Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şekerlikte kalanlar !

Şekerlikte kalanlar !
 

 

Bu sene her zamankinden fazla kalıyorum ya Antalya’da, gözümde batmalar olmaya başladı:) Antalyalılar özlerinde pek bir rahat bense epey bir rahatsızım:))

“Aynayı eğri asmışsınız!”

“Artık siz evinize doğru asarsınız efendim! Bugün indirim günü!”

"Şimdi anladım! Diğer günlerde doğru duruyor yani."

Bilmiş zamane !

Bu sıcakötesi şehirde her odaya bir klima lazım da benim zatürre olmaya niyetim yok! Bilgisayarın usb’sine bağlanan küçük vantilatörlerden alayım da klimayı çalıştırmak zorunda kalmayayım dedim. Fiyatı 19.99 lira. E yuh yani. 10 cm çapında -kendini serinletmekten aciz- minicik bir şey. Çin’de en fazla 1 dolardır. Hemen yanında 40 cm çapında masa vantilatörü var, fiyatı 24.99 lira. Ve korktuğum oldu, kuruş krizim tuttu! Ama hazırlıklıydım:)

“Kardeş, bu vantilatörcüğü 19.99 liraya almayı reddediyorum!”

Böyle cümleler kurulmaz ki bu ülkede! Gittikçe kızaran yanaklarla bana bakıyordu genç adam!

“Hadi, sor neden diye!”

“Neden efendim?”

“Eğer bu vantilatörü alırsam ve 20 lira verirsem, 1 krş iade edebilecek mi kasanız?”

Tırıs tırıs gidip sordu çocukcağız:)

“1 krş yokmuş efendim; ama siz alın, 5 krş iade edecekmişiz.”

“Ah ah, kim bilir kaç kişiden 1 krş fazla tahsil ettiniz! O insanların parasını mı vereceksiniz bana? Ayrıca çok da pahalı. Neden siz de tedarikçinizi reddetmiyorsunuz? Bize sordunuz da tabii mutlaka alın, gönül rahatlığıyla da bizi kazıklayabilirsiniz mi dedik? Neyse, sen bana büyük olandan ver.”

Çocuk terledi; ama sıra dışı bir tecrübe yaşadı. Oysa ders kasada da devam etti:)

“Hanımefendi, size 25 TL verdim. Malın fiyatı 24.99 TL. Fişte de öyle yazıyor; ama siz bana 1 krş iade etmediniz!”

Hiç uğraşamayacağım bu sıcakta seninle der bakışıyla 5 krş koyuverdi önüme hâdsiz!

Bense zevkle uğraşırım sizin gibi cİngÖzlerle bakışımla -teker teker sayarak- 4 krş iade ettim!!

Kasiyerin bakışını görmeliydiniz! O şaşkın bakışa değil 4 krş, 40 krş feda olsundu:)) Asıl çıngar akşam kasa sayımında çıkacaktı:) O minik şeyleri merkez kasada mı mağaza kasada mı tutacaklardı:) Peki, ben nasıl mı buldum 1 kuruşları? Migros Jet Kasalar (ödemelerinizi kendinizin yaptığı kasiyersiz kasalar) 1 kuruş iadesi yapıyor ve ben de cİngÖzlerle kafa bulmak için biriktiriyorum:))

Mübeccel Teyze sokak hikayelerimi dinlemeye bayılıyor. Bayramda elini öpmeye gittiğimde anlattım son maceramı. Antalya Antalya olalı böyle zulüm görmedi dedi. Herhalde iyi bir şey dedi:))

Bayramın birinci günü siteden çıkarken iki davulcu yolumu kesti. Dandana dan dan !!

“Abi, bayramin kutli olsin.”

“Senin de birader!”

Biri kapımın yanında, diğeri, arabanın önünde duruyor! Bahşiş vermeden geçmek mümkün değil.”

“Al şu beşliği; ama geceleri sizi hiç duymadım!”

“Abi, uyimadan once niyet ettim davulciyi duymaya demiş miydin?”

Trafik ışıklarıyla da başım dertte bu şehirde!! 99 sn plus!! Yani, 99 saniyeyi görüyorsunuz; ama geri sayıma 10 saniye sonra başlıyor. Ben de dalgamı geçiyorum! Arabayı stop edip dışarı çıkıyorum, camları siliyorum! 34 plakalıyım ya arkadaki arabaya “Fener’e nasıl gidilir?” diye soruyorum! Maksat muhabbet olsun! Yan tarafta bakkal filan varsa gidip su, sakız alıyorum. 2 dakikada neler yapılmaz! Aslında hırsım başka! Benim araba bu şehre fazla! Trafik ışıklarından nefret ediyor, zor zapt ediyorum! 100 km’de 13-14 lt yakıyor, tez kellesi vurula:)

Bütün araç markalarının showroom’ları havaalanı yolunda yan yana dizilmiş! Ne kolaylık! Sabah en baştakinden başlıyorsunuz görüşmeye ve araçları test etmeye, akşam diğer uçtan çıkıyorsunuz! Üç silindirli motorları turbo ilavesiyle güç sembolü haline getirmişler! 898 cc otomobil düşünebiliyor musunuz, sanki motosiklet. Renault yapmış! Bir de start-stop özelliğiyle eco mode koymuş ki benzinci iyice unutulsun! Ford, Toyota, Citroen ve Peugeot’da da var benzerleri! Hem yakıt tüketimi hem vergisi düşük; ama gücü yüksek! Benim favorilerim Citroen C3 1.4 e-hdi 70 hp ve Renault Clio 0.9 Turbo 90 hp.

