Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '07

 
Kategori
Dostluk
 

Seninle herşeye varım ben!

Seninle herşeye varım ben!
 

Herkesin hayatında hiçbir kan bağı olmadığı halde, doğduğundan beri tanıdığı, sevdiği, güvendiği biri vardır. Doğduğundan beri olmasa da, sonradan tanımış olsa da, sevdiği, güvendiği, yerine kimseleri koyamadığı birileri vardır ya da olmalıdır. Bazen annesi ile kardeşi ile paylaşamadığını paylaştığı, saate bakmadan arayabildiği, aramadan evine gidebildiği, gittiğinde sımsıcak karşılandığı, ağladığında gözyaşını silen, güldüğünde kahkahaları karışan, yüzüne baktığında huzur bulduğu, uzağında iken özlem duyduğu birileri vardır ya da olmalıdır. Hesapsız, kitapsız, riyasız, pazarlıksız, yargısız, infazsız, rekabetsiz, şekilsiz, çizgisiz ama saygılı, sevgili, içli, tatlı, tuzlu, lezzetli, renkli, zevkli, şevkli, şefkatli, dikkatli bir dostluğu vardır ya da olmalıdır.

Kaçınızın var hayatında böyle biri? Olması için hiç çaba sarf ettiniz mi, fırsat verdiniz mi, kendinizi açtınız mı hiç böyle bir dostluğa? Yazık çok şey kaçırmışsınız diyeceğim ama hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz öyle değil mi? Bakınız neler kaçırmış olabileceğinizi aşağıda anlatmaya çalışacağım, ondan sonra belki aranızdan bazıları, belki de hayatında var olan birilerini fark edecek, ya da birilerinin bu boşluğu doldurmasına izin verecektir. Çünkü ben de bu şanslı insanlardan biriyim ve nelere sahip olduğumun bilincindeyim, böyle bir dostluğu kaybetmeye ise hiç mi hiç niyetim yok. Yazımın bundan sonraki kısmını izninizle O’na hitaben yazacağım.

Seninle, bir kış günü tanıştığımızı hatırlıyorum, Şubat ayı idi yanılmıyorsam, belki kar, belki yağmur vardı havada. Belli ki, sıkılmıştım, yorulmuştum bazı şeylerden, hep isyankar, hep karamsardım, umutsuz, mutsuz, suratsız, öylece çalışıyordum, sadece mesaimi satıp, karşılığında para kazanmak için. Dediler ki, yeni biri başlamış işe, amaaan, diğerlerinden ne farkı olacak ki… Yemekte gördüm, koridorda, fotokopi odasında, hep gülen, aydınlık yüzün o zamanlar pek bir şey ifade etmiyordu. Çünkü bilmiyordum, tamamen doğal olduğunu, çünkü o kadar, doğallıktan uzak, yapmacık gülücükler vardı ki etrafımızda… Tabiî ki zaman aldı, belki de zor oldu anlamam. Belki de senin de onca insan arasından, beni seçip, ısrarla, muhabbete girmeye çabalaman da seni yormuştur, bilemiyorum, çünkü bir kez olsun şikayet etmedin.

Henüz aylar bile geçmemişken, bana kendini açman, beni de sana kendimi açmama neden olan içtenliğin ve samimiyetin daha o zamanlar içimi ılıtmaya yetmişti. Seni tanıdıkça, kendimle ilgili olan bilgilerimi de tazeliyor, seni tanıdıkça kendimi de tanımaya çalışıyordum. Kendimde dert ettiğim, büyüttüğüm belki de küstüğüm bir dolu sebebin aslında ne kadar küçük şeyler olduğunu anlamaya başlamam, senin ne kadar büyük sorunlarla ve sorumluluklarla savaşmaya çalıştığını ve hepsini tek tek nasıl yendiğini kendi gözlerimle görmek, bana aslında benim hiç bir sorunum olmadığını, sorunsuzluğu sorun ettiğimi anlamama sebep oldu çoğu zaman. Ve sonraki zamanlarda ise, senin yaşadığın savaşların benim de ileriki hayatımda bana kılavuz olacağına karar vermem çok uzun sürmedi.

İşte bu noktadan itibaren, sen benim hayatımın olmazsa olmazlarından biri haline gelmiştin. Anneni ve kızını da tanıdıktan sonra, onların da beni benimsediklerini ve sevdiklerini hissetmek ise bana nasıl iyi geldi anlatamam. Kendi ailemin dışında bir başka ortamda kendimi böylesine iyi hissetmek, önemsenmek, sevilmek her kula nasip olmayacak bir duygudur mutlaka. Annemin, memlekete yerleşmeye karar verme aşamasında beni annene, benim biricik Müberra Anne’me emanet ettiğini yüreğinin derinliklerinden gelen bir güven duygusuyla yaptığından eminim. Bizim arkadaşlıktan öte kardeşlik bağları ile birbirimize bağlanmamızın sebebi belki de budur. Bundan sonrasında, annen annem, kızın kızım, kocan dünya ahiret ağabeyim, baban da babam olmuştur artık.

Ve sonunda, senin de mimarlığını yaptığın evliliğim, ardından kızım derken ailemiz gittikçe büyüyor, sofralarımız genişliyor, sevgilerimiz paylaştıkça artıyor, dertlerimiz küçülüyordu.

Bir başkasıyla olur muydu bilmiyorum, ama seninle bunları yaşamak, yanımda, arkamda olduğunu hissetmek bana on altı yıldır, kendime güvenimi, insanlara yaklaşımımı, olaylara bakışımı, her şeyi zamana bırakışımı olumlu yönde etkilediğini sen de çok iyi biliyorsun. Biliyorum ki, her zaman yanımda, yakınımdasın.

Canım benim, biliyorsun, ben duygularımı her zaman rahatlıkla dile getirmekte pek başarılı sayılmam, burada da ne kadarını anlatabildim bilmiyorum ama bildiğim tek şey, tüm bunların yüzde yüz karşılıklı olduğudur. Bundan, on altı yıldır zerre kadar şüphe duymadım. Bundan sonraki hayatımızda da eminim ki, yeri doldurulamayacak, asla unutulmayacak zamanlar yaşayacağız ailece.

Şimdi sana, bugüne kadar benimle olduğun için, bana inandığın, güvendiğin için, beni sevdiğin, seni sevmeme izin verdiğin için, arkadaşım, kardeşim, can yoldaşım, ahretliğim olduğun için, Gülden’in annesi, kızımın biricik Yasemin’i olduğun için çok teşekkür ediyorum.

İyi ki doğdun, iyi ki varsın ve iyi ki bizimlesin. SENİ ÇOK SEVİYORUZ….

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN!

 
Toplam blog
: 14
: 1516
Kayıt tarihi
: 02.05.07
 
 

Otuzlu yaşlara veda etmek üzere, bir kız çocuk annesi, 22 yıllık iş hayatından sonra ev hanımlığına ..