse, bu dahi fen liseli çocuklar akçelerini niye heba ediyorlar?

Güzel neler mi bilir?

Bir şey bilmesi gerekmez aslında. Ulusal kanallarla süslü dağarcıklı Türkçesi, her gün kuaföre giden ve şekilden şekle soktuğu saçlarıyla hilkat garibesi nasıl olunurun yolculuk haritasını çıkarmakla meşguldür. Hem de hayat boyu…

En ucuza, az leke yapan solaryum merkezlerinin de ayaklı telefon rehberidirler. Arada birkaç kadın dergisini kuaföründe okurlar da, son moda aşk modellemelerini okurken zevkten dört köşe olurken yakalanırlar. Çünkü bu kızlar doğuştan erkek için, işve için yırtınan yaratıklardır, bizim gibi sakin yaşamlı kızlara da nefret saçan gözlerle bakmaları da ondandır.

Bir sorum da onlara gelsin: Bülent Ersoy’un gelinliğinin markası nedir? (Bilen çıkmayacaktır, ama sorayım da sıkışıp kalsınlar. Kaldıkları evin havuzunun başında bütün gün Seda Sayan taklidi yapan kızların yüreğine insin ulvi sorum:)

Bu düşünceler nereden mi geldi aklıma: 5-10 dakika dayanabildiğim muhteşem programdan ve hissettirdiklerinden pek tabii ki…

Akıllarda bakım istiyor, anlayamadık gitti!..