Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Öykü
 

satirik

satirik
 

gitmek sevmek kadar yiğitlik değil anlaşılan


Gece,

Coğrafyalarına gizlenmiş kimliksizlikler, tümü aldatılmış ve herhangi bir yarısında yalnız bırakılmış yolun, oysa bir defa sevmekle bir şey olmaz diyorlardı. Ya şimdi, belki de ölümlerin en güzeli ve onurlu olanı onların olacak, defalarca. Onurlarıyla ölüme gidecekler. Giderken sevdalarının derin izleri haykırış, geçmişe dalacaklar, pişman.

Eski dostlardı, paylaşacak fazla cümleleri vardı, önceliği aşka verdiler. Aşkı konuştular, varlığı, kendilerince aşkı yaşamışlardı ve bazıları defalarca, ki bu söylemleri hep kirletti aşkı ve acıttı en olmadık zamanda. “aşk şey” dedi. şey. Tartıştılar defalarca. Ve bir kelimenin peşinden günlerce, ya şimdi bulmuşlar mıydı şey’i?
-hayır.

Her acının bir nedeni, nedenselliği ve her paylaşılmışlığın bir disiplini vardı, bunlara inat sürekli hayat tartışılacak tattaydı. bazıları şeyi kimliksizlik sanıp yok oluşu oynadı. Peki ya ‘ölüm’. Dağıldılar. Bazıları satarcasına sevdaları, bazılarıysa sevdalara. Gitmek bu kez sevmek kadar yiğitlikti anlaşılan. Kimi yalnız, kimi aşık ve tümü acı çekti gece boyunca. Ayağı kalktılar, el ele tutuştular, birbirlerinden habersiz. Garip olan aynı coğrafyada ama farklı adreslerde olmalarıydı. Birileri ölüyordu ve hep aynı şüpheli aşk. en sona bir ah kalmıştı.

Ansızın “bir ikileşti” oda birini. Yanından geçip gidene. Ahh ne talihsizlik. Önceleri bunu umursamadı, yaşadıklarını günlük bir olaya indirgedi, yıllar geçti ve bir Nisan günü Yine gördü. Ayrı mücadelelerin, iki insani motifin aynı eylemde bulunması için çırpınıyordu yürek. Heyecan ve titremeler, zevklerle gelmişti. iki hayat kol kola girdi. “Şimdi” dediler “hep şimdi olsun”. Aşkın kimde ne zaman olacağı bilinmedi hiç. Kaybettiklerinden sonra ve bir aşk paylaşıldı. En paylaşılmaması gerekilen yerde paylaşılmıştı. Korkak, yalnız ve biçareydiler. Arkalarına döndüklerinde ağıtları görünüyordu caddelerin, kaçtılar. Sokak aralarına daldılar ve bir öpücük olarak çoğaldılar, heyecanlandılar. Oysa fark edilmemişti birliktelikler.

‘Aşk tek kişilik’ olsa da paylaşılınca çoğalıyordu, karşılıklı ve haz veriyordu. Ansızın düzensizlikler oluşa geldi (oysa ki doğasında vardı birlikteliklerin). Sürekli orgazmlar ertelendi. Ve olmadık bir yatakta en olmadık biriyle yasak sayılabilecek aşk. Anlatmaya cümleler yetmeyecek, Edebiyatta aldatmaya yer bırakılmamıştı çünkü, tüm kaçamaklar edebiyat dışındandı. Bunu nasıl yok edecekti. Yüz yüze geldiler, geçmişe dönemediler, kimliksizliklerini paylaştılar, kendileriyle savaştılar, bilinmezlikleri çoğaldı birlikteliklerin. Şimdi aşkı boşaltırcasına zevk almak gerekliydi. Ayrılık vaktinden erken gelmişti.

Eline aldığı şarap şişesini her gece yeniliyordu ve artık sarhoş olmaya gücü kalmamıştı, bunun dayanılmaz olduğu bilinir. Ve aynı kimliksizlikle. Döndü, ansızın aynadaki pusu elleriyle sildikten sonra kendisine baktı, şimdi herkes kötülük doluydu. Yoksa tüm bunlar birer menammıydı.

Şimdi kendini daha huzurlu hissetti sürekli yanında bulundurduğu not defterine yazdığı aforizmaları okudu, bazılarına gereğinden fazla yoğunlaştı. Hayata yol bulmuştu. Ve artık eskisinden daha fazla kadınlardan nefret edebiliyordu. Filozofun çığlığı kulaklarında “kadınlar ölümden daha acıdır”. Ve ölümü tatmak istemiyordu.

Bir an aynaya döndü kendini göremiyordu. Dönüp son kez haykırdı; “yaşamak güzel şey be kardeşim”. Bunu hiç birimiz anlamadı ne yazar nede okuyucu oysa ölüm bu kez aceleci davranmıştı.

 
Toplam blog
: 11
: 420
Kayıt tarihi
: 05.09.09
 
 

Sakarya Üniv işletme yönetimi yüksek lisans mezunuyum. Bankacı olarak çalışmaktayım. Zamanımın bü..