- Kategori
- Aşk - Evlilik
Sevgi ve çamur
Sevgi bir heykeltıraş gibidir; sevgililer ise koskoca bir çamur parçası. Heykeltıraş alır o kocaman çamurları eline, yoğurur da yoğurur…
Bıkmadan usanmadan.
Ta ki kıvama gelinceye kadar çamur.
Bakar ki çamur kıvama gelmiş… Şekil vermeye başlar çamura. İçinde bulunduğu kalptir sevginin mahir ellerine hükmeden.
Çamur bırakır kendini, sevgi yoğurur… Çamur şekilden şekle girer.
Sevgi beğenmez! Mutlu olmaz çamura verdiği şekilden; ister ki kendini, sevgiyi en iyi şekilde anlatsın eseri. Bozar hiç insaf etmeden, kıyar onca emeğe.
Oysa çamur memnundur halinden, “Ben iyiyim” der, “Mükemmelim. Senin vereceğin şekle ihtiyacım yok ki! Ben böyleyim. Bundan da farklı olamam ki!..”
Sevgi duymaz çamurun sözlerini; duysa da dinlemez!
Çamur çığlık ata ata sevginin parmakları arasında yeniden şekillenmeye başlar.
Sevgi uğraşır bıkmadan, usanmadan: zaman geçer, gün geçer, ömür geçer. Çamur direnir, sevgi uğraşır; sevgi uğraşır, zaman geçer.
Gün gelir…
Çamur eski çamur değildir. Kendi bile tanımaz kendini!
“Ben…” der, “Bu ben miyim?”
Sevgi gülümseyerek yanıt verir:
“Evet sensin.”
Çamur şaşkındır,
“Ama… Ama ben kendimi hiç böyle görmemiştim?...”
Sevgi gülümser yine, yumuşacık sesi ile konuşur:
“Sen aynı sensin, merak etme. Sadece sevginin parmakları dokundu sana. Seni mutlu eden, yeni bir hayat veren bu dokunuşlardır.”
Ve o an…
Çamur… Çamurlar… Yeni bir hayata merhaba der.