Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '11

 
Kategori
Anılar
 

Sana günaydın Bursa

Sana günaydın Bursa
 

Bursa Ulu Cami Şadırvanı


Siteye baktım güzel olmuş elinize sağlık. Ama şiirlerin iki tanesinde kopyalama hatası olmuş. Şiirler birbirine karışmış. Daha doğrusu, iki kez kopyalanmış. Şiirlerden birisi de “Çırpındıkça batıyorum” adlı olanı. Seni çok özlüyorum şiirinde. Gerçi siz de bakarsanız rahatça anlarsınız. Bakın bu şiirlerimi kimse okumamalı. Gizli saklı bana özel duygular işlenmiş şiirlerimde. Başkalarınca okunsun istemiyorum. Örneğin “ Adını koymadım sevdanın”, “Düşlerimde ki sen” v.b şiirlerimi. Gerçi hepsi özel de. Haaa anladım: Ben (deli olduğumu) kendimi biliyorum. Sağol Sen de bir güzel yüzüme söylemişsin. Facebook sitesinin özel kanalından bana yazdıklarından bahsediyorum. Söylemesen bilmiyor muydum yani. Ya demek ben deliyim. Teşhisin doğru mu acaba? Felsefe doktorum benim.


Senin için şiir yazmayacağım işte bundan sonra cezalısın. Benim özel şiirlerimi elaleme okutmak ne demekmiş, görürsün sen. Bari güzel yorum yazsaydın, o da yok. Diğer sitedeki şiirlerimi de, 76 kişi okumuştu. Sen öyle demiştin hani. İki günde beni aleme reklam edersin. Seni menejer olarak tutayım bari. Hemen dün gece yazdığım şiirlerimi de koymuşsunuz siteye. Hıza bak sen. Canım benim.


Çırpındıkça batıyorum

Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor,
Elimi uzatıyorum tutmak için, birden hayalin kayboluyor,
Kanatıyor yaralarımı, içimdeki çocuk ölüyor,
Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı kimse bilmiyor…..

Anlıyormusun?
Hayır, anlamıyorsun...

Yaşamdan beklediğim; umudum solmamalı,
Rüyamda söyleyemeyeceğim sırlarım bulunmamalı,
Kimselerin bilmediği hayallerim olmamalı,
Adını duyduğum şarkıların sessiz sahibi olmalı..

Anlıyormusun?
Hayır, anlamıyorsun...

Sesin sahibini tekrar kaybetmekten korkuyorum,
Gözlerimdeki yaşları silmek istiyorum,
Duyulmasın diye hıçkırıkla, ağlayamamaktan çekiniyorum,
Ulaşamadığım sevgimin arasında kaybolup gidiyorum..

Anlıyormusun?
Hayır, anlamıyorsun...

Karanlıklar arasında siluetin kayboluyor,
Sende kaybettiğim ruhum bedenimde bulunmuyor,
Sessiz çığlıklar atıyorum duymuyorsun, duyulmuyor,
Çırpınıyorum, çırpındıkça sensiz daha çok batıyorum ….

Anlıyormusun?
Hayır, anlamıyorsun...


Hadi, gel de seninle Bursa’ya gidelim. Yerimiz bile hazır. Güzel bir otelde yer ayırttım kendimize. Çekirge ve Gönlüferah otellerinde. Yanyana iki ayrı otel. Dikkat et yanlış otele gelme sakın. Hotel Gönlüferah City degil, bizimki sadece Gönlüferah otel.

Konaklacağımız otelimizin tarihçesi ile ilgili yaptığım araştırmalar sonucunda, Gönlüferah Otelinin 1890 yılına dek uzanan bir geçmişi olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım. O tarihlerde han ve termal banyo olarak hizmet vermekte olan otel 1900’lü yılların başına geldiğimizde 30 odalık bir konaklama tesisi olarak hizmet vermeye başlamış. O tarihlerden bugüne kadar siyaset dünyasından renkli simalar, yerli ve yabancı sanatçılar, yönetmenler, yazarlar, Bursadaki evleri olarak Gönlüferah otelini tercih etmişler. Bazen da benim gibi kendini şair ve yazar diye nitelendirenler de, bir bakıma tarihe tanıklık etmiş olan bir otel olduğunu da söyleyebilirim.

