Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '19

 
Kategori
İnançlar
 

Şayet Allah’ı İstiyorsan

Esen rüzgarlara göre şekillenen, daha açık söylemek gerekirse Tanrı-İlah anlayışınca biçimlenen değerlendirmelerin revaçta olduğu; Allah’ı anlamak gibi bir yaklaşıma asla girilmediği hatta gerek bile görülmediği dönemleri hatırlıyorum.

Hakikatten uzak bu kanaatlerin zamanla ağır basması toplum üzerindeki yaklaşımların kemikleşmesine yol açmakta ve gerçeklerin üstünün örtülmesine, tabiri yerinde ise hasır altı edilmesine neden olmaktadır. 

Oysa hiç kuşkusuz ki varlıkta Allah'tan, O'nun sıfatlarından ve fiillerinden başka hiçbir şey yoktur. Her şey O'dur, O’nla beraber var olmuştur. 

Altın Çağ döneminde ise yukarıda bahsini ettiğimiz akımın geride kaldığı, artık değişim ve ‘yenilenme modeli’ üzerinde durulduğu görülmektedir. Günümüz bulguları artık klasik fizikle açıklanamayacak hale gelmiş ve ‘Her şeyin yapıtaşı maddedir’ algısı yıkılmıştır. Teorik fizikle birlikte varlığın TEK olduğu kabul edilmiştir.

Kur'an’da anlatılan metaforların artık modern bilimle açıklanabildiği ‘Altın Çağ’ dayız.

Allah Rasulü de ‘Kıyamete yakın zamanda varlık güneşi batıdan doğacaktır’ diyerek bu gerçeğe değiniyor. Bilimin gelişmesiyle geçmişte yaşanan ve mecazlarla açıklanan olayların nedenlerini bugün net olarak anlayabiliyoruz.

Bu bağlamda yapılan araştırmaların özellikle beyin üzerinde yoğunlaştığını söylemek zorundayız. Yani bu durum; her şeyin beyinde, iç dünyamızda ve tüm yönelişlerimizin beynin çalışma mekanizması gereğince geliştiğini gösteriyor.

Mananın varlık aleminde açığa çıkışı, enerji vorteksleriyle gerçekleşir. İki çeşit vorteksten bahsedebiliriz: Mûdil ve Hâdi. Çokluk alemi ikilik üzerine kurulmuştur bu nedenle Mûdil vorteksi çok kuvvetlidir. Hâdi vorteksi ise seni Allah’a çeker. Belki iç dünyanda Allah’ı istemek gibi bir düşüncen olmamasına rağmen eğer İhlas Suresini, Fatiha Suresini okuyorsan; zikir yapıyorsan sen Allah’ın vorteksini talep ediyorsun demektir. İster istemez Allah idaresinde, O’nun kontrolü altındasın, “Lâ ilâhe illâllâh” kuralına girmişsindir.

Bu açılımlar dolayısı ile TEK’lik kapıları aralanır. Yalnız Tevhid bilgisi amaç değil araçtır. Eğer bu yönde tefekküre ağırlık verilirse, Tanrı yoktur anlayışı zihinsel dünyamızdan silinip gider. ‘Ben yokum, Allah var, O dilediğini yapıyor’ düşüncesine ulaşmamız mümkün olur. Bu açıklamaya tasavvuf ehli vahdet-i vücud tabiri ile yaklaşım yapmıştır. Ancak istenilen nokta, bu anlayışın Allah’ın teklik yaşamını açığa çıkarması ve bu değerlendirmeyi idrak şeklinde yapmasıdır.

Şayet 'ben yokum' diyorsanız, vahdet hali denilen şey bir açılımdır; bu hay ve diri oluş Allah’a aittir.

Sonuç olarak şunu söylemek mümkün: Aslında bütün bu hususlar gerek Kur'an'da gerekse hadislerde bizlere metaforik şekillerde aktarılmıştır. Ortaya koyulan her şey Allah'ın kendi dilemesiyle açığa çıkar. Yani TEK'lik yaşamı ve seyri, O'nun esmalarının ve sıfatlarının tamamen açığa çıkmış halidir denebilir. Dolayısıyla kabullerimiz içinde Allah’ı bilmek, yaşananları bu şekilde değerlendirmek istiyorsak, doğru bilgi ve düşünce içinde yol almamız gerekiyor. 

Eğer başkalarının anlayışını, zannını, vehimlerini, hareketlerini, kurallarını uygular; taklidi şekilde yaşar; özetle etrafımızdakilerin yaklaşımlarıyla kilitlenmiş olarak kalırsak gerçeklere asla ulaşamaz, çokluk boyutunda kişisellik batağında boğuluruz. Hayatımız sonsuza kadar birim olarak devam eder gider.

Ayet ve hadisleri tanrısal yaklaşımlarla yanlış olarak değerlendirirsek Allah ismiyle işaret edilenden perdeleniriz. Bu husus, ehlince 'Allah’ın kendini örtmesi' şeklinde de anlatılır. 

Konuları daha iyi anlamak ve anlatabilmek için mecazlarla, sembollerle ve temsili olarak bahsedilen olayların arkasındaki gerçeklere ulaşmamız şarttır. Önemli husus, doğru bilgiye sahip olmaktır. Ne var ki bu ilmi yaşamak için sevgi de gerekiyor. Nitekim Allah Rasulü; 'Sevmedikçe iman edemezsiniz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz' demektedir.

Bahsettiği mekansızlık boyutu takdir edersiniz ki ahmakların yaşayacağı bühl cenneti değildir. Burada hakikat ehli olmayı benimseyenlere uyarı var!

Cennet yaşamı için sevgi ve iman şarttır. Sevgi aşka dönüşürse iman konusu otomatikman halledilir, yakiyn hali bütün çıplaklığı ile yaşanır. Aşk Rasulü, Aşk Nebisi tabirleri bu nedenle söylenir. Değerli dostlarım Aşk dolu günleriniz olsun. Bütün temennim bu…

 

Ahmed F. Yüksel

Bodrum/Milas 23.11.2019

 

twitter.com/sufafy

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..