Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sedye

Sedye
 

Şu anda beni okuyanlara tek bir cümlem olacak. Lütfen hayatta bu da başa gelir mi demeyin. Önce bir okuyun daha sonrada internetten bire bir gözlerinizle kontrol edin.

Sıradan bir pazar günü, sabah kahvaltı yapıp akşam geç vakte kadar ağzına tek lokma koymamış , harıl harıl İktisadi Düşünceler'i ve düşünürlerini okumuş , Farabi' den İbn-i Haldun'a kadar gelmiş , çeşitli Roma düşünürlerinden geçmiş içi. Akşam kapı çalmış, anne baba gelmiş, ellerinde balık hem de en sevdiği dillere destan Çupra. Dikkat çekiyorum 'Ç' harfi büyük.Bu balığın yeri ayrıdır hayatımda. Neyse lafı uzatmayalım balık hemen geç saatinde katkısıyla hafif olması için ızgaraya konmuş. Bir saat kadar kendi kendine buğulanarak pişmesi sağlanmıştır. Hemen akabinde yeşillikler, içecekler sofraya konmuş, servise hazır hale getirilmiştir bu arada da başrol oyuncumuz sofrada yerini özenle almıştır. Balık gelir sahneye, zaten sabahtandır aç olan sevimli kız güzelce balığı kılçıklarından ayırır. Gariptir ki hiç zorlanmaz bunu yaparken, ilk defa bu kadar kolay olmuştur. Tabi işteki gariplik daha sonra ortaya çıkacaktır. Zaman akar kız son iki lokmaya gelir, tam o sırada farkeder ki boğazında kılçık var. Heyecanlanır, anneye babaya der hemen. Onlar ekmek içi yemek, bol su içmek, elma yemek gibi çeşitli öneriler sunar....Bu arada kız bilgisayar başında hemen çeşitli kılçık vakalarını okuyup yeterince paniklemiş durumdadır. Her yolu dener gitmez kılçık boğazından aşağıya bir türlü...Derken baktı sabah olmayacak yatar kız zaman geçsin diye. Sabaha kadar nefes alamaz toplamda iki saat uyur. Kalkar, kahvaltı eder, diş fırçalar tık yok ...Giyinir, okuluna gider, ders çalışır, sınavına girer, yine tık yok.

Sizler hikaye nerde bitecek derken hemen ekleyim.Kız kafasına takmıştır artık hemen fakültesinin aciline gider. Yalnız bu kız hayatında bir doktordan, iki şırıngadan ve en fenasıda üç hastane ve hastalardan korkar. Hastanede baygınlık geçirme vakalarıyla meşhurdur. Yanında çeşitli evrakları olmadığı için acilden giriş yapmak zorundadır. Girer sedyeye kurulur. Önce tansiyon, ardından şırınga...

(Hemşire kan almak için lastiği kızın koluna bağlarken)Kız sorar :
'' Ne yapıyorsunuz ? ''
Hemşire yanıtlar:(Bu arada lastiği sıkmaya ve şırınganın paketini açmaya devam ederek. )
'' Hiçbirşey ! ''
Kız tekrar sorar :
'' Pardon ne yapıyorsunuz şu anda ?''
İşine müdahale edildiğini düşünen hemşire sinirle:
'' Hanımefendi acildesiniz buraya geldiniz, şu kapıdan içeri kendiniz girdiniz. Ben bunu yapmak zorundayım. Sadece ufak bir tedbir alıyorum...''
Kız endişelenir:
'' Kan alacaksanız vermem, kan tutar, iğnedende korkarım...Hayatımda hiç vermedim vermeyeceğimde...Boğazımda kılçık var benim...''
Hemşire tekrardan :
'' Size acil birşey olursa, beklenmedik bir duruma karşı sizi korumak için bunu yapıyorum...''
Kız şiddetle bir yandan kolundaki lastiği açarken bir yandan da :
''Acil durum yok, olmayacak, ölmüyorum kılçık yüzünden, sadece boğazım...''

Artık lastik yoktur. Hemşire herşeyi kızın ayaklarının dibine atar, çeker gider...Kız kalır, moral bozuk, ağlamaklı...Sonunda kendi başının çaresine bakar yine.Ama o an anlar ki kılçık artık boğazda değil, o hengamede yutulmuş gitmiş çoktan yine de arkasında bir hafta onu yatakta yatıracak, bir çok sınavının kötü geçmesine neden olacak bir tahriş ve iltihap bırakarak...

 
Toplam blog
: 3
: 1368
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

1986 doğumlu İktisat Fakültesi öğrencisiyim. Şu anda lisans eğitimimin iki dönemini geçirmek için Al..