Bursa’ya gel de sana çocukluğumun geçtiği yerleri ve Altıparmak caddesindeki şimdi yıkılmış olan evimizi de göstereyim. Şu anda boş arsa. Neden boş, neden ev yapmamışlar dersen, o da başka bir şey, sana kısaca anlatayım. Benim cok zeki ve akıllı bir dayım vardır. Bizim evimiz cok eski ve de tarihi bir evdir. Yahşibey caddesi üzerinde. Altıparmak Caddesine çok yakın ve hemen yan sokakta Yahudlerin yaşadığı, kilisesi olan, uzantısında ise arap Şükrü’ye kadar uzanan meyhaneler vardır. Biz buraya Yahudilik deriz. Dar bir caddedir ve karşısında tarihi askeri bir kışla vardır. Dayım evi yıktırmak, yeni ve çok katlı bir ev yapabilmek uğruna, bu evde define var diye diye define avcılarına yol göstermiş, harita vermiştir.


Define avcıları da evi yerle bir ettiler. Evin altında kim olduğu bilinmeyen bir de yatır vardı zaten. Ev yıkıldı ama, gel gelelim anıtlar kurumu imar izni vermedi ve orası boş arsa olarak kaldı. Adı gibi Zeki bir dayım oldugu için evi de, arsayı da kaybettik.

Devam edelim mi? Tarihi yerleri ve tarihe mal olmuş insanların huzur içinde yattıkları yerleri ziyaret etmek, ölümü hatırlamak, ölümden ibret almak ve ahireti düşünmek için sünnettir. Kendimizin de aynı hallere düşeceğimiz hatırımıza gelir. Kimseye kötülük düşünmeden Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri kabirleri ziyaret ederiz. Perşembe ve Cuma günleri buradayız zaten. Gönlüferah Otele çok yakın olan Kükürtlü Hatice Sultan, Çegirce Sultan, Murat Hüdavendigar türbelerini, ayrıca yeşil cami ve türbesini, sonra da Emir Sultan Hz.Camisi ve türbesini ziyaret ve dua ederiz.


Hemen altında da ülkemizin nadide sanatçısı,
Türk Sanat Musikisi üzerine derin kültürüyle ve herkesin unutmadığı, unutamayacağı, dinleyicilerine gösterdiği o nadide saygı ve özenle de yüreklerde yaşayan Zeki Mürenimizi anar ve dua ederiz.

Havalarda gercekten cok güzel gidiyor. Bu aylarda Bursa da çok güzeldir. Yeşil Bursa adı da buradan gelmektedir. Emir sultandan geze geze önce yeşile sonra set başına ineriz.
Ha bak setbaşı dedim ya, Mahfel diye şimdi çay bahcesi varya, benim gençlik zamanında bilardo salonu olan güzel bir yerdir. Orada sana çay içiririm, cok güzel bir yerdir. Geldik bak. Çaymızı içtik. Sana afiyet olsun. Beğenmişsindir umarım.

Şimdi geldik tarihi Çakır Hamama. Gidecegimiz yerler cok dik, sen de ben de yürüyemeyiz. Taksi ile gideriz. Yolda önce Çakır Dede ve türbesi, Acele Bacı Türbesi(Tahtakale) Somuncu Baba türbesinden sonra, Üftade Camisi ve Pınarbaşı mezarlığında dua ederiz. Tezveren Sultan, Üç Kuzular, Üftade HZ derganından sonra, Ay Dede’yi ziyarete gideriz.

