Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '08

 
Kategori
Tarih
 

Sarıkamış

Uzaklarda bir yer. Heybetli dağların eteğinde küçük, sevimli ve mağrur. Bir o kadar da acılara tanık. Tanık olduğu acılar onu böylesine güzel yapan belki de. Belki, tarih dersinde adı duyulan, belki de –son birkaç yıl öncesine kadar- haberlerde şöyle bir anılan. Oysa Anadolu’nun her karış toprağı gibi o da pek çok acı çekmiş. Yazgıların en acısı ona yazılmış sanki. Evet, bu vatan var oluşundan bu yana neler görmüş; neler yaşamış. Ama Sarıkamış bir başkadır. Burada kar bembeyaz bir gelinlik gibi sarar Sarıkamış’ın her karışını. Şöyle yüksekçe bir yere çıkıp baktığınızda nazlı bir gelin edasıyla selamlar sizi. Alımlıdır bu saf beyazlık; bir o kadar da acımasız. Uzun ve soğuk geçen kış günleri, zaman zaman içinizi titretir, elleriniz uyuşur, ayaklarınız yürümez olur. İşte o an gözlerinizin önüne Allahuekber’de tek sıra olmuş askerler geliverir. Diz boyu karda bin bir umutla Kafkaslara yürüyen, Turan düşüncesine Allah’a iman eder gibi iman eden. Her biri ayrı bir yerden gelen, sevgiliyi bekler gibi şahadeti bekleyen. Ne söylense ne anlatılsa onları tarife yetmeyen.

Burası SARIKAMIŞ! Tam 90 bin şehidi bağrında dinlendiren. Burada sözcükler tükenir, bir hüzün kaplar insanın içini. 22 Aralık 1914 günü bir olay yaşanır ki bu topraklarda, tarih böyle bir olayı belki de bir daha yaşamayacaktır. Yıllarca gizlenir halktan ve yıllarca beklenir askerler, dönecek diye Sarıkamış’tan. Oysa gidenler dönmeyeceklerdir; karlar eriyene kadar nereye gittikleri de bilinmeyecektir. Kimi tifüsten, kimi yüksek ateşten, kimi günlerce aç susuz kilometrelerce yürümekten her biri bir sebepten dönemediler gittikleri yerden. Bir gece uyudular ve bir daha güneşin doğduğunu göremediler. Düşman bu sefer toplu tüfekli Rus askeri değildi; Sarıkamış’ta asıl düşman kardı, tipiydi… Eğer iklim elverseydi Sarıkamış Harekâtı yeni bir zafer olarak Türk Tarihine altın harflerle nakış nakış işlenmez miydi?

Evet, Sarıkamış deyince bir efkar kaplar insanın içini. Gözleri uzaklara dalar; bir titreme sarar insanın bedenini. Her bir şehidin kardır kefeni. Onlar da biliyordu geri dönemeyeceklerini. Şimdi her kış yeniden açan birer Kardelendir bedenleri…

 
Toplam blog
: 43
: 612
Kayıt tarihi
: 22.06.08
 
 

Gazi Üniversitesi sınıf öğretmenliği mezunuyum. Kitap okumak en büyük tutkum. Yazmayı da en az ok..