Arife günü telefonum çaldı.

“Ata Bey, ben XXX Oto’dan arıyorum! Dün bizi ziyaret etmiştiniz. Acaba Hicran Hn’ı nasıl buldunuz?”

Şimdi bu telefonu İstanbul’da alsam, vereceğim cevap hazırdır: Bu akşam size de bir bakayım da düşüncemi öyle söyleyeyim! Ama Antalyalı kızcağızın kalite ölçümlemesi yapmak istediğini ve aslında amacının araçların bana layıkıyla tanıtılıp tanıtılmadığını öğrenmek olduğunu biliyordum! Bu arada; kırmızı tabanlı, yüksek ökçeli siyah rugan ayakkabılar da pek yakışmıştı Hicran Hn’a, o ayrı:)

TerraCity‘nin karşısında Lara Feneri’ne inen ağaçlıklı daracık bir yol vardır. Ağaç çeşitliliğine inanamazsınız! Dün akşamüstü oradan burna yürüyorum, önümde de bir anne-kız gidiyor! Çocuk beş altı, annesi de ancak otuzlarında. Bir ağacın önünde durdular, küçük kız ağacın minik kırmızı meyvelerini göstererek annesinden koparmasını istedi.

“Hayır kızım onlar zehirli, yenmez!”

Kendi bilgisizliğini çocuğuna geçirmekte beis görmeyen bir ebeveyn çocuğun başına gelebilecek en talihsiz olaydır bence! Oysa, “kızım bu ağacın ne olduğunu bilmiyoruz! Öğrenelim de meyvesini öyle yeriz.” diyebilirdi. Ve çocuklar verilen sözleri asla unutmaz! Anne o ağacın ne olduğunu öğrenmeli, kızıyla yine konuşmalıydı. Meyvesi yeniyorsa da oraya tekrar gidilmeliydi.

Yanlarında durdum! Ağaçtan birkaç meyve koparıp ağzıma attım! Hayretle beni izliyorlardı !

“Hanımefendi, bu bir karabiber ağacı. Gerçi evlerimizde kullandığımız karabiber daha farklı bir türünden elde ediliyor; ama bu ağaca da Amerikan Karabiberi denir. Bu kırmızı meyveler kuruyunca kararır. Çekilmemiş karabiber görmüşsünüzdür herhalde. Tadın siz de!”

Ufaklığın ağzı yandı biraz. Mutlu oldular ama!

Yakın çevrem iyi bilir: Kimse beni Facebook ve Twitter’a bulaştıramaz! Bir gün olsun ilgimi çekmedikleri gibi ne işe yaradıkları konusunda da derin şüphelerim vardır! İlkokuldaki sınıf arkadaşım eğer ismimi hatırlıyorsa google’a yazsın, 1 milyon sonuç çıkıyor:) Erişilme problemim mi var? Ya da -telefon devamlı elde- şu anda şaapıyorum, duştan çıktım, terastayım, kafama martı mıçtı gibi durum raporu vermek insanın varoluş nedenlerinden biri midir?

Neyse, sevdiğim insanlar sosyal medyayı yoğun olarak kullanıyor, ben de her fırsatta bindiriyorum:) Geçenlerde biri, bak şu feysin güzelliğine ve insana verdiklerine dedi. Ben de baktım! Gerçekten de insanlar hayatı ne güzel paylaşıyorlar:)) Güzel yorumlar da yapacaktım da -hesap benim değil- mani oldular:((

- Arkadaşlar, eve tava almam lazım; ama kafam karıştı biraz! Acaba nasıl bir tava alsam?

Lütfen kocanıza sorun! Hangisi az acıtıyorsa ondan alın!!

- Ultrasonsuz doğal hamile doktoru aranıyor!

Gel de anla!! Doktor mu doğal olacak yoksa doğal hamileye mi doktor aranıyor! Herhalde katkısız spermle hamile kalmış bir bayan için doğal yollarla mezun olmuş; ama ultrason makinesi alamamış bir jinekolog aranıyor:)) Sezaryene ben de karşıyım ve normal doğumu destekliyorum da “ultrasonsuz” ne demek? Bebeğin gelişimini, patolojik durumları, çoğul gebeliği ve anomalileri izlemek açısından önemli değil mi ultrason? Modern çağı ve gelişen teknolojiyi mi reddediyorsun sen? O zaman git dağda bayırda yaşa, anlayayım senin doğallığını. Sabah boğazda brunch’a, öğleden sonra İstinye Park’ta alışverişe, bayram tatilinde Mayorka’ya git sonra da gel organik doktor ara:)) Mutlu hamiş Şirine:) Kafanı kaldır da binaların çatılarına, direklere bak; her yer baz istasyonu. Senin gdo’suz bebiş işte böyle bir dünyaya doğacak. Her gün yaptığın telefon görüşmelerinden, evindeki radyasyon yayan cihazlardan da bahsetmiyorum:) Sen hiç çingene bebekler kadar tatlısını, sağlıklısını gördün mü? Çünkü onlar anadan-babadan 3G uyumlu:))

- Bebeğim mama sandalyesinden düştü, burnu kanadı. Neden olabileceğini bileniniz var mı?

Düştüğü için olabilir mi?

Eminim, siz var beni anlamak:) Böyle bir grubun moderatörü olsam 24 saat dolmadan Freddy’ye dönüşürdüm:)

Hadi, gülümseyerek başlayın haftaya...

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..