Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Serbest nizam

Günaydın Arkadaşlar,

Öncelikle sizlerle beraber olmaktan son derece keyif aldığımı bilmenizi isterim. Zaman kısıtımın son derece belirgin olduğu bir döneme denk gelmesine rağmen – ki 2 tane resmen bebek büyütüyoruz eşimle- ben her şeyi göze alarak günde bir saatimi blog yazarlığına ayırmaya çalışıyorum.

Ecrin’i her sabah olduğu gibi ben devraldım. Üç ayını geçtiğinden beri artık emme sorunlu bir bebek olma yolunda bir hayli yol kat etti ki bu hem eşimi, hem de beni bir hayli yıpratıyor. Geçiş dönemleri her zaman zordur ve Ecrin’in artık kendi karakteriyle ilgili talepleri başlıyor. Yani kısacası kendi düzenini oluşturmak isteminde… Oysa dersiniz daha bebek ama kazın ayağı öyle değil; ruhuna üflenmiş onun –isterseniz genetik kod deyin yoksa başka bir şey!

Bugün daha bana dönük bir yazım çabasında olacağım. Sizlerle bir Pazar kahvaltısı tadında sohbet etmek istiyorum. Nitekim Ecrin doğduğundan beri ruh halim sürekli değişim ve hatta gelişim içerisinde. İtiraf etmeliyim, yıllardan sonra ilk kez yumuşuyorum. Ve bu yön her daim olumlu ve daha-sakin- daha da sakin… Buna ister aile olmanın dayanılmaz hafifliği deyin, ya da gerçek haliyle “yorgunluktan sinirlenecek hal mi kaldı” deyi, ne derseniz deyin ben bu işten keyif alıyorum.

Zaman ile ilgili çok yazı yazdım ve hatta matematiksel yaklaşımlarda bile bulundum. Ama her keresinde denklemim hata verdi. Şimdilerde ise zamanı içselleştirdiğimi ve belki de ileride benleştireceğimi düşünüyorum. Çünkü son dönemlerde son derece bana aitmiş gibi yürüyor benim hayatımda. Evet, artık sahiden olgunlaşıyorum. Öyle ki hayatımın neredeyse tamamen dışına yolculuk yapabilecek kadar kendimi dışarıdan gözlemliyorum. Richard Bach’ı tanırsanız şayet – en kolay yolu Martı kitabı- onun da benim gibi şeyler yapıp bunları yazdığını ve harika bir insan olduğunu bilirsiniz. Aslına bakılırsa Martı kitabı bizim hayatı öğrenme dönemimizle ilgili başvurduğumuz kitaplardandır. Aynı şekilde tüm klasik romanlar sayesinde karakter analizi yapmayı ve Shakespear sayesinde insan olmayı öğrenmişizdir. Çünkü o tüm insanları olduğundan da gerçek anlatır. Benim onu orijinal okuma gibi bir de lüksüm olduğu da hesap edilirse, onu anlamak konusunda ne kadar şanslı olduğumu fark edebilirsiniz. Yani şundan bahsediyorum: Alt yapı olmadan yazılamaz ve alt yapıyı oluşturmak gerçekten de zaman alır. İşte zaman bu yüzden bile son derece önemlidir.

Alt yapıyı oluşturmak içinse okumak da yetmez. Çünkü okumak fikir verir, oysa gezip, görüp, tanımak ise hüküm verdirir. Ki bu durum da bile yine zaman devreye girer; zamanla her şey, her kişi değişir. Yani bazen tanıdığınızı zannedersiniz; gerçekte ise her şey değişmiş ve gelişmiştir. Yaşlı olmak bu yüzden zordur; nitekim zamanın ipinin ucu kaçmıştır. O yüzden zihnen hep genç ölmek isterim. Bu yüzden de sarhoş olamam; kendimi kaybetmemeliyim ben. Uyuşturucuyla işim olmaz. Hayatı olduğu gibi ve bütünüyle yaşamak istiyorum. İstiyorum ki kötülük olurken güzellik de olsun. Orgazm benim hayatımda –samimi söylüyorum- hiçbir şeydir. Sadece fiziksel rahatlama. Oysa ben zihinsel ermenin peşindeyim. En-el Hak demek istiyorum. Nirvana mertebesine erişmek istiyorum. Açıkça filezof olmak istiyorum. Belki de tarladaki bir taş kadar ağır veya hafif, ya da yaşamın içinde bir çorbadaki tuz kadar yok olmuş ve var olmak istiyorum.

Kesinlikle yazdıklarımdan çok farklı amaçlar ve amellerim var bu hayatta. Bazen su gibi kokusuz, dokusuz, dokunmasız ve içilen bir hayat olmak istiyorum. Bazen o kadar soyut olmak istiyorum ki hiç biriniz benim konuştuğum lisanı anlayamasanız. Ve bazen de o kadar çaresiz-biçare oluyorum ki oğlumun kollarında hiç durmadan, saatlerce ağlamak istiyorum. Allah’ın kulu olmak böyle bir şey: Tüm yapmalarına ve etmelerine rağmen yetersiz ve hiçsin. Ve son derece komplike , bir o kadar da basitsin.

Kesinlikle farklıyım her biriniz gibi! Ve de aynıyım: benim de bir ailem var: annem, babam, kardeşim, karım, çocuklarım…

Gençken bunları anlatırken yaşanmamışlıklarım yüzünden deli olduğum konusunda eleştirilirdim. Çünkü insanın zayıf yanı kendi ve toplum dışılığı kabul etmez. Nitekim babam kulağımdaki küpe(1 adet) yüzünden bana heterof demeyi halen bile sürdürür. Amaç benim canımı acıtmak ve doğru yolu görmemi sağlamak. Garip değil mi, ne kadar da anlayışsız insanlarız biz toplum olarak. Ya da kardeşim kızım olunca imalı, imalı kızım olduğu için onun namus bekçiliğini nasıl yapacağımı merak ediyor? Sanki namus bekaretten ibaretmiş gibi! Çünkü kimse yalanın namussuzluk olduğunu söylemiyor bu memlekette! Neden mi? Cevabını hepimiz biliyoruz.

Ben farlıyım derken gerçekten farklıyım ve idealist aptalın tekiyim. Ancak pek yakında abdal olacağım ona göre…

Hepinizi saygıyla selamlıyorum…

ANIL…


 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..