Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '07

 
Kategori
Felsefe
 

Sana sarhoşluktan sorarlar, de ki;

Sana sarhoşluktan sorarlar, de ki;
 

Kuranda haramlar bahsini incelemeye koyulmuştum. Bazen alışkanlıklar, hayatımızda, nelerin gerçekten haram şeyler, bizlere emanet edilmiş bu bedene zararlı şeyler olduğunu bizlere unutturur. Her zaman söylerim, arada sırada düşünceyi, zihni sıfırlamalı ve olayları sıfırlanmış bir dimağ ile çözümlemeliyiz. İste bu zihin sıfırlama ameliyelerinden biri esnasında, haramlardan sarhoşluk, alkol konularında kafamda bir takım soru işaretleri belirmeye başladı. Garip yaklaşımlar oluşuyordu bir ayetten ötekine geçerken. İyisi mi dedim, gel sen bu sarhoşluk ayetlerini bir araya getir ve hepsine daha bir objektif göz ile bak. Çünkü bazı “sarhoş” kelimesi geçen ayetlerde H-M-R kökü kullanılırken, diğer bazılarında S-K-R kökü kullanılmaktaydı.

Bakın bu ayetleri döküp gruplandırdığımda nasıl bir incelik ortaya çıktı. Yaratan, kuluna olan yaklaşımlarında ne kadar ince, ne kadar yumuşak, ne kadar sevgi dolu, ne kadar leziz olabiliyordu, bir de siz görün.

Aşağıda birinci grup ayetlerde, “sarhoş edici madde” manasına H-M-R kökünden “hamr…” sıfatı değişik şahıs kiplerinde kullanılırken, ikinci grup ayetlerde “sarhoş olmak” fiilinin değişik zaman kiplerinde belirişini görüyoruz.

H-M-R kökünden:

2:219 Sana sarhoş edicilerden (hamri) ve kumardan (meysir) sorarlar: "O ikisinde büyük bir günah ve insanlar için yararlar var; ancak günahları yararlarından daha büyüktür, " de. Ayrıca, sadaka olarak neyi vereceklerini senden sorarlar: "Gönülden bağışlananı, " de. ALLAH ayetlerini iste böyle açıklıyor ki düşünesiniz...

5:90 İnananlar, sarhoş edici maddeler (hamru), kumar (meysiru), kutsal tas ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.
5:91 Şeytan, sarhoş edicilerle (hamri), kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi ALLAH'i anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artik vazgeçiyorsunuz değil mi?

47:15 Erdemlilere söz verilen cennetin örneği sudur: İçinde arı sudan ırmaklar, tadı bozulmayan sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren sarhoş (hamril) edici maddelerden oluşan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için orada her turlu ürün ve Rab'lerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte sürekli kalan ve bağırsaklarını yırtan kaynar bir sudan içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?

S-K-R kökünden:

4:43 İnananlar! Sarhoşken (sukara), ne dediğinizi bilinceye kadar, yolcu olanlar hariç cinsel ilişkiden sonra yıkanıncaya kadar namaza durmayın. Hasta veya yolcu iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş olup da su bulamamışsanız, temiz ve kuru bir toprağa dokunup yüzünüze ve ellerinize sürerek teyemmüm edin. ALLAH Affeder, Bağışlar.

15:15 "Gözlerimiz sarhoş edildi (sukkirat), büyülendik, " diyeceklerdi.
15:72 Ne yazık ki onlar, sarhoşlukları (sekratihim) içinde bocalıyorlardı.

16:67 Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden, üzümlerden hem sarhoşluk veren (sekerav) içkiler ve hem de güzel bir rızk elde edersiniz. Akleden bir toplum için bunda bir işaret vardır.

22:2 Ona tanık olduğunuz gün, her emziren ana emzirdiğini atar, her gebe kadın yükünü bırakır. Sarhoş (sukara) olmadıkları halde insanları sarhoş (sukara) gibi göreceksin. Hâlbuki ALLAH'in cezası şiddetlidir.

50:19 Sonunda olum sarhoşluğu (sekratul mevti) gerçekten gelmiştir; işte senin kendisinden kaçıp durduğun şey budur.

