Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '10

 
Kategori
Futbol
 

Şampiyonluğun Favorisi Beşiktaş – Eğer Schuster İsterse

Şampiyonluğun Favorisi Beşiktaş – Eğer Schuster İsterse
 

2 gün önce ön eleme maçları oynanmadan önce Fenerbahçe hakkında yeni sezona dair bazı tespitlerimi paylaşmıştım. Bugün Fenerbahçe kadar yakından takip etmesem de Beşiktaş hakkındaki kişisel fikirlerimi paylaşmak istedim. Yalnız üç büyüklerin oynadığı Avrupa maçlarının şu ana kadar bize fazla umut vermediğini ifade etmeliyiz.

Öncelikle tranfer döneminin moda tabirle “flaş” takımı Beşiktaş’tan başlayalım. 2 sezon öncesinin çifte kupalı Beşiktaş’ı geçen seneyi yaptığı tamamlayıcı transferlere rağmen isteksiz ve formsuz bir teknik direktör yüzünden heba etti. Mustafa Denizli şampiyonluğun ardında görevi bırakma isteğindeyken yönetimin aşırı baskısıyla göreve geri döndü, daha doğrusu geçen sezonun ilk 8-10 haftasında kafaca geri dönemedi. Aslında Nihat hariç çok büyük yıldızlar barındırmamakla beraber her bölgenin mevcut alternatif oyuncuları ile beraber uzun bir sezona en uygun kadroya sahip takımıydı Beşiktaş. Kolay gol yeme sorununu çözmeye çalışan Denizli hücumu unutunca belki de son yılların en renksiz takımını oluşturdu geçtiğimiz yıl. Değişken isimlerin rol almasına rağmen kolay pozisyon vermeyen geri dörtlü ve önlerindeki defansif gücü yüksek Ernst ve Fink (zaman zaman Necip) ile sağlam bir defansif görünüm çizdiler. Asıl sorun olan yaratıcı hücum varyasyonlarıydı. Kısmen Bobo ve Tello dışındaki hücumculardan istenen verim bir türlü sağlanamadı. Kafasında aslında artık modern futbolda yeri olmayan 10 numaralı oyun kurucu düşüncesi olan Denizli hareketli, alan değiştiren, sürpriz çıkışlar yapan orta saha ve kanat oyuncularının olduğu bir hücum sistemini bir türlü oturtamadı. Bu yıl transfer döneminde 2 sene öncenin şampiyon takımının iskeleti tamamen yıkılıp yeni bir sistem kurulmaya çalışılıyor.

Öncelikle teknik direktör seçiminin üstünde durmakta yarar var. Bernd Schuster Alman olmasına rağmen teknik direktörlük kariyerinin çoğunu İspanya’da geçirmiş ve kariyerinin asıl başarılarını Real Madrid’de kazanmış bir isim. Bu anlamda Karaköy Kasabı olarak kovulan Del Bosque ve Avrupa Şampiyonu olarak geldiği Fenerbahçe’den kaşınan bunak adam olarak sepetlenen Aragones’ten pek farklı görünmüyor. Kişisel bir tahlil olsa da muhtemelen ligler arasındaki fiziksel sertlik ve teknik kapasiteler yüzünden La Liga’dan yapılan transferlerden (Teknik adam ve oyuncu olarak) yeterli verim alınamadığını düşünüyorum. Yukarıdaki teknik adamların yanı sıra Nihat, Guiza, Josico gibi La Liga’da belli kariyeri olan oyuncular bir türlü yarı güreş, yarı futbol tarzındaki ligimize adapte olamıyorlar gibi görünüyor. Schuster’in bir diğer handikapı da İspanya’da çalışırken olduğu gibi taktiği ve sahada istediklerini söyleyip oyuncuyu maça çıkarmasının Türkiye için yeterli olmaması. Moral motivasyon dışında fundamental bilgileri kısıtlı Türk oyuncuların hangi yaşta olurlarsa olsunlar eğitimlerine katkıda bulunması gerekiyor. İbrahim Üzülmez’in geçtiğimiz sezon söylediği “orta yapabilsem Real Madrid’te oynuyor olurdum” sözü şakayla karışık da olsa Türk futbolcusunun temel eksiklerini gösteren bir örnektir.

Quaresma ve Hilbert transferleri ise geçen seneki yaratıcı olamayan kanatların çalışması açısından olumlu adımlar olarak görünüyor. Ancak bunların önemli alternatifleri olabilecek ve yedek kalmayı sorun etmeyecek Tello ve Serdar Özkan’ın hem de bedelsiz olarak elden çıkarılması çok makul bir yaklaşım gibi görünmüyor bana. Holosko ve Ekrem’den bu bölgelerde yararlanılabilse de yukarıdaki isimler daha etkin seçenekler olabilirdi. Kanatlarda durum buyken orta sahada tam anlamıyla bir bolluk söz konusu. Guti gibi yeri garanti bir oyuncunun da gelmesi ve takımın şu ana kadarki en önemli merkezi olan Ernst’in de vazgeçilmez olduğu düşünülürse bu bölgeden gidici olan birkaç oyuncu olacağı kesin gibi görünüyor. Schuster’in büyük olasılıkla 10 numara sevdasında olmayacağı, mücadeleci bir orta saha isteyeceği ve de yabancı oyuncu fazlalığı düşünülürse büyük bonservis bedelleriyle alınan Delgado (Sponsor desteği ile gelmiş olsa da) ve Tabata’nın gidici olması maliyet etkin bir yaklaşım olmasa da çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Fink sanki mevcut sistemde daha kullanılabilir bir oyuncu olabilir diye düşünüyorum.

Forvet hattı aslında isim olarak etkileyici, ancak bir türlü yeterli performans alınmayan alanı Beşiktaş’ın. Nihat ve Bobo teorikte moden futbolun gerektirdiği ideale yakın forvet ikilisi gibi görünüyor. Ancak geçtiğimiz yıl İspanya’dan dönüşün şokunu üzerinden atamayan Nihat ve sürekli satılması gündemde olan Bobo’nun üretken olamamaları nedeniyle bu bölgeye takviye gerektiği inancı oluştu herkeste. Ancak yeni sezonda değişen sistemle beraber bu ikilinin daha üretken olacağını ve arkalarındaki kısıtlı yeteneklere sahip olsalar da Holosko ve Nobre’nin bu alanı doldurabileceği kanaatindeyim. Mevlüt, Halil Altıntop gibi isimlerin gelmesi söz konusu değilken Nihat-Bobo ikilisini kesecek Türk oyuncu olduğunu (Sercan dahil) düşünmüyorum ve alınacak bir yabancı oyuncuya Türkiye ligi içinde 6+4 sınırlaması içinde nasıl yer açılacağını ben hesaplayamıyorum. Üstelik geçen sezonun 2. yarısında sallantılı bir performans gösterse de iyi bir stoper olduğunu düşündüğüm Ferrari’nin yeni bir forvet için feda edilmesi bence düşüncesizlik olur.

Bu tabloda kadro yapısı itibariyle şampiyonluğun en büyük adayı Beşiktaş gibi duruyor. Bu noktada soru işaretleri içeren 3 nokta var:

1- Schuster Türkiye ligi şartlarına adapte olabilecek mi?

2- Kadro şişkinliği, özellikle de yabancı oyuncu fazlalığı optimal biçimde çözülebilecek mi?

3- Geçen sezonun etkisiz elemanı Nihat’tan ve ona eşlik edecek Bobo’dan verim alınabilecek mi?

Bu soruların cevabını yakında hep beraber göreceğiz

 
Toplam blog
: 14
: 894
Kayıt tarihi
: 22.04.10
 
 

36 yaşında ve doktorum. Yaş olarak yolun yarısını geçtiğim iddia edilse de ve pek çok iş alanında 35..