Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '16

 
Kategori
Spor
 

Şampiyon Galata&Bahçe

Şampiyon Galata&Bahçe
 

Beşiktaş, son iki haftasına 6 puan önde girdiği ulusal ligde, çok büyük bir futbol mucizesi olmazsa şampiyon olarak ipi göğüsleyecek. Şampiyonluğun elde edilmesinde bir çok etken var, bunu başka bir yazıda uzunca inceleriz. Ben, şampiyonluğun pastasını yiyeceğini ve gerçek faydasını göreceğini düşündüğüm Fenerbahçe ve Galatasaray hakkında birkaç düşüncemi aktarmak istiyorum. Beşiktaş şampiyon olması halinde gerçek şampiyon Cimbom ve Fener olacaktır, şöyle ki;

Beşiktaş gerekli ve biraz da mecburiyetten bir yapılanmaya giderek, son 3-4 yılda ucuz maliyetli ve genellikle genç yetenekler ile yoluna devam ediyor. Transferin sadece oyuncu almak değil oyuncu satmakta olduğunu hatırlayan yönetim, bunun semeresi olarak hem yeni stat inşaatına kaynak aktarıp sonuçlandırmayı hem de yarışta hiçbir zaman çok gerilere düşmemeyi başardı. Peki bu periyotta Galatasaray ve Fenerbahçe ne yaptı (Yazının bundan sonrasında GS ve FB olarak yazacağım). GS ve FB’nin anlı şanlı tarihlerine laf söylemek tabii ki haddim değil. Büyük bir sivil toplum kuruluşu olan iki güzide takımın yakın tarihi beni biraz daha ilgilendiriyor. FB kulüp ve taraftar olarak 3 Temmuz sürecini çok iyi yönetti, özellikle taraftarlar maddi manevi takımının arkasında durarak fırtınalı dönemin en az zararla geçmesini sağladılar. Aynı dönemde GS TT Arena’nın rüzgarını da arkasına alarak üst üste şampiyonluklar aldı. Bu dönemde sportif başarının getirdiği mali kaynak GS için had safhaya ulaştı. Peki bu coşku ile - GS’nin 3 FB’nin 1 şampiyonluğundan sonra - takım yöneticilerimiz ne yaptı, tek kelimeyle özetliyim, günü kurtarmaya çalıştılar. Her zaman olduğu gibi, ne alt yapı çalışmalarına gerekli ilgiyi gösterdiler, ne de uzun yıllar takımı götürecek –Dortmund örneğindeki gibi -  köklü değişiklikler yaptılar. Taraftarlar yönünü ışıltılı transferlere ve çileklere çevirirken, kulübe ne kadar büyük bir borç yükü bindiği hep gözlerden kaçtı. Bu dönemin başka bir değişmezi iki takım arasındaki kavgalar oldu. Yöneticiler, futbolcular, teknik ekipler birbirlerine oyunun ve rekabetin getirdiği küçük şakalar yapacağına, kitlelerin adeta tuttuğu renklerden dolayı birbirine düşman olduğu bir atmosfer oluşmasına destek oldular. Olayları teker teker yazıp kötü anıları tekrar hatırlatmak istemiyorum. İşte tam da bu yüzden Beşiktaş’ın şampiyonluğu aslında GS ve FB’nin şampiyonluğu olacaktır.

Taraflı tarafsız bir çok insan, Futbol lobisi, MHK, Federasyon ve medyanın, üç büyükler olarak adlandırılan takımlardan en az Beşiktaş’a desteği olduğunu kabul ediyor. Yıllardır oluşturulmaya çabalanan Barcelona – Real Madrid modelinin Türkiye uyarlaması da bunda etken olmuştur. Çok geriye gitmeye gerek yok, sadece bu şampiyonluk dahi bir takımın, futbol kartelinin tüm unsurları tarafından itelenmeden, dik duruşuyla ve oyunuyla şampiyon olabileceğinin bir ispatıdır. Bu cümle bundan önce olunan bütün şampiyonluklara laf atmıyor yanlış anlamayın, sadece işin içine iddaa sektörü girdikten ve ekonomik boyutları milyar tl’leri bulduktan sonra futbolda olunan şampiyonlukların basitçe şampiyonluğu ifade etmediğini ve bunu da BJK’nin düşe kalka sadece futbol oyununu oynayarak başarabildiğini söylüyorum.

BJK’nin başarısı kesinlikle Türk futbolu için hayırlı olacaktır. Diğer büyük takım taraftarları gerek sosyal medyada gerek statlarda değişim talebinde bulunabilirler. İspanya'da olduğu şekilde sadece mendil sallamak dahi insanların gözlerini açmasına yeterli olacaktır. Bununla birlikte başarının sadece lig şampiyonluğu olmadığını yöneticilere anlatmak yine taraftara düşmektedir. Yıllarca kendi ligimizde birbirini kavga gürültü yenen takım görüntüsünden ziyade modern futbolun gerektirdiği akıcılık ve estetikte oynanan bir oyun şekli hepimizin hakkıdır.

Yani Beşiktaş’ın şampiyonluğu sadece kendisinin değil, diğer iki büyük takım, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin de şampiyonluğudur aslında. Bu akımın ve sinerjinin karşısında mevcut yönetimlerin deve kuşu misali başını kuma gömebileceğini düşünmüyorum.

Tüm bunlara istinaden bundan sonra olması gereken senaryo nedir;

Taraftarlar homurdanmaya başlayarak değişim taleplerini yöneticilere iletirler

Yöneticiler toplanarak kazın ayağının eskisi gibi olmadığını fark ederler

Yeni yönetimler takımları yönetmeye başlar, bu yönetimleri ilk amacı Avrupa standartlarında  futbol olur

Yeni yönetimler diğer takımlarla kavga etmek yerine kendi kulüplerini ileriye götürmeye çalışırlar

Alttan gelen bu değişim futbol camiasının tamamına yayılarak tüm statlarda güzel ve temiz futbol’un oynandığı, dışarıdan insanların müdahale edemediği bir ortam oluşur.

Yeter ki futbolu futboldan anlayan, vizyonu olan yöneticiler yönetsin, yeter ki gerçek futbol izlemek isteyelim. Daha sonraki yazılarımda futbol sektörüyle alakalı diğer konulara da değinmeye çalışacağım. Sürçü lisan ettiysek affola, sağlıcakla kalın.

Not: Anadolu takımlarından hiç bahsetmedik tek cümle ile onlar da Leicester City’i örnek alarak başlayabilirler.

Dinçer Özden

Mayıs 2016

İstanbul

 

 

 
Toplam blog
: 21
: 2723
Kayıt tarihi
: 13.07.13
 
 

İstanbul doğumluyum ve bu Şehri çok seviyorum. Finans Sektöründe çalışıyorum. Sinema, kitap, spor..