Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Sarı Bilge Viki'den ortaya karışık

Sarı Bilge Viki'den ortaya karışık
 


Selam dostlar


Şimdi size dostlar diyorum ama dost musunuz, düşman mısınız ayırımına varamadım ya! Evet açık sözlüyümdür. Bazen siz insangillerin haberlerini duydukça, aklım duruyor gerçekten de.

Ne acayip bi türsünüz anlamadım gitti. Lafta atarken mangalda kül bırakmazsınız ama yaptıklarınızı duydukça, doğadaki en vahşi canlı türünün insan olduğuna karar veriyorum. Badem’i biliyorsunuz değil mi? Akdeniz foku Badem’den bahsediyorum canım. Başına gelmeyen kalmadı. Hâlâ da gelmeye devam ediyor. Geçen aylarda Badem’i kafesinden salmışlar gidip kendisine eş bulsun diye. O da komşuya Yunanistan'a, Rodos ve Sömbeki gibi adalara gitmiş. İyi yapmış valla. Biraz uluslararası takılmak iyidir. Uzak ama yakın. Neyse işte buralarda takılmış Badem’ciğim. Eş bulup bulmadığını bilmiyorum ama aradığına göre bulmuştur mutlaka. Yuvasına, Gökova Körfezi’ne dönmüş. Olanlar da geçtiğimiz haftasonu olmuş. Bazı magandaların taşlı, tekmeli saldırısına uğramış. Sırf bu yüzden, iki ay önce kafesine konmuş.

Bu nedir anlayamıyorum. Kendiniz gibi olmayanlardan korkuyor da ondan mı yapıyorsunuz, yoksa sadist misiniz, bir bilmece gibisiniz çözemedim ben sizi. Zamanında siz uzaylıları da taşlamıştınız de mi? Heh hehehe hehehheee, ayyy valla gülmekten bağırsak düğümlenmesi geçiriyorum. Karnım ağrıdı resmen.

Aynı ülkede, birbirinizi şehir şehir ayırdıktan sonra, şehrin içinden misin hemşerim muhabbetini de açıyorsunuz ya!!! Mitos bölünme gibi bölüyorsunuz birbirinizi.

Bizim aramızda öyle bişey yoktur. Heyy tekir sen nerelisin, kara kedi sen Güzelyalı’ysan, konuşmam, ıyyyy vayyyy, gözünün üstünde tüyün var muhabbetinize girmem.
Hele İran kedisi bizim eve gelmesin, gözünü oyup avucuna yerleştiririm, demem. Sadece anlaşmamız yeterlidir. Ama papyonlu kedileri severim. Karizmatik bi havaları oluyor. Kuul bi havaları var yaa. Bazen de siyahlar hoşuma gider. Böyledir biz kedilerin hayatı. O yüzden, sizi anlamakta zorlanıyorum.

***
Geçen haftasonu televizyon izliyorduk. Bi tarih programı var. Adamlar kitap tanıtıyordu. Sunucu takmış kitabın kapağının deri olmasına. Keçi derisiymiş de, derinin tabakası sekiz kaatmış da, üç kitap kaplanırmış bi tabaka deriyle de… Burnunu sokmuş kitabın içine, deli gibi kitabın kapağını kokluyor. Öyle bi kokluyordu ki; kitap kapağı, burnun çekim gücüne dayanamayıp, hortum etkisi gösterip, burnundan içeri girecek sandım.

Ayyyy kendimi “kuzuların sessizliği” filmindeki Hannibal’i izliyor gibi hissettim. Bütün tüylerim diken diken oldu. Orada bi de, bi kız var. Eko sisteme göre bu keçiler kesilmeli diyor. Kızla sürekli dalga geçiyorlar. Diğeri doçent miymiş ne, o da tutturmuş “oğlak eti çok iyi olur” diye. Et ve deri kokluyorlar. Allam kötü kaynana gibi bişi zaten, sürekli ağzını büzüp duruyo. Tiksindim resmen.

***
Şimdi bahar geldi çiçekler açtı, ardından yaz gelecek. Benim uyku günleri başlıcak. Yaz demişken; yaz aylarını hakikaten de acayip seviyorum. Paso uyku. Sonra sinekler oluyor. Sinekle oynamasını çok seviyorum. Hobin ne diye sorsanız bana, sinek ve böceklerle oynamak derim. Sizin de eko sisteme faydalıyım yani.
Bilenler biliyor zaten de, bi küçük hatırlatma dedim. Heh heh heehhhheeeee…

***

Nil ne zamandır Yuvarlakçay’daki köylülerden bahsedip duruyordu. Siz bi şey istemediğiniz zaman direniş falan yapıyormuşsunuz. Hep birlikte toplanıp, mücadele ediyormuşsunuz. Böyle insanlar da var. Zaten böyle insanlar olmasa bu dünyanın çivisi çıkar ya. Ne diyordum 128 günlük direnişten sonra Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı Yuvarlakçay derelerine hidroelektrik santrali (HES) yapılmaması için nöbet tutan köylüler, ilk hukuk zaferini kazanmışlar. Hadi burda aşk ile
heyyyyyyooooooo diye bağıralım. Tamam duydum sesinizi. Çok da abartmayın, kafamı şişirmeyin.

***
Son olarak İstanbul’un Bakırköy İlçesi’nde plastik poşet yasaklanmış. Market ve mağazalara ellerindeki plastik poşeti kullanmaları için 1 ağustosa kadar süre verilmiş. Kâğıt ve file kullanacaklarmış. Nil benim çocukluğumda hep böyleydi. Mutfak kapımızın arkasında fileler asılıydı, çarşıya giderken fileyi alır öyle çıkardık. Sonra ilkokuldayken elişi dersinde gazetelerden kesekâğıdı yapardık. Vay bee ne üretici bi çocukluk yaşamışız diyor. Ben de şimdi niye her çarşıdan gelişinde plastik poşetlerle geliyorsun diyorum, alsana yine fileni. Alcam alcam diyor.

Hele bi de poşetleri boşalttıktan sonra onları haşır huşur çıkan sesi yok mu? Acayip gıcık ediyor beni. Bigün Eşrefpaşalılığım tutcak yürücem üstüne. Aaa bişi sölicem “o poşetlerin saplarını lütfen kesiniz. Çöpe attığınızda, kuşların gagalarına, kanatlarına, boğazlarına takılarak ölmelerine neden oluyor.” Benden söylemesi bunu bile bile yaparsanız çok ayıp, çok ayıp derim. Vicdanınız nasıl rahat ediyor derim. Bi görsem yaptığınızı çizerim valla, ona göre…
Ben uyumaya gidiyorum, hadi çav bella…

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..