Sayın Başbakan'ım;

Öncelikle, geçirmiş olduğunuz başarılı operasyon nedeniyle geçmiş dileklerimi sunar; acil şifalar dilerim. 

28 Şubat 2012 tarihli Gurup Toplantısı'nda konuşmanızın büyük bir bölümünü oluşturan "modern dindar gençlik" konusunda başta Ana Muhalefet Partisi CHP'nin Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, Tüsiad Genel Başkanı Ümit BOYNER ve Medya Temsilcileri ile yoğun bir polimiğe girmiş bulunuyorsunuz.

Bu konuda, size seslenmeyi sade bir T.C. Vatandaşı olarak; kaçınımaz bir ülke sorumluluğu ve zorunlu bir vatandaşlık görevi olarak yapıyorum.

Bugüne kadar ülke ekonomisine yaptığınız nitelikli ve nicelikli katkılar yanında; "düşünce ve fikir özgürlüğü" konusundaki çabalarınız da yadsınamaz.

Karizmatik yapınız, evrensel vizyon sahibi olmanız  ile "Bölge Liderliğinden" "Dünya Liderleri'ne" doğru emin adımlarla ilerliyorsunuz.

Sizin gerçekten halkın içinden gelen bir lider olarak; ne kadar yurtsever, ne kadar milliyetçi, ne kadar manevi değerlerinize bağlı olduğunuzdan çok eminim.

Fakat, 19 Şubat 2012 Pazar Günü AK Parti İstanbul İli Gençlik Kolları 3. Gençlik Kongresi'nde yaptığınız konuşmanın içeriği içimi sızlattı ve derin derin düşünmeye başladım, gözlerim yaşardı...

Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'in  "Gençliğe Hitabe"sinde yer alan ve sizin konuşmanızda da savunduğunuz "Bir sistemin sonsuz nesli (dalı) ile evveli bilinmeyen soyu (kökü) bir gençlik" benim mezhebimde yer almamaktadır.

Benim mezhebimdeki gençlik; Cumhuriyet Dönemi Şairii Mehmet Akf ERSOY'un dizelerinde yaşam bulan Türk'ün soyudur ki; "Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım" demiştir.

Sayın Başbakanım; 

Sizin de çok iyi bildiğinizden emin olduğum; Türk adıyla kurulmuş ilk Türk Devleti olan "Göktürkler" varlığını M.S. 545-745 yılları arasında sürdürmüştür. Devletin kuruluş önderi "Kaan"dır.

Eğer; Mustafa Kemal ATATÜRK ve çalışma arkadaşları ile birlikte binlerce "Gazi" ve "Şehitlerimiz", "Mehmetçiklerimiz" olmasaydı; bugün ne T.C. bağımsız olacak; ne de Siz T.C. Hükümetinin Başbakanı olacaktınız?

AK Partili gençlerin şahsında tüm Türk Gençliği'ne yaptığınız konuşmanın özünü ve amaçladığınız "modern dindar" gençliğe hedef gösterdiğiniz ilkeleri, Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'in "Gençliğe Hitabe"sinden alıntı yaptığınız iki kısa paragrafa hapsetmenizi şaşkınlık ve endişe içinde,karmaşık duygularla izledim.

Çünkü,Mustafa Kemal ATATÜRK'ün emanet ettiği "Türk İstiklalini", "Türkiye Cumhuriyeti'ni" ilelebet muhafaza ve müdaafa etmekle vazifeli Türk Gençliği'ne tek "rehber" Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'in "Gençliğe Hitabe"si midir?

Siz, 3.Kongresi'nde AK Parti Gençliği'ne Üstat'ın "Halk değil,Hakka inanan; meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır" düsturuna hasret çeken bir gençliği model olarak işaret ediyorsunuz.

Halbuki, çoğu kez sizin de ifade ettiğiniz gibi; "Cumhuriyet, cumhurun egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı yönetim şeklidir."

Yani, TBMM'nin duvarında "HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR" yazar.

Ne yazık ki; Sizin "modern dindar geçnlik" için rehber aldığınız Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'in "Gençliğe hitabe"sindeki, İslam alemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek olan bir gençlik..." "kininin davacısı" bir gençik...

Diğer  yanda; 14.yüzyıl başlarında Yunus EMRE, "Biz kimseye kin tutmayız, Kamu alem birdir bize" dizelerinde evrensel kardeşliği-eşitliği vurgularken; 20.yüzyıl başlarında ise; Mustafa Kemal ATATÜRK; Cumhuriyet'in "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller yetiştirmek zorunda olduğunu ifade eder.

Sayın Başbakanım;

• Eğer rahmetli ATATÜRK yaşamış olsaydı; modern dindar TÜRK Gençiği'nin şu niteliklerle donanmış olarak yetiştirilmesini isterdi;  "Milli Eğitimin amacı.....
• memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek yetenekte, dürüst, muhakemeli, iradeli, hayatta zorlukların üstesinden gelmeye kudretli gençler yetiştirmektir!..

Saygılarımla,