Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevgili günlük, gerginim yine...

Sevgili günlük, gerginim yine...
 

Sevgili günlük,

Bu gün tüm bildik bakış açılarını deneyip sakinleşmeye çalıştım. Hatta bir arkadaşıma anlattım Eric From’u önerdi, bende Sokrates’i tekrar okudum. Sevdiklerimle oldum, sohbet ettim, neşelendim. Üstelik akşama sayfamda yazmak için felsefi bir yazı bile düşündüm.

Ama olmuyor işte, olmuyor. Aslında ben kafamı bozan bu kişiye hala kızıyorum ve karşısına geçip, ağzının payını vermek istiyorum. Üstelik blog sayfamda da sansürsüzce kızıp yazmak istiyorum bu kişiye. Aslında kişi değil de, genel olarak bir toplum sorunu bizimki. Yurdum insanı her şeye alışmış, her şeyi kanıksar ve oluruna bırakır. Ama işte ben dayanamıyorum.

Kızdığım kişi bir meslektaşım, bizi buluşturan ortak konu da bir hastaya yapılan müdahale. Bizim meslekte öyle anlar var ki, saniyeler hatta dakikalar önemli, böyle anlarda karşınızdaki ile ne olursa olsun, önemli olan hasta oluyor. Bu kişi ile, aynı hastaya değişik işlem yapmak için aynı yerdeydik, öyle bir an oldu ki, benim görev alanıma giren bir durum gelişti, ben düşünmeden yapmam gerekeni yaptım. Meğerse bu kişi benimle aynı fikirde değilmiş, bekleyebilirmişim, aslında hasta düