Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Sazlıklardan havalanan

 Sazlıklar kesildi, kanalın yüzü ortaya çıktı. Doğal yapısı bozuldu deniliyor, bilemiyorum. Hangisi doğru, hangisi yanlış sorgulamıyorum. Fakat kanalın yosunları, suyu, otları, kurbağaları, öyle bir güzel, öyle bir berrak göründü ki gözüme bu sabah, yalayıp yutasım geldi. Yeşilin her tonu canlı canlı, hare hare cilveleşiyordu günün ilk ışıklarıyla. Çok hoştu çokkk…

Ben, öyle pek ana odaklanıp çevremdeki ayrıntıları kolay kolay gözlemleyen bir insan değilim. Fakat bu sabah yürüyüşlerine başladım başlayalı, yakaladığım enstantaneler beni mutlandırıyor. Çünkü artık ben Tanrı’nın anda saklı olduğuna inanıyorum. Böylece yaşadığım bu enstantaneler çoğaldıkça Tanrı ile de ilişkimin artacağını düşünüyorum.

Bu, tamamen kişisel bir bakış açısı ve tamamen kişisel bir inanç. Bugünkü farkındalığımla olayları değiştiremiyeceğimi, ama bakış açımı değiştirmek gibi bir seçim hakkım olduğunu biliyorum. Uygulamaya da istekliyim. Örneğin, bu sabah gözüme çok güzel ve yumuşak görünen yosunları; farklı bir yosun türü de olsa deniz kıyısında gördüğüm de, tiksindiğim anlar oldu. Hatta böyle günlerden birinde arkadaşla denizde yüzüyoruz, ben o tiksindiğim yosunların vücuduma değmemesi için o kadar mücadele verdim ki; sonunda yorgun düştüm. Baktım arkadaşım gayet sakin yüzüyor. Atmış kendini sırt üstü, hayatından gayet memnun. Dayanamadım, sordum: ”Hiç mi rahatsız olmuyorsun yosunlardan?””Hayır” dedi.”Millet, dünyanın parasını ödüyor yosun banyolarına, ben de kendimi şu an yosun banyosunda farzediyorum ve tadını çıkarmaya bakıyorum.” deyince, şaşırdım. Evet, değişik bir bakış açısı. Bana uyar mı, uymaz mı? O an uymadı açıkçası.

Yalnızca bugün için, bir olaya değişik bakış açılarını duymaya ve bunlardan bana uyanını alıp kullanmaya istekliyim. Özellikle olumlu olanlarına odaklanma isteğimde çok netim. Çünkü olumsuzlarının benim öğrenilmiş çaresizliklerime hizmet ettiğini düşünüyorum. Mümin Sekman’ın “Her Şey Seninle Başlar” yapıtında da belirttiği gibi; öğrenilmiş çaresizliğin, başarısızlığı yorumlama biçiminden kaynaklandığını bugün için ben de farkındayım. Yazar, bu çemberin dışına çıkalabilmesi için, değişik bir bakış açısını eserinde şöyle örneklendirmiş:”Öğrenilmiş çaresizliğe düşmeyenlerin bakış açısına güçlü bir örnek Edison perspektifidir. Ünlü mucit, ampulün içindeki teli bulmak için yaptığı denemelerde yüzlerce kez başarısız olduğun da, başarısızlığını “başarıya götürmeyen yolları elemek” olarak görüp”Her denememde başarısız olmaya götüren bir yol buluyorum” diyebilmiştir. Edison felsefesine göre, başarısızlığa götüren bütün yollar bitince geriye başarıya giden yol kalır.”

Eskiden, her şeyin en iyisini, en güzelini ben biliyorum sanırdım. Bu savımı da annemden duyduğum bir öykücükle desteklerdim. Öykücük dediğim şey kısaca şöyle; ”Adamın biri aklını beğenmez olmuş. Tellala gidip aklımı satılığa çıkarayım, yerine de yenisini alayım, demiş. Tellala gitmiş. Tellal bir sürü akıl sunmuş ona. Adam dinlemiş, dinlemiş; sonunda hepsine bir kusur bulmuş, beğenmemiş. Vazgeçip kendi aklını geri almış.”

Bugün ise; açıkfikirli olarak, bilmediğim şeylerin de olabileceğini, iyinin en iyinin düşmanı olduğunun bilincindeyim. Onun için de her gün yeni bir şeyler öğrenmek adına yaşamın içine dalıyorum. Yeni öğrendiğim ufacık bir bilgi bana haz veriyor. Böylece, kendimi başarısız olarak saydığım bu yaşam savaşında, başarısızlıklarımın beni başarıya götüren bir yol açacağını umuyorum. En büyük bilginin “kendini bilmek” olduğuna inanıyorum ve her zaman olmasa da yaşadıklarıma minnet duyuyorum.

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..