Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '09

 
Kategori
Dostluk
 

Sen benim Zeyna'msın

Sen benim Zeyna'msın
 

Sancılı bir dönemdeydim. İş yerinde sorunlarım vardı ve buna bağlı olarak varolan ağrılarım her geçen gün giderek artıyor yaşam kalitemi düşürüyordu. Bu da beni çaresizliğe ve mutsuzluğa itiyordu.

Bulunduğum ortam evlere şenlik bir iş yeriydi. Çalışanların hemen hepsi moda dergisinden fırlamış gibiydi ama çoğunun kafasının içi tın tın dı...

Hayatı zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Onlara uymak istemiyordum çünkü aynı dili konuşmuyorduk. Hayatımda hiç o kadar avel kadını birarada görmemiştim. Utanmasalar iş yerindeki aynaların karşısından hiç ayrılmayıp bütün gün kendilerini seyredeceklerdi.

İşleri de hak getire artık...

Aslında orada kalmam için hiçbir neden yoktu. Sanırım inada bindirmiştim. Kendime yazık ettim çünkü orada bulunduğum süre içinde ağrılarım had safhaya ulaştı.

Sonradan aramıza gayet şık, bakımlı, güzel, hoş bir kadın katıldı. Tarz olarak (her anlamda) birbirimizle en ufak bir benzerliğimiz yoktu. Daha umursamaz rahat bir tavrı vardı. İlk bakışta hiçbir derdi yokmuş gibi, dünyanın anasını satmış gibi görünüyordu.

Hiçbir şeyin dışardan göründüğü gibi olmadığını onu tanıdıktan sonra anladım. Hayata dair anılarını anlattı ve izlediği yöntemleri. İnanılır gibi değildi. Meğer ne acılar çekmiş hayata nasıl da zor şartlar altında tutunmuştu. Kısa sürede dost olduk. Halen kalbimde en sevdiklerim arasındadır.

İş çıkışı birlikte gezer alışveriş yapardık. Bazen de bişeyler içerdik. Bol bol kahkaha atardık. Bizim bu dostluğumuza iş yerindekiler anlam veremiyordu. Ben onlar için gıcık bir insandım. Nasıl olmuştu da kısa sürede aramıza yeni katılan biriyle böylesine kaynaşmıştım hayret ediyorlardı.

Bu güzel kadın zor günlerimde bana daima pozitif enerji yüklüyordu. Buna rağmen bünyem iflas etti, kendimi hastane odasında buldum. Beni orada uzun süre misafir ettiler. Bu süre içinde benim güzel arkadaşım ziyaretime geldi ve enerji yüklemesine devam etti.

Onu tanıdıktan sonra hayata çok daha farklı bir gözle bakmaya başladım. Bazı şeyler için şımarıklık yaptığımı fark ettim, bazı önemsiz şeyleri gereğinden fazla ciddiye alıp gönlümü üzdüğümü fark ettim, bazı önemsiz gibi görünen şeylerin de aslında ne kadar önemli olduğunu anladım.

Yazılarımı okuyor ve içindeki yazma merakından bahsediyordu. Sen de yaz dedim ve bir anda kendini MB’da yazarken buldu. Aşka aşık bir kadındı. Bana gösterdiği karalamalarında aşk dolu yazılarıyla düşünceleriyle hep geyik yapardım onu ti’ye alırdım.

“Aşk kadını” derdim ona. Ormantik olduğumu çok iyi biliyordu ve o da bana gülüp geçiyordu. "Birgün Esma, birgün mutlaka..." diyordu. Kırmadan yıkmadan güzel bir dostluğumuz vardı ve halen de devam ediyor.

Dostum eskiden yaşanan acıların üstünü örtmeyi başarmıştı ama yeni bir acıyla sarsıldı. Sevgili kardeşi genç yaşta hayata yenik düştü. Biraz önce de yine konuyla ilgili bir yazı girdi. Okudum... Sabır dilemekten başka elimden birşey gelmiyor ne yazık ki...

İzmir dönüşü kendimi çok daha güçlü hissettiğimi hep dile getirmişimdir. Bunda en büyük payı olan Sevgili dostum Zuhal... Hayatımda tanıdığım en klas kadınlardan...

Canım Zuhal'im, yaşadığın acıyı yüreğimde hissetsem de biliyorum ki bunu tam olarak anlamamın imkan ve ihtimali yok.

Yine biliyorum ki, sen bunun da üstesinden bir şekilde geleceksin. Gelmelisin. Sen çok güçlü bir kadınsın.

Sen benim Zeyna’msım bunu başarmalısın!

http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=706252&rn=5C

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..