Seni de bir kadın doğurdu!

Unutma, seni karnında dokuz ay taşıyan bir kadın dünyaya getirdi. Ayşe Paşalı, Arzu Yıldırım, İpek Tekin, Manisa'lı Şefika, Dilek Bostancıoğlu vb. kocaları yani bir erkek tarafından şiddete maruz kalıp, işkence edilen, bıçaklanan ve öldürülen bu insanlar bir anneydi, bir kadındı.

Ülkemizde erkekliğin ispatı, kadını aşağılamak, hakir görmek, dövmek, gerektiğinde vahşice işkence edip öldürmek midir? Bu erkeğin acizliğinin göstergesi değil midir?

Sanki; kadın erkeğin kölesi, ona biat edecek, iki adım arkasından gelecek, otur dediği yerde oturacak sus dediği yerde susacak, akşamda gönlünü hoş tutacak. Ondan sonra da erkekliğiyle gururlanacak, övünecek.

Her şeyden önce bu tip insanların tedaviye ihtiyaçları olduğudur. Çünkü, kadına şiddet her kesimde kendini gösteriyor. Töresel şiddetin yanında, eğitimsiz ve eğitim seviyesi yüksek erkeklerde kadına şiddet uygulamayı kendilerine bir hakmış gibi görüyor olmalarıdır..

Şiddete maruz kalan, eğitimli meslek sahibi bir kadının, çocuklarının yanında cereyan eden dayak olayını sineye çekmesi kadar kadını küçük düşürücü bir durum olabilirmi? Malesef kadına şiddet her kesimde oluyor ve bunun büyük bir kısmı gizli kalıyor. Özgüvenli ve canına tak eden kadın isyan ediyor, bir kısmı da bunu canıyla ödüyor.

Bu hadiseler oluyor ve yaşanıyor, erkeği caydırcı, kadını koruyucu düzenlemelerin yetersizliği bu tablolarla bizi karşı karşıya bırakıyor.

Biran önce, 11 Mayıs'ta İstanbul'da Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından imzalanan '' Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'' TBMM'de onaylanıp yürürlüğe girmesi lazımdır. Hükümetin bu konuya hassasiyet göstermesi kadına bakış açısı bakımındanda önemlidir.

Kadından sorumlu Bakan, Fatma Şahin'e, gerekli destek verilerek kadına şiddet yasası bir an önce çıkmalıdır.