Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '17

 
Kategori
Deneme
 

Şefkat

Bugün bayram, Şeker Bayramı…

Bugün bazı takıntılarımızdan, acaba kurtulsak nasıl olurdu? Beynimizde yarattığımız dogmalardan falan filan…

Mesela, şefkat meselesi… Genel kabule göre, kadınlar erkeklerden şefkat beklerler ve şefkat gösterimini de törensel mizanda beklerler…

Kadının duygusal ve hissi yoğunluk içinde iken sığınacak bir liman, başını sokacağı bir baraka, güvende hissedeceği bir omuz, kol ya da sıcacık bir yatak, pek tabii ki, kabul edilebilir hakkıdır.

Duygusal kederin içinde bir oyana bir buyana savrulan narin kadın bedeninin bir koruyucuya ya da merhamet kollarını açmış bir şövalyeye gereksinimi, ekmeğe ve suya gereksinimi gibi değil midir?

Neden hep kadınlar sığınmayı bekler? Neden şefkat kapılarının erkekler tarafından açılmasını, erkeklerin karşılıksızca ve olabildiğince sınırsız bir biçimde etraflarını sarmalamalarını beklerler?

Erkeğin hiç bocaladığı, yolunu, rotasını kaybettiği, duygu gel-gitleri içinde kapısını çalacağı, medet umacağı, arınma bekleyeceği bir meleği olamaz mı?

Hayat müşterektir ya, ilişkinin temelinde sevgi ve saygının olmazsa olmaz olduğu, sadece alma değil vermenin de birliktelik sözleşmesinde yer aldığı o kutsal çatı, adı ne olursa olsun evlilik-beraber yaşama, burada erkeğe merhamet ve şefkat gösterimi yok mudur?

Hep merak ederim: Bir erkek bir kadından şefkat bekleyemez mi? Bir erkeğin şefkate ihtiyacı olamaz mı? Bir duygusal adam da başını yaslayacağı sıcak ve samimi omuz talep edemez mi?

Hani şu dogmalarımız yok mu; bizi bizden uzaklaştıran, yaşamı yaşam olmaktan çıkarıp âdeta bitirilmesi gereken bir ödev, bir proje, bir vazife boyutuna sürükleyen mitlerimiz

Kadın, bir erkeğin omzuna yaslanma ve şefkat hissine ihtiyaç duyduğunda, bunun adı romantizm, duygusallık, melankoli, ama bir erkek böyle bir haliyet-i ruh durumunda olsa, bu “erkeğin annelik ihtiyacı hissinin alevlenmesi, kadının rolünün anneliğe dönmesi” olur.

                                                                                   * * * * *

Hayır efendim ben bunu kabul etmiyorum. Neden, bir erkeğin, bir kadının şefkatine ihtiyaç duyması, onu yanında istemesi, başını omzuna koyması, erkekliğe halel getirsin?

Erkeğin, ilişkide, karşı cinste birtakım duygusal savrulmalar yaşaması, kadının, erkeğine yakınlık göstermesi, onunla ilgilenmesi, neden “annecilik” oyunu olsun?

Bugün, bayram…

Neden olmasın ki, kafamızdaki şartları, önyargıları, yanlışları, neden düzeltmeyelim ki? Şefkat ayrıcalıklı bir kavram mı ki? Şefkat sadece kadınabahşedilmiş bir manevi değer midir?

Bugün bayram, şefkat yoksunu insanların yoksunluklarının giderilmesi için mükemmel bir ortam ve fırsat. Dayanışmanın ve paylaşmanın şefkat ile taçlandırılması, ne müphem bir eylemdir…

Şefkat…

Korunmasız, terkedilmiş, yoksun, yoksul, aç, ümitsiz, aşağılanmış, tahakküme uğramış, şiddete maruz kalmış, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, (………)

Ama, bir de şefkate muhtaç “erkekler”!

Yanlış mı düşünüyorum? Neden ve niçin bir erkek, şefkat yoksunu olamaz?

Kadına gösterilen şefkat hakta; erkeğe gösterilen bihak mı? Hadi, kafamızda oluşturduğumuz toplumsal rolleri, erkeği birinci koltuğa, kadını arkasına ikinciye oturttuğumuz bağnaz ilişki ve kılan düzeninden vazgeçelim.

Yargılamayalım… Davranışlarından ötürü insanlara, hemen bir kulp takmayalım…

Ortaçağ döneminin engizisyon mahkemeleri gibi, duyguları ve hisleri, sorgusuz ve sualsiz, giyotine yollamayalım…

Bugün bayram…

İnsanların ortak kalbi hislerle beraber sevgi ve mutluluğu paylaştıkları ân. Bugün, insanların Yaradan tarafından kendilerine bahşedilen yüce duyguları limitsizce birbirlerine yaydıkları, yeryüzünün arşa yükseldiği ân.

Bugün bayram, yüce manevi değerlerimizi berhava etmeyelim…

NOT: Bu yazıyı 2009 yılında Ramazan Bayramında yazıp yayınlamıştım; siz değerli MİLLİYET BLOG okurlarıyla da paylaşmak istedim...

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..