Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '11

 
Kategori
Spor
 

Schuster hangi kampanya paketi ile geldi?

Schuster hangi kampanya paketi ile geldi?
 

Dün Milliyet’in internet sitesinin spor sayfası manşetlerine FİFA menajerinden şok sözler başlığıyla bir haber çıktı. FİFA’nın menajerlerinden Mithat Halis, bu sezon başında takımların transferlerine nasıl yön vermiş olduğuna yönelik bilgiler veriyor; özellikle Beşiktaş’ın teknik direktörü Schuster, Guti ve Quaresma’nın nasıl iki takım arasında pazarlanmış olduğunu anlatıyordu. Ayrıca teknik direktör seçiminde Le Guen ile Schuster arasındaki tercihi neyin belirlemiş olduğu konusunda da açıklamada bulunuyordu.

Açıkçası bu durumu çok normal bulmakla birlikte fazlasıyla da rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum.

Bu yaz sonunda evimi değiştirdim. Sekiz senedir oturduğum ev fiziksel özellikleri bakımından oldukça kötüydü. Bir kere giriş katındaydı ve çok önemli nem sorunları vardı. Son iki senedir başka bir yere taşınma düşüncesi sağlık nedenleri yüzünden artık zorunluluk halini almıştı.

Peki, nasıl bir eve taşınmalıydım?

Bu sorunun cevabını detaylandırarak derinlemesine düşündüm. Kafamda planlar çizdim. Hangi semtte olabileceği konusunda alternatifleri zorladım. Bütçemi belirledim. Kuşkusuz sonra internet üzerinden araştırmaya başladım. Uzatmayalım, gerçi yeni evi bulmam iki senemi aldı, oldukça uzun bir zaman harcadım ama sonunda o sınırlarını çizdiğim evi üç aşağı beş yukarı bir yaklaşıklıkta buldum.

Geçtiğimiz günlerde işyerinde bir arkadaşım sahip olduğu arsasının üzerine birlikte turistik bir tesis yapma teklifinde bulundu. “Üzerinde düşünmemiz gerekir” diye yanıtladım. Verdiği ilk tepki “çok düşünürsen olmaz, bu işe hemen karar verip girişmek gerekiyor” oldu.

Eğitim, hele mühendislik insanı ister istemez hesap, plan adamı yapıyor. Özellikle büyük ölçekte projelerin içinde yer alıyorsanız bu sizin geleceği planlama içgüdünüzü besliyor, arttırıyor.

Sanırım lafın gideceği yer belli olmuştur.

Bizim yaş grubumuzun ilk gençlik dönemine denk gelen yıllarda şahit olduğumuz, izlediğimiz ve takip ettiğimiz iki önemli futbol modeli (veya projesi) vardı.

- Beşiktaş modeli

- Galatasaray modeli

Buraya bir üçüncü başlık açıp Fenerbahçe’yi de eklemek mümkündür; ancak Fenerbahçe (o yıllarda) bir projenin taşıyıcısı olamadığı için (bana göre) model olma hakkına sahip değildi.

Çok uzatmak istemiyorum;

Beşiktaş bir altyapı hamlesi başlatmış, gelecek vaat eden gençleri bünyesine dahil etmiş, bir zaman sonra bu gençler Beşiktaş’ın efsane kadrosunu oluşturmuşlardır. Kuşkusuz altyapı dışından da futbolcular transfer edilmiştir; ancak dikkat edilmesi gereken esas takımın kimyasına uygun futbolcu seçimiydi. Elbette bu kimyayı bozan, özellikle yabancı oyuncu tercihlerinin nasıl elde patladığını da görmüştük. Bugün bu takımın omurgasındaki gençlerin hepsi teknik adam olarak görev yapıyorlar.

Galatasaray önce kendisine Avrupa’dan bir futbol modeli seçmiştir. Almanya – Derwall ile başlayan bu süreç 20 sene devam etmiş ve UEFA Şampiyonluğu ile meyvesini almıştır. Bütün bu zaman diliminde yönetim kadrosunda bulunan idareciler de bu projenin yaşatılması bilinci ile hareket etmişler, bir bayrak yarışı gibi elden ele teslim etmişlerdir.

Yeni milenyum her iki modelinin aynı zamanda sonu demekti. Oysa her iki modelin konsensüsünden Avrupa’da kulüpler ve ülke bazında başarılar da gelmiştir.

Bu yirmi yıl boyunca kaos, popülizm, günübirlik ve günü kurtaran kararlarla büyük bir istikrarsızlık modeli ile yönetilen Fenerbahçe ise ezeli rakiplerinin başarısından kendisine ders çıkararak 2000’li yıllara yeni bir proje ile girmiştir.

Aradan geçen on yıl sonunda Fenerbahçe diğerleri ile arasını açmış, her anlamda izlenen, takip edilen bir model halini almıştır.

Galatasaray ve Beşiktaş’ın durumu ortadadır. Hele Beşiktaş’ın hızla Fenerbahçelileşiyor olması takımı büyük kaosların içine sürüklemiştir. Sanki Schuster mi Le Guen mi tercihinde bile bu belirleyici bir düşünce olmuştur.

Girişte konu edindiğimiz habere bakılırsa bırakın bir model peşinde yeni bir proje yaratmayı menajerlerin, komisyoncuların yönlendirdiği bir futbol takımı yaratma anlayışına teslim olunmuştur.

Projenin sahibi değilseniz söz söyleme hakkınızın olamayacağı bir gerçeklik vardır.

Bizim gibi spor sevdalıları günlerce oturup düşünüyor, karşılaşmaları izliyor, onlar üzerine yorumlar yapıyorlar. Ortada anlamakta güçlük çektiğimiz bir sürü olay gerçekleşiyor, bütün bunları belki mühendislik tekniklerini de kullanarak bir yerlere yerleştirmeye çalışıyoruz.

Oysa belki de çok basit bir şey var ve karmaşık hesaplara da gerek yoktur.

Schuster, Guti, Quaresma, Simao, Fernandes, Almeida’nın kampanyada olan bir paket olduğunu öğreniyoruz. Ancak kampanyaların bununla sınırlı olmadığı, istersek Le Guen ismi verilen bir başka paketin olduğu, bunun diğerlerinden farklı futbolcuları içerdiği bilgisini alıyoruz. Ancak kampanyalar arasında geçiş ve karıştırma yapmanın mümkün olmadığı uyarısın alınca şaşırıyoruz. Örneğin Benitez paketi Schuster paketinin içindeki hiçbir futbolcuyu takımında istememektedir.

Avrupa’nın bütçe bakımından 5. büyük liginin sahip olduğu maddi kaynakların yine Avrupalıların pazarlama teknikleriyle nasıl değerlendirildiğinin tipik bir ifadesidir bu.

Bu bir başka modeldir aynı zamanda.

İşin en dramatik tarafı da nedir biliyor musunuz? Bu paketlerden kurtulma bedelinin sahip olma bedelinden daha maliyetli oluşudur.

Sahi sizin paketiniz neydi?

Twitter'dan seçmeler

Buket Aşçı buketasci Buket Aşçı Diğer canlılar da aşık olur mu? (Yorum değil bilimsel yanıt arıyorum)

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..