Şeker, Arapçada “su-kke-r” diye söyleniyor. Kök “S-K-R”. Hepimizin bildiği gibi, şekerden alkol elde edilir ve bu alkol çeşidine şeker alkolü denir. Bütün şekerli meyvelerden alkollü içecek yapmak mümkündür. Nitekim bildiğimiz her türlü şekerli meyvenin likörü yapılabilmektedir. Özünde şeker bulunmayan her hangi bir nişasta ihtiva eden arpa, yulaf, buğday gibi bitkilerden de, önce nişasta şekere daha sonrada ya fermantasyon (mayalanma) yoluyla, ki en kolayı bu metottur, ya da damıtma yoluyla alkole çevrilerek alkollü içecekler elde edilmektedir. Ama her iki metotta da içeceğin alkol oranını arttırabilmek amacıyla prosesin yani sürecin içerisine şeker ilave edilmektedir.

Bu noktadan hareketle, “sarhoş olmak” alkolden olduğunda veya büyülenme veya hipnoz veya şaşkınlık sarhoşluğu vukuu bulduğunda, Arapçada “S-K-R” kökünden bir kelime kullanıldığı anlaşılmakta. Eğer “sarhoşluk”, beynin bulanıklaşması, zihnin düşünemez halde, dilin ne söylediğini bilmez halde olması sonucu bir sarhoşluk ise, o zaman “H-M-R” kökünden bir kelime kullanılmakta olduğu anlaşılmaktadır.

“Hamar” kelimesi de h-m-r kökünden gelip, örtmek manasına kullanılmaktadır. Böyle bir sarhoşluk hali, beynin ve zihnin örtülmesi halidir. Beyni ve zihni örten her türlü madde (kimyasal), o maddelerin getireceği bir sarhoşluk hali verecektir. Bu her türlü denen maddeler, esrar, eroin, kokain, nikotin, bir takim kimyasallar gibi bildiğimiz bağımlılık yapan maddeler sınıfının maddeleridir ki, insanin düşünme ve akıl yürütme faaliyetini dumura uğratacak her türlü şey manasına olduğu aşikârdır.

Yukarıdaki ayetler bu farkı ortaya koyabilmek için ayrıştırıldı ve gruplandırıldı.

- Birinci gruptaki eylemler, zihni örten bir sarhoşluktan bahsederler ve bu eylemler sonucu varılan haller, yasaklanmış hallerdir, haramdırlar. Bu grup ayetlerin sonunda, insan yerilmektedir.

- İkinci gruptaki ayetlerde alkollü içeceklerden bahsedilir ve bu ayetler, alkolden dolayı sarhoş hallerde iken nelerin yapılmaması gerektiğini bildiren ayetlerdir. Yine alkolden sarhoş iken ki hallere teşbih ile yaklaşılan ayetler silsilesi de bu gruptadır. Bu grup ayetlerin son cümlesi insani düşünmeye yönlendirmektedir.

Bektaşi neden şarap içer diye sorardım kendi kendime, madem içki içmek haramdır, neden Hayyam çoğunluk rubailerinde sürekli şaraptan bahseder derdim. Meğerki sebep buymuş, alkollü içecekler haramlara girmezmiş. Yeter ki bu alkollü içecekler, alkollü içecek olmaktan çıkıp, beyni ve zihni ve dimağı “örtecek” raddeye gelmesinler. Yani konu S-K-R kökünden çıkıp H-M-R kökü içerisine tecavüz ettiği andan itibaren, haramlar başlamaktadır. Yani “AZI KARAR, FAZLASI ZARARDIR” ve bu kararda, eminim ki Yüce Yaratan, kullarının hepsine güvenmektedir.

Ama bir yerde, 2 adet ayet var idi ki, bu ayetleri yukarıdaki iki gruptan birine koyamadım. Bu ayetler, yukarıda anlattığım konuya bir müstesna teşkil ediyorlardı. İtiraf etmeliyim ki korktum ilk basta. Çünkü bu durum böyle olmamalıydı. Yusuf Suresi 36. ve 41. ayetleri bakın nasıl yukarıdaki konuyu temelinden bozmaktaydı:

12:36 Onunla birlikte hapishaneye iki genç adam da girdi. Onlardan biri: "kendimi şarap (hamra) sıkarken gördüm, " dedi. Diğeri: "Ben de başımın üzerinde ekmek taşırken kendimi gördüm, onu kuşlar yiyordu. Bunların yorumunu bize bildir. Seni iyilerden görüyoruz."
12:41 "Hapishane arkadaşlarım, biriniz rabbine (efendisine) şarap (hamra) sunacak, diğeriniz ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz is çözülmüştür."

