Sen köksün ben de dal

“…

sen köksün ben de dal
aç gönlün beni al
toprağım suyumsun
derinlere göm beni

…”

Görmüyoruz diye gözümüzden kaçıyor değil mi, kökün dallara aşkı için, sırf dalları yaşatmak için kendini yerin dibine gömmesi… Burada dehşet bir aşk var oysa. Burada aşkın çılgın doğası var oysa. Bir taraf kendini gömmeden diğer taraf güneşe ulaşamıyor. Böyle olmazsa aşk olmuyor. Soft bir şey değil şu aşk dediğimiz tanımsız ruh hali. Doğasında keskin bir yan var mutlak. Sizi çarpmıyorsa aşık değilsiniz söyleyeyim, ruhunuzu sallamıyorsa, damarlarınızdaki kanı tersine çevirip akıtmıyorsa, kafanız dakikalarca suda kalmış gibi nefessiz bırakmıyorsa sizi; aşk değil o şey…başka bir şey…

Girişte okuduklarınız bir türkünün sözleri. Sabahat Akkiraz’ın “Külliyat” albümünden. Albüm, “Orient Expressions” ile yapılmış bir ortak çalışma. Aşık ruhlar kesiştiği zaman ortaya çıkan ilahi şeyleri dinlemek istiyorsanız, kaçırmayın. Doğallık, kalite, içtenlik, kökleri olan projeler yapıyor olmak, ayakları yere çok sağlam basan işler çıkmasını sağlıyor. Kalbinizin de en ince telinden yakalıyor bu işler sizi. Ve gözünüzden bir damla yaş süzülüyor mutlak, dinlerken türküyü…

“…

sen narsın ben de kül
bir gün de bana gül
ateşim odumsun
ocağına göm beni

…”

Bütün aşıklar delidir, bütün sevdalılar suçlu, bütün sevenler tutsak, bütün sevdalar açık hava hapishaneleri… Hiç bıraktınız mı kendinizi aşkın kollarına? Hiç kendinizden vazgeçmek pahasına; adınızdan, kariyerinizden, karizmanızdan, parlak geleceğinizden vazgeçmek pahasına; rezil olmayı, rüsva olmayı göze alabildiniz mi birisi için bugüne kadar? Eğer, “Hayır”sa cevabınız, sorarım size “Yaşadığınız neye yarar?” Size hiç gülmemiş olmasına rağmen, bir kez bir tebessüm bile etmemiş olmasına rağmen, birini deli gibi bir umutla sevmeye devam etmediyseniz, aldığınız nefes neye yarar? Oturun hesaplaşın kalbinizle hemen şimdi, eğer “Hayır”sa cevabınız… Size bu ihaneti yaptığı için, sizi sorgusuz sualsiz bir başka kalbe teslim etmediği için bugüne kadar… Hiç “kök” etmemişse sizi bugününüze kadar bir “dal”a; hemen hesap sorun o kalpten; neye atıyor, kime atıyor o göğüs kafesinizde?

D. Dara KILINÇ