Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '09

 
Kategori
Seçim
 

Seçmen adayı değil kendini seçer!

Seçmen adayı değil kendini seçer!
 

Şehirden söz ettiğimizde medeniyetten söz ederiz. Medine, şehir; medeni ise şehirli anlamına gelir çünkü.

Küreselleşmenin getirdiği tektipleşme, tıpkı birey hayatındaki gibi, şehirleri de özgünlük arayışına itiyor. Dolayısıyla; sorunları, imkânları ve kültürüyle şehir yönetimi; klasik belediyecilik anlayışının dışında yeni bir yaklaşımı gerekli kılmakta...

Hızlı şehirleşme, göçle gelen nüfusun şehirlileşememesi, problemlerin daha da büyümeden kontrol altına alınıp çözülmesi gereği, küreselleşme çağında kaçınılmaz olan kent yarışları (kentlerin global birer marka olarak rekabeti); bütün bunlar, esas itibarıyla büyük ölçekli politikaları şart koşuyor.

İşte bu noktada yapılması gereken; yerel yönetim kavramını "şehir yönetimi" ile değiştirmek, belediye başkanı/yerel yönetici yerine "şehir lideri" kavramını koymak olmalıdır.

Bilimsel araştırmalar toplulukların, lider vasıflarına sahip güçlü kişilerin yönetimini daha fazla arzu ettiklerini gösterir.

Araştırma şirketlerinin yerel seçimler öncesinde yaptığı çalışmalar da lider vasıflarına sahip adayların; gerektiğinde, arkasına aldığı halk desteğiyle tavır koymasını bilen, lider ışığı saçan başkanların öne çıktığını ortaya koyar.

Bunun en azından iki nedeni olmalı. Birincisi, şehir ve şehirlilik psikolojisi ile ilgili olup, canlı birer organizma olarak şehirlerin ve şehirlilerin biriciklik duygusundan kaynaklanır. İkincisi ise örneğin o şehrin özel durumuyla ilgili olarak şehre özgü güç koşullar, çözüm bekleyen sorunlardır. Güç koşullar, ağır sorunlar; o sorunların içinden gelen güçlü bir iradeyi gerektirir. Bu da, liderin yerelliğine, "buralı" oluşuna önem kazandırır.

Lider, bir topluluğu, o topluluğun en değerli ortak paydasında buluşturabilen, o ortak paydayı temsil kabiliyeti en yüksek kişidir.

Bilgi paylaşımının önündeki engellerin ortadan kalktığı, aydının ve cemaat önderinin eski fonksiyonunu hızla yitirdiği yeni demokrasi ortamında, ara kademe liderler, liderlerin temsilcileri hızla saha dışına itiliyor. Onların yerini soyut kavramlar alıyor. Liderin temsil ettiği değerler alıyor.

Önerilen yeni "lider tanımı"nda zikredilen "ortak payda" çoğunlukla bir amaç ya da değerdir. Bu amaç ya da değer, toplumda mevcut, fakat henüz ifadesine kavuşmamış, gün ışığına çıkarılmamış da olabilir. Söz konusu değer ya da amaç, felsefi ifadesiyle söylenirse o toplum için "zamanın ruhu"dur. Eğer bir lider; bunu bulup ortaya çıkarabiliyorsa; onu kitleye coşkunlukla benimsetebiliyorsa, o lider "büyük lider"dir.

"Büyük lider"in varlığı; geri kalan pek çok şeyi, organizmayı-örgütü, ara kademe liderleri vb.'ini sıradanlaştırır; iptal eder ki, bu da ciddi anlamda bir sorundur.

Siyaset alanımızın örgüt/teşkilat inisiyatifiyle değil lider karizmasıyla belirlenmesi, parti teşkilatlarının silik ve etkisiz görünümü demokrasimiz açısından büyük bir zafiyettir.

Demokrasilerde liderler seçimlerle belirlenir.

Seçim nedir?

Seçim; toplumun-topluluğun, lider adayları arasında ve lider adaylarıyla yaptığı bir müzakeredir.

Helweg’e göre bu ideal lider adayı, aslında seçmenin kendisidir; demişti.

İnsan bilincinin derinliklerine inen araştırmalar, seçmenin, oyunu kime verirse versin aslında kendisini seçtiğini söylüyor.

Araştırma verilerini masaya yatırdığımızda, yaratıcı sezgimizi dâhil ettiğimiz yorumlar da bu noktaya varıyor. Biz, tam olarak böyle düşünüyoruz. Yakın, uzak çeşitli deneyimlerin, bu görüşü kuvvetle desteklediğini görüyoruz.

Tek tek hepimiz olabilen, her birimizle başarılı bir özdeşlik kurabilen lider, gerçek bir lider oluyor:

Herkesin içindeki beni temsil edenle, herkes gurur duyuyor. Büyük liderler, bunu büyük bir içtenlikle, hesapsız kitapsız yapabiliyor.

Seçim süreçlerinde sonuç üzerinde etkili olan davranış modeli, öyle anlaşılıyor ki, "Ben olsam" varsayımını esas alıyor. Seçmenin; kime oy veriyor olursa olsun aslında kendisini seçtiği gerçeği; seçmenlerin, liderle arasında benzerlikler aradığı ve prototipi kendisi olan lidere kıyasla lider adaylarını değerlendirip elediği anlamına geliyor.

Seçmen, "Bana benziyor" dediği lidere yaklaşıyor ve bu yakınlaşma zamanla onaya, taraftarlığa dönüşüyor.

Bu yaklaşım, bu siyasi iletişim felsefesi çok şey vaat ediyor. Bu yaklaşım ışığında şehirler ve insanlarının, kendi benzerleri olan liderleri aradığını ve bu benzerliği kuracak olanın da iletişim olduğunu, iletişimin bir uzmanlık alanı olduğunu; bunun, istisnai-büyük liderler dışında, siyasetin kendisinden beklenemeyeceğini düşünüyoruz.

Bütün bu anlattıklarımızı; bir kılavuz cümle olarak, şu şekilde özetlemeyi uygun görüyoruz: "Liderim, benzerimdir."*

zaman

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..