Seçkinler ordusu

Saygıdeğer meslektaşlarım, 1961 ihtilalinden günümüze kadar geçen sürede yapılan darbeler döneminde TSK lerinin kendi lehlerine düzenledikleri  kanunları ve oluşturdukları SEÇKİNLER ORDUSU'nun ortam boşluğunu nasıl değerlendirdiğini Prof Ergun ÖZBUDUN'un kaynak kitaplarından faydalanarak değerlendireceğim. 

 

1960 İHTİLALİ  ile yönetimi eline alan askeri dikta yeni bir ANAYASA 'yı hazırlamak üzere KURUCU MECLİS toplanmasına karar verdi. 

 

Kurucu meclis büyük ölçüde DEVLET SEÇKİNLERİ'ne (Askerler, bürokratlar ve Üniversite profesörleri) görev verdi. 9 Temmuz 1961 tarihli halk oylaması ile % 61,7 lik çoğunlukla onaylanan ANAYASA dolayısıyla devlet seçkinlerinin temel siyasal değer ve menfaatlerini yansıtıyordu.

 

Askeri seçkinler ile devlet seçkinleri 1961 anayasası ile (27 mayıs ihtilalinden sonra) Milli egemenlik alanına yeni ortaklar (ORDU) soktu. 

 

1961 anayasası ile bir danışma kurulu olarak kurulan MGK'nun orduya milli güvenlik alanında söz hakkı vermesiyle subayların çoğu için büyük bir güvence oldu. Bunun neticesinde subayların maaşları ve diğer avantajları önemli ölçüde artırıldı. 

 

Sivil bir hükümete geçinceye kadar orduyu ticaretin içerisine sokarak 205 sayılı kanunla OYAK'ı kurarak faaliyete geçirdiler.

 

Artık kendilerini çok güçlü görüyorlardı. Bunun neticesinde; askeri seçkinler içinde radikal bir kesim 1971 yılında bir darbe yaparak uzun süreli bir askeri rejim kurma isteğiyle ortaya çıkınca komuta kademesi hükümete bir muhtıra vererek darbe yapılmasını önledi. İlerleyen günlerde darbe isteyen radikal kesim emekliye sevkedilerek tasfiye edildi. 

 

Ancak; partisiz bir hükümet taleplerini güçlü bir şekilde hissettirerek Nihat ERİM hükümetinin kurulmasını sağladılar. 

 

1971 ve 1973 yıllarında yapılan Anayasa değişiklikleri ile birlikte SİLAHLI KUVVETLERİ SİVİL İDARE MAHKEMELERİNİN VE SAYIŞTAY'IN DENETİMİNDEN MUAF KILMAK SURETİYLE  Türk Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesini sağladılar. 

 

1982 Anayasasına gelince:

 

Yeni bir anayasa hazırlama süreci MGK nun kurduğu bir kurucu meclis ile başladı. ancak; bu danışma meclisi nasıl bir taslak hazırlarsa hazırlasın son söz MGK nundu.  MGK, (Türk Silahlı Kuvvetlerinin en yüksek düzeydeki 5 generalinden oluşmaktaydı.)

 

% 91.37 ile kabul edilen Anayasa yine devlet seçkinlerinin değerlerini ve menfaatlerini yansıtıyordu.

 

1982 Anayasası ile sendikalar zayıflatılmış, dernek kurma hürriyeti kısıtlanmış, Siyasi partiler ile sendikalar meslek örgütleri, vakıflar, dernekler ve kooperatifler arasında her türlü işbirliği yasaklanmıştı.

 

1982 Anayasasını yapanların hemen hepsi subaylar ve sivil bürokratlardı.

 

Amaç, güçlendirilmiş bir Cumhurbaşkanlığı ve MGK vasıtasıyla silahlı kuvvetlerin, siyasi sistemin nihayi koruyucusu ve hakemi olarak kalmasını sağlamaktı.

 

Bu dönemde çıkartılan 2847 sayılı kanunla; askeri derneklerin kuruluş şekilleri ve amaçları belirlenerek, Emekli askerlerin, özellikle Astsubaylar denetim ve kontrol altına alınarak 1975 yılındaki olayların tekrarlanması önlenmek istendi.

 

1982 anayasası  4 ana vesayet kurumu getirmiştir. 

 

1- Cumhurbaşkanlığı,

2- MGK (Milli Güvenlik Kurumu)

3- YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu)

4- Yargı

 

Bunların hepsi devlet seçkinlerinin değer ve menfaatlerini seçilmiş sivil Hükümetlerin eylemlerine karşı korumak için tasarlamıştır.

 

Bu arada kendilerini garanti almak için bazı garantiler almışlardır. MGK'ya ilaveten silahlı kuvvetler, sayıştay ve Devlet Denetleme Kurulunun denetiminden muaf tutulmuş, YAŞ'ın yüksek düzeydeki askeri tayinlere, terfilere ordudan ihraçlara ait kararlarına yargı yolu kapatılmıştır.

 

O günden bugüne kendilerini, ulaşılmaz ve dokunulmaz olarak gördüler ve her şeyi kendi lehlerine, astlarının aleyhlerine olarak düzenlediler. Bunu da bir gelenek haline getirdiler. 

 

İşte geçmişte yapılan bu ve benzeri yasal düzenlemelerin hep böyle gideceğini zannediyorlar. Zamanın nasıl değiştiğinin farkında değiller.

 

Bugün bunun sıkıntısını yaşıyoruz. 

 

Saygılarımla.