Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Sensizliğin sesi

Sensizliğin sesi
 

Her eksilen günde biraz daha yaklaşmaktayız sana.


Sensiz geçen ömrüme eklenen her gün bir başka gün gibi acıyla kenetleniriz. Gözüm de tüten yalnızlığın buğusunda  ısınırken sessizliğe dem vurmuşum. Aklım bataklığa düşmüş, sahte gülüşlerle avunmaya çalışmış kimsecikler görmesin diye acımı. Yorgun ve avare gönüldeyim. Sonu gelmeyen bir baharın içinde çiçek açmaya çalışırken ama derdiyle sarhoş olmuş canı gönüle yol alırken. Yürüdüğüm sokaklar acılarla gezinirken sensiz nefessiz kalmış her yer nereye baksam. İçinde yeşeren acılar gün geçtikçe boy vermiş yarınlara. Ecel kapını çalmış gibi sanki senle alay eder gibi almayıp canını, inim inim  inletmeye gelmiş alın yazına.

Sonsuzluğun ayak sesleri geliyordu bağrımda. İz bırakıyordu her hücrelerime. Güneşin olmadığı, gecenin yıldızının kaymadığı, yağmurun toprağa doymadığı anda habersizce yokluyordu acı, her defasında. Düşlerin damla damla gözlerden akarken bir bıçak gibi kesiyordu kalbimi. Çünkü damlacıklar buza kesmişti yalnızlığın koynunda. Yorgun ve dalgın bir ruhun içinde körpecik bir can neylesin bu ömürde. Nakşeylenen acı, ömrüne çıkmak bilmeyen bir leke gibi her giyindiğinde seni itici kılandı aslında. Dilinde bestelediğin aşkları  satır satır işlerken dudaklara teninden öte gitmesi zormuş her dilde. Anladım ki sevişmeler ayıp değilmiş o azgın gönüllerde. Oysaki bildiğim aşk ayıbı ve Ar’ın iyi bilen bir dildir diyorum her defasında. Acı ve elzemli bir aşk değil.

Aşk sonsuzluğa gidecek can olmalı, ten değil. Berrak bir aşk olsun istedim gülüşümde söz damlalarının işlendiği akıl olsun istedim. Ayaklarımın üzerinde duracağım bir aşk olsun istedim en çokta güven istedim. Gözlerimi kapadığımda rahat edeceğim, gözlerimi açtığımda uyanacağım bir can.

Zamanın acı dili yokluğa, yoksunluğa sürüklemiş şu dağ başında en tenha yerde. Her şey kısıtlanmış senden, öyle geride kalınmış ki düşler,  yabancı olduğum onca şey varken hayatta. Ve her kaybediş yoklukla beraberinde yalnızlığı körüklemiş omuzlarına. Düşünüyorum eksiğim hayata ve hep eksileceğim herkesten farklı bir nefeste ömre yürüyeceğim. Üstesinden gelemiyorum ben aşk dediğiniz şeylerin zamane günlerin içinde.

Benim aşkım yaşadığını bilmek dahi kafi! Çünkü biz bu dağ başında bu yokluğu öğrendik. Öyle süslü cümlelerle büyümedik kavgalarla, yoklukla, yoksunlukla büyüdük. Öyle aynanın karşısına geçip boyalayıp, cilalanmadık, öyle süslü elbiseler giyinmedik. Aşk dediğiniz bu şeylerin peşinde yürümedik hep yabancıydık. Her kaybedişimiz bunlardandı bizimkisi. Öyle bizi övüne övüne anlatan kimselerimiz olmadı bizim. Ayrılıklar aldı bizi bu yüzdendir sözcüklerle didişmelerimiz. Dört duvar arasında kaldım, yalın ayak, çırılçıplak düşlerimizle kimseler görmeden, duymadan bir gece uzanacağız sonsuzluğa dilimizde aşk gönlümüzde aşk diye ey hayat.

Her  eksilen günde biraz daha yaklaşmaktayız sana.

Bir ses ver gözlerime

Bir nefes ver ömrüme

Bir sen ver ölümsüzlüğüme

Gün ağarmadan zaman tükenmeden

Sensizliğe sessizliğimi ekleyip gideyim

Gönlü dergahıma seccademi serdim

Aşkın namazını kılıp yeniden uyanayım

Ellerimi açtığımda dua dua sen dileyim

Dilimde besten olsun ruhumda ebediyetin

Aklıma nakşeylenen ölümsüzlüğüm olsun

Sensizliğe sessizliğimi ekleyip gideyim.

 
Toplam blog
: 360
: 1251
Kayıt tarihi
: 12.06.09
 
 

İnsanlar için en güzel hediye, hiçbir masrafa ihtiyaç göstermeyen tatlı bir  gülümseyiştir. Hz. S..