Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevgi aşk mutluluk

Sevgi aşk mutluluk
 

Sevgi Aşk Mutluluk


Sevgi, aşk ve mutluluk ..
Tıpkı Bermuda şeytan üçgeninde olduğu gibi içinde kaybolabileceğiniz üç güzellik...
“Bir insanı sevmekle başlar” her güzel şey... Sevmekle yücelir insan yüreği..
Bir avuç deniz mavisidir belki mutluluk ama uçsuz bucaksız okyanuslar kadar büyük sevgilerin rengidir o.
“Saadet’ti
bir zamanlar mutluluğun adı.... Aşkla başlar ve aşk bitince biterdi, bugün olduğu gibi.. Bazen sessizdir, dilsizdir, ıssızdır ve yalnızdır bazı yürekler.. Sanmayın ki sevdasızdırlar..
Yüreklerine hapsettikleri gardiyanlıklarını yaptıkları nice sakıncalı’ları vardır onların..
İçten içe sızlayarak yaşarlar.. Ayakta tedavi edilmesi mümkün olmayan diz üstü süründüren türde bir sevgi de diyebiliriz adına.
Ne değildir ki aşk?
Aşk” sevginin en akideleşmiş halidir. Hani balda bile yoktur o yoğunluk.
O, yüreğinizden önce, gözlerinizden girer içeri, sonra sözleri deler geçer sizi, sonra da işgal edilmiş bir hal alırsınız..
Sevgiyle üretilen sözler ve saygıyla gözetilen gözler arasında bir iletişim hattı kurulur..
Sonrasında ise itina ve dikkat dolu bir süreç içinde; sevgi çemberinde saygı, hoşgörü, ilgi ve şevkatin süzgecinden geçip en saf ve temiz haliyle mutluluğa dönüşür...
Ne değildir ki aşk?
Aklı, vicdanı, idraki yönetendir aşk...
Vazgeçmenin mümkün olmayan bir halidir..
Dağları taşları deviresi isyanları yaşatandır..
Misyonu tek bir insana hedeflenmiş bir vizyondur”
Tek bir adı var ; “O”
Gülümseten de O, ağlatan da O, hüzünlendiren de O, neşelendiren de...
A hali B hali ve her bir haliyle “O”nunlasınız her yerde.
Bir “O” varsa hayatınızda, hayattasınız ve “O”nsuz da yoksunuz hayatta .”
Her müzik sizin için bestelenmiş, her nağme size söylenmiş, her söz sizin için yazılmış sanırsınız.
Bütün sokaklar çıkmazsa eğer; Dönüp dönüp de ayni sokağa girdiğinizin bile farkında değilsiniz..
Ne değildir ki aşk?
Aşk değildir sanat olan, aşık olmaktır sanatlaştıran aşkı.
Öyle bir ışıktır ki aydınlatırken dahi acıtıp yakan sönerken de küle döndürendir.
Ve aşktır sadece yüreği kanatan ve kapanmaz bir yara açan.
Ama yine AŞK’tır insanı “insan” yapan, sevgiyle nefes alan ve sevgiyle yaşatan.
Ne değildir ki aşk?

Bir yürek yolunda, iki kalp arasında geçen bir öyküdür aşk.
“Tek yöndür” aşk...
“ulaşılandır” ya da “kavuşulandır” aşk...
Zor’un sözlük anlamı olmasa da gerçek anlamıdır bazen aşk...
Çizginin ötesinde buluşmaktır aşk.
Sonra çizgiler halinde kendi eksenlerinde dolanmaktır..
Mehtabın değişmez meskenidir aşk.
Güzel bir rüyadır aşk..
Bazen denizdir, sahildir ya da bembeyaz köpük dolu bir dalgadır... Ne değildir ki aşk?
Bir salaş virane haliyle..
Şarap dolu bir gönül bardağıdır o...
Güzel bir akşamın en hoş sedasıdır aşk...
Bir kuş mırıltısı bile en güzel nağmedir...
O, her yerde ama her yerdedir...
“Sevda” idi bir zamanlar adı... Kalmadı ne yazık o eski tadı... O derin duygulardı asaletleştiren aşkı...
Acıtmadan aşk olmazdı...bugünkü gibi dakikalara değil, yıllara sığmazdı aşk...
Gözyaşı ve hüzün de demektir aşk ..
Ve sadece Aşk’adır yürekte süzülüp sarfetilen onca asaletli sözler ... Ne değildir ki AŞK?
Hayatı hafifleştiren, sırtınızdan bir ağırlık indirdiğinizi hissettiren;
Hatta ruhunuzdan fırlamak için biriken duygularını fırlatandır O... Nefese dokunmayı bile aşık olunca öğrenir insan...ya da bir nefes olmayı. Düş’te iken yaşadığını, yaşarken ise düşte olduğunu düşünür insan... Özlemle kucaklaşır, özlemle öpüşür ve özlemin kolları arasında yaşar bazen.. O kadar ağırlaşır ve öyle bir buharlaşır ki;
O’na olan özlemin gölgesinde bir bulut olur, yağmur olur ve kendine sevgi yağmuruyla iner insan yeniden.
Ne değildir ki aşk?
Aşk, bir çiçeği dalından koparmaya kıyamamaktır...
Aşk, güneşi avuçlamak ve onunla yüreğini sıvamaktır..
Yeri geldi mi tokatlamaktır hayatı ...
Yeri geldi mi yalvarmaktır kuşlara bile...
Aşk geldi mi kapıya, en zifiri karanlıkta bir güneş açar aniden.
Gözleri sanki gözlerin, sözleri sanki sözlerin olur birden bire..
Haberin olmasa da sevildiğinden... Bilmeden en yakın olansın.. Her bir zerresini ezberlersin, ne kalbine ne de kitaplara sığdıramazsın düşüncelerini. Ne değildir ki aşk?
Her bir düşüncesi kendine çarpıp çarpıp da geri dönüyorsa eğer insanın;
Aşkın o imkansız haliyse eğer; Yaşamayı bile ertelersin.
Akışkan ne varsa zaman da dahil...
O’nunla başlar, O’nunla hareket eder ve O’nunla durur, herşey...
Artık, kendinle uyanmazsın, kendinle uyumadığın gibi..
En tekin olmayan sokaklara bile girmekten korkmaz insan. En uçsuz bucaksız yolları aşar..
Uçurumun en uç noktasına da oturup ayaklarını dahi sarkıtabilir insan.
Rüzgarın en yalın haline teslim eder kendini...
“Vur yüzüme vurabildiğince” dercesine..
Korkuları bile sevgiyle silercesine....
Sevdaların da arka sokağı vardır.. Kıvrılıp yattığınız ve sabahladığınız... Ne değildir ki aşk? En çok da kadındır “aşk”.. ya da aşk “kadındır”.
Hatta tek başına bile bir kadın “AŞK”tır..
Bir simgedir kadın aşkta...
O masumca gülümseyen yüzünde, aşka sızan gözleri vardır kadının...
Aşkı bilen yüreği, sevgiye süzülen gönlü vardır.
Aklı gitse de gönlü kalır hep kadının... Vakti gelse de ayrılığın, “gönlüyle dönmez geriye” hiç bir kadın.. Gözlerindeki yangını bile kendi gözyaşlarıyla söndürendir... Ne değildir ki aşk ? Bir dolu yürektir aşk ...
Bu dolu yüreğin her halinde; Sevgi, aşk ve mutluluk üçgeninde kaybolmanız dileğiyle...

Emine Sütcü
 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..