Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Sesli düş-ün(me)ler

Sesli düş-ün(me)ler
 

Alt tarafı bir ömür işte, üst tarafı parmak izi bıraktığınız samanlı bir kâğıt. Üstelik yıllar geçtikçe dünyanız büyür, parmaklarınız küçülür. İçinizde adımlayan, hafıza kaybına uğradığını sandığınız, ertelediğiniz bütün istekler ilk günkü tazeliğinde belirir. Büyük puntolarla yazılı ışıklı reklam panoları gibi asılı durur göz hizanızda. Unuttuğunuz bir şey vardır; isteyerek ya da istem dışı omuzlarınıza yüklenmiş sorumluluklar. Adınız her geçtiğinde, yıllar aktıkça uzayan bir parantez içi gibidir yaşarken anlamlı kıldığınız her şey. Öğretilerden, yetişirken budanan dallarınızın yoksunluğundan dolayı, o güne kadar yapmadığınız eylemleri, yaşama geçirme isteğinizin önünde durur adınızın sesli harfleri…  

 

Dışınızda hızla ileriye akan zamana karşı, içinizde geriye saran o sarmalın katlarında büyüyen isteklerin oluşturduğu tümsekler bam telinize bastıkça “yapabilirim!” dersiniz… İşte; orada bir dut ağacı var, bal toplamış taneciklerini kendi ellerimle sunabilirim kendime. Küçük afacan bir çocuğun kocaman, telaşlı bakışlarıyla daldan dala zıplayıp, çimenlerin üstüne atabilirim kendimi. Cebimdeki çakıyla ağacın gövdesine kazıyabilirim, içimde en çok bağıran ismi.  

Yetmez!..  

Sesimin bana geri dönmeyeceği bir yerde, haykırabilirim!  

Bahçe kimin?  

Ağaç kimin?  

Bana ne…  

Şu başımın üzerinde kayıp giden bulutlar, arasından göz kırpan Güneş, o mavi boşluk benim!  

İtirazı olan?  

Adının yanında açılan o parantezin içinde uzayan, kartvizitin gibi senin olan, sen!

Sessizlik…  

 

 

 

Özlem Özkaya 

dokuznisanikibinonbir  

 

 
Toplam blog
: 39
: 229
Kayıt tarihi
: 04.03.11
 
 

Gerçekler düşleri sevmiyor... ..