Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

Sente' m kaçtıydı da...

Arabanıza bindiniz gidiyorsun. Bir süre sonra yolun ortasında araba yığılıp kalıyor. Her araç şoför kendine göre biraz (!) “anlar” ya motordan, hemen inip sağını solunu kurcalıyorsunuz. Ama sonuç hemen her zaman olumsuzdur. Yani, aracınızın yığılıp kaldığı yerde siz de “Dibek taşı” gibi ortada kalakalıyorsunuz.

Yapılacak tek şey olan aracın tamircinize götürmektir. Siz de aynısını yaparsınız, aracınızı bir şekilde tamircinizin kapısının önüne götürüp;

- Usta, araba çalışmaz oldu…

Usta, aracınızı kontrol eder ve;

- “Sente”si kaçmış…

- ?!...

Allah Allah… Niye kaçmış ki? Aç mı bıraktık, susuz mu bıraktık, kötü bir şey mi söyledik, kalbini mi kırdık ki kaçıp gitmiş. Tabi anladığınız bir şey değil. Ancak, nereye kaçtığı belli bu “Sente” denilen şeyin. O, sizden önce tamircinize varıp oturmuştur bile. Nasıl olsa biliyor ki siz de onu “Aramak” için oraya geleceksinizdir.

Sonuçta, tamircinizin de araya girmesi ile “Sente” yerine oturtulur ve eski haline gelen aracınıza biner, senteye yaptığınız her ne yanlışlık ise, bedelini de ödeyerek barışır tekrar yola düşersiniz.

Bazen benim içimdeki “Sente” de böyle bir yerlere kaçıyor… [1]

Yazı yazacağım ya, geçiyorum “Laptop”umun başına, açıyorum “word” sayfasını ama… Bir de bakıyorum ki “sente”m yerinde değil. Yine beni bırakıp kaçmış.

Yahu… Bir sürü konu var, yazacağız, çizeceğiz ve “Akıl” dağarcığındaki düşüncelerimizi ortaya koyacağız, fakat “Sente” denilen şey yok…

Yapılacak şey, elbette “Aklımı” tamirciye götürmek. Hemen “Word” sayfasını kapatıp “Oyun” sayfasını açıyorum, bir süre onunla uğraşıyorum ama yok… Olmuyor bir türlü, sente yerine gelmiyor.

Bu kez kalkıyorum ve mutfağa iniyorum, suyu kaynatıp kendime bir “Neskahve” (Uyduruk kahve) yapıyorum. Hanım “Sen günde kaç kahve içiyorsun biliyor musun? Zarlı değil mi?” diye serzenişte bulunuyor. Ben de “Hanım, daha geçen gittiğimizde doktora senin yanında sormadım mı? Zararı yok demedi mi? Karışma şu kahve işine” diyorum ve kahvemi bir güzel yudumluyorum. Hem de sigara da içmeyip “... eşek”[2] durumuna düşmeyi de göze alarak.

Birkaç günden bu yana benim “SENTE” vaziyetim bozuk olduğundan yazı da yazamadım. En son yazım “Kayserili de boyar”dan sonra iki gün ara verdim. Çünkü o yazının başına bir kaza geldi herhalde ki, hiç okunmadı neredeyse ve bu yüzden de benim “sente” bir yerlere kaçtı. Sayfamdaki takvimde maviye dönemeyip siyahta kalan günler oluştur ve ben de dayanamadım sonunda “Sente” ile buluştuk ve barıştık.

İşte bu yazı “barışma” yazısı…

Şimdi, barışma sonrası asıl konuya gelelim…

Sayın Abdullah GÜL, resmen “Aday” oldu. Turlarına devam ediyor. Muhtemeldir ki, üçüncü tur sonrasında alacağı oylar ile Cumhurbaşkanı olacaktır.

Sayın GÜL’ün cumhurbaşkanı olmasından sonra, bir süre daha “Tartışma” sürecek ve sonra taşlar yerine oturacak, ülke “Alışma” sürecine girecektir.

Ve…

Bu süreçte elbette en büyük “Görev” Sayın Abdullah GÜL’e düşecektir.

Milletin istediği olmuş ve Sayın Abdullah GÜL de cumhurbaşkanı olmuş olacak ama ondan sonra tartışmaların devam etmemesi ve “Demek ki endişeler yersiz miş” denilebilmesi, tamamen Sayın GÜL’ün iradesinde olacaktır.

Eğer bir takım insanların zorladığı gibi “Rövanş” alma boyutuna varacak olursa, bu kez “Öteki” takım gelecek günlerde bu “Rövanş”ın karşılığını verme gayreti içinde olacak ki, bu durumda da ülkeye yarar yerine zarar getirecek boyutlara varması kaçınılmaz olacaktır.

Gerek cumhurbaşkanı, gerekse genel seçim sürecine giren ülkenin de bir anlamda kaçan “Sentesi”ni yerine oturtma görevi şimdi Sayın Abdullah GÜL’e geçmiştir.

Umarım, ülke olarak umarız ki bu görevi “Usta” mahareti ile yapar. Biz millet olarak nasıl olsa “Bedelini” bir şekilde ödüyoruz. Bari “sente” yerine gelsin otursun da, arabamız menziline doğru arızasız yürümeye devam etsin…


14 AĞUSTOS 2007

-

[1] Gerçi niye kaçıyor veya kimler kaçırıyor, biliyorum da, oralara girmeyelim.

[2] Rahmetli Nuri Amcanın (Beğendik) bu sözünü bir yazımda anlatmıştım… Bir gün bana kahve yanında sigara ikram ettiğinde reddedince “Sigara içmek eşeklik, kahveyle sigara içmemek eşşeoğlu eşekliktir” demişti.

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..