Evet şimdi gideceğimiz yer çok önemli. Buraya neden geldik diye de sorma. Burası türbe değil, ama benim okuduğum sanat okulu, yani tophane sanat lisesi. Lise yıllarım ve de anılarım, offf offf ne güzel günlerdi, ne hoş yıllardı.

Hadi yola çıkalım. Gezmemiz gereken bir yer daha var. Okuluma çok yakın. Bursa Tophane semtinde, park girişinin solunda, şehitlik anıtının yanındadır. Osman Gazi Söğüt’te öldüğü zaman babası Ertuğrul Gazi’nin türbesine gömülmüştür. Bursa türklerin eline geçişinden sonra cesedi Bursa’ya getirilerek, bizans dönemine ait Saint Elia (Gümüşlü Kümbet) Kilisesine gömülmüştür. İlk önceleri Orhan Gazi ile aynı çatı altına gömülmüşse de 1855 depreminde türbe yıkılınca 1863’de bugünkü türbeyi Sultan Abdülaziz yeniden yaptırmıştır.

İşte böyle bak. Her adımı tarih kokan Bursa işte burası.
Şimdi seni Ulu Cami ve de tarihi kapalı çarşıya götüreceğim. Koza Hana. İpek seversin degilmi? Önce koza hanın bahcesinde güzel bir çay içelim olur mu? Bugün çok yorulduk çünkü.

Ben açıktım. Bu gün çok yoğun ve de yorucu bir gündü. Ama daha bitmedi. Bursa’ya gelip de İskender kebab yemeden dönülür mü? Şimdi seni ünlülerin kebab yediği bir yere götüreceğim, ama sakın şaşırma. Eski garajların karşısınnda, yani şimdiki meydanda, küçük bir lokanta. 3-4 masası olan bir yer. Ama harika bir döner yiyeciğine de emin olabilirsin. Bu küçük dükkanda duvarlard ki resimlerden anlacaksın ki; neden ünlülerin iskender kebab yediklerini. Tüm sanat dünyası ve de tüm futbolcular külüp başkaları. Bu nefis yemeği vede tadını hiçbir yerde bulamazsın. Şimdi bana lütfen izlenimlerini söyle. Sonra da seni gece için başka bir mekana götüreceğim.


Mudanya yolu üzünde Berecen lokantasına. Ben yer ayırttım bile. Beceren Restaurant, yıllardır devam eden beceren geleneğini, Botanik Park içinde yeşillikler ile çevrili doğanın tüm güzelliklerini doğal bir ortamda yaşayabileceğimiz sıcacık bir atmosferdedir. 40 yıllık Beceren geleneğini; ev sahibi anlayışı ile yüksek kaliteli servisi, zengin menüsü ve benzersiz konumuyla nezih bir şekilde misafirlerine sunuyor. Sen de benim misafirim olduguna göre bu görevde bana düşüyor. Beceren romantizmini görmeni istedim….


Sen hayal kurmaya başla şimdi. Gece kuşum benim. Benim uykum geldi, ben de rüyalarıma geri döneyim. Yatayım, yorgunum zaten. Sabah erken kalkacağım. Kalk traş ol, duş al. Bana Allah rahatlık versin. Aaahh ah. Rüyalar. Sevdiklerimi rüyalarımda göremiyorum artık. Ne babamı ne de.Ne de. Ne deeeee. Tatlı cadım seni.


Bende iyi ki rüyalar var. O da olmasa ne yapardım. Sevdiklerim nasıl görürdüm? diye şükrediyordum. Benim sevdiklerim çok az. Tek tük ama, onlar da benden çok uzak. Niye ya, niye ya? . Niye? . Offfff offffff offffff…..


Sana günaydın..


Hikmet Metin Çavdar 

 
Toplam blog
: 38
: 839
Kayıt tarihi
: 02.07.11
 
 

1952 yılında Bursa'da doğdum, uzun süre yönetlcilik ve Sendika Başkanlığı yaptım. Politika Gazete..