Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '14

 
Kategori
Tarih
 

Şehzade Mustafa Han

Şehzade Mustafa Han
 

Şehzade Mustafa, Sultan Süleymen'ın en büyük oğlu ve Sultan Süleyman'dan sonra tahta geçmesi beklenen kişidir. Daha çocukuk döneminde özel olarak yetiştirilen Mustafa Han çok akıllı, bilgili ve cesur bir şehzade idi.

Artık sancağa çıkma yaşı geldiği zaman annesi Mahidevran Sultan'la beraber Manisa Sancağına gönderilir. Ancak Hürrem'in çocukları büyüyüp sancağa çıkma yaşları gelince ve Manisa Sancağı da Padişah'tan sonra tahta geçecek kişinin orada gelecek düşüncesi ile Mustafa'yı sancağından etmiştir. Şehzade Mustafa Han Amasya sancağına gönderilir . Onun yerine Manisa yani Saruhan Sancak Beyliğine Hürrem Sultan'ın büyük oğlu Şehzade Mehmed gönderilmiştir. Amasya Sancak Beyliği yapan Mustafa gün geçtikçe kendini çok iyi yetiştirmiş ve herkesi kendine hayran bırakmıştır.

Şehzade Mustafa hem halk , hemde askerler tarafından çok sevilen biriydi. Sultan Süleyman 'dan sonra askerin tahta çıkmasını hayal ettiği ve düşündüğü kişiydi Mustafa. Ancak askerler arasında çok sevilmesi Hürrem 'in hoşuna gitmemiştir zira kızının verip yanına aldığı Sadrazam Rüstem Paşa 'yla yaptıkları entrikalarla bunu belli ettirmişlerdir. Herşeyden önce Sultan Süleyman oğlunu çok seviyordu ve onun gönlündeki kişi de Mustafa'ydi. Hürrem Sultan ise oğlu Şehzade Bayezid'in tahta çıkmasını isitiyordu. Onun için Rüstem ile Mustafa Han'a karşı girdikleri savaşı kazanmış ve bir evladı kendi babasına öldürtmüşlerdir. Mustafa adına İran Şah'ına mektup gönderip sonrada bunu Sultan Süleyman'a göstermişler. Başta inanmamış ama tabi sonra tüm olanları düşündüğünde ihtimal vermiş Kanuni. Çok düşünmüş Cihan Sultanı ya devlet ya oğul, ya bir baba gibi oğlunu seçecekti ya da bir cihan sultanı gibi devleti. Ve Sultan Süleymen devleti seçmiş; ama bunu o dönemin Şeyhülislam'ı Ebü Suud Efendi' ye de sormuş oda onay verince oğlunu, o çok sevdiği, gözünden bile sakındığı , ilk göz ağrısı Mustafa'yı devletin bekaası için öldürmeye karar vermiş.1553 yılının sonbaharında İran seferi için Konya' da çadır kurup bekleyen askerin yanına gitmiş ve kendisi için hazırlanan Otağı Hümayün'a geçmiş. Mustafa 'yı da karargaha davet etmiş. Karargaha gelen Şehzade Mustafa Han babasının elini öpmek için otağına gitmiş. Kapıdaki nöbetçiler silahlarını almışlar-ki bir şehzadenin silahı alınmazdı. Mustafa bundan şüphelenmiş lakin yapacak bişey yok deyip girmiş otağa. Babasını göremeyince içerde şüpheleri artmış. O arada 7 dilsiz cellat içeride gözükmüş ve Şehzade'nin başına üşüşmüşler. Hiçbiri Mustafa'yı alt edememiş,urganı boynuna geçiremiş.Hepsini alt edip tam kaçacağı sırada elinde baltayla kapıdan Zal Mahmud belirmiş. İnanamamış yapacağına; çünkü eski arkadaştılar. Ama Zal Mahmud elindeki baltayı Mustafa'nın sırtına vurmuş ve oracıkta yığılmış. Cellatlarda hemen urganı boynuna geçirip boğmuşlar koca şehzade yi. Yeniçerilerin göz nuru , halkın umudu kos koca Mustafa Han orda canını vermiştir. Ölümünden sonra birçok yerde isyan haberleri gelmiş hatta yeniçeriler bile isyan etmiş. Buna karşılık ortalığı sakinleştirmek için Kanuni, Rüstem Paşa'yı azl etmiştir. Tabi bu ilaç olmamış isyanlar devam etmiş. Bir türlü kabul etmemişler Şehzade'nin ölümünü. Sultan Süleyman bile yıllarca vicdan azabı çekmiştir.

Bir devir böylece kapanmıştır. tahta çıkması beklenen Şehzade Mustafa öldürülmüş; umutları,hayallari suya düşmüştür. Bu olayı en iyi anlatanlardan biri de dönemin divan şairi, aynı zamanda Mustafa'nın yanında bulunan Taşlıcalı Yahya Bey'dir. Onun şiiri yıllarca dilden dile geçmiş ve Şehzade' nin ölümü hazmedilememiştir. Şehzade Mustafa tahta geçseydi kimbilir nasıl bir Osmanlı olurdu. Şüphesiz ilk hedefi Roma olurdu.

Şehzade Mustafa Han ruhun şad olsun...

 

Taşlıcalı Yahya Bey'in Mersiyesi (bir kısmı)

 meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı

ecel celâlîleri aldı mustafâ han’ı

tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı
vebâle koydılar âl ile âl-i osmânı.

geçerler idi geçende o merd-i meydânı
felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı.

yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı
akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı.

cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı
boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı.

n’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm
yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm.

 
Toplam blog
: 4
: 760
Kayıt tarihi
: 19.01.14
 
 

Ege Üniversitesi Gazetecilik  ..