Durum çok kötüydü. Yukarıda savunduğum her şey çökmüş, yerle bir olmuş gibi geldi önce. Şarap için de aynı örtmek manasına kullanılan H-M-R kökünden “hamr” kelimesi kullanılmaktaydı. Hâlbuki şarabın özü olan üzüm de şekerli bir meyveydi, S-K-R kökünden bir kelime kullanılması lazım değil miydi? Lazımdı, ama kullanılmamış, onun yerine H-M-R kökünden bir kelime, göze batırıla batırıla, kullanılmıştı. Burada, ya şarabın özel bir durumu vardı veyahut Kurancada “hamr”, şarap demek değildi diye düşünmeye başlamıştım.

Kuran Arapçasında, yani ses işaretleri olmayan Arapçada, şarap “hı” harfiyle, kırmızı kelimesi ise “ha” harfiyle yazılmaktadır. Diğer harfler tamamıyla aynıdırr. Yani şarap “hı-mim-rı” ile yazılıp “hamr” diye okunurken, kırmızı, ha-mim-rı ile yazılır ve “hamra” diye okunmaktaydı.

İşin enteresan tarafı ise, Kuran’da şarap diye meallendirilmiş kelime “hı-mim-rı” şeklinde yazılmış fakat işaretlemeler(harakeler) sayesinde “hamraa” şeklinde veya “qhamraa” şeklinde okunur hale gelmişti.

Buna rağmen, aşağıdaki ayete bakıldığında:

16:67 Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden, üzümlerden hem sarhoş edici (sekerav) içkiler ve hem de güzel bir rızık elde edersiniz. Akleden bir toplum için bunda bir işaret vardır.

Üzümden sarhoş edici içki yapıldığında, diğer bir deyişle şarap yapıldığında, buna “hamra” değil, “sekerav” denmekte. Şöyle düşünmek mecburiyetindeydim, Yusuf suresinin bu ayetlerinde kullanılan “hamra” kelimesi şarap demek değildi. Ya ne demekti? İki kelimenin birleşmesinden meydana gelen bir isim idi, kırmızı (ha-m-ra) kelimesiyle şarap (hamr) kelimesinin birleşmesi: qhamraa

Bu kelime “şaraplık kırmızı üzüm” demek manasına gelmeliydi. Bu durumda ayetler şu şekilde tercüme edilmeliydi:

12:36 Onunla birlikte hapishaneye iki genç adam da girdi. Onlardan biri: "kendimi şaraplık kırmızı üzüm (hamraa) sıkarken gördüm, " dedi. Diğeri: "Ben de başımın üzerinde ekmek taşırken kendimi gördüm, onu kuşlar yiyordu. Bunların yorumunu bize bildir. Seni iyilerden görüyoruz."
12:41 "Hapishane arkadaşlarım, biriniz rabbine (efendisine) şaraplık kırmızı üzüm (hamraa) sunacak, diğeriniz ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz iş çözülmüştür."

qhamraa: Şaraplık kırmızı üzüm

Şimdi olmuştu, mutlu olmuştum. Kuranca bir kelime ortaya çıkmıştı, yok yok, aslında kelime oradaydı da, ben yeni keşfetmiştim ve Rabbim damgasını vurmuştu. Her bir şey yerli yerine oturmuştu.

Özetle olay şudur; Kuran bize alkollü içeceklerin haram olduğunu bildirmemektedir. Bildirilen haram dimağı, zihni örten, her türlü bağımlılık yapan maddelerdir. Nisa:43 ayeti

4:43- ………… Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, ……………………….. namaza yaklaşmayın.

demektedir. Demek ki alkollü içecekten sarhoş olmak değildir yasak olan. Yasak olan bu şekilde sarhoş iken, namaza yaklaşmaktır. Ne yapılacaktır? Sarhoşluk hali geçinceye kadar beklenecek ve ne söylediğimizi bildiğimizde namaza başlanacaktır.

Acaba bizi daha ne kadar kandıracaklar?

 
Toplam blog
: 24
: 2699
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

Rumî takvimin 1900+55 senesi sonunda nüfusa katkıları olsun diye annem ve babam oturmuşlar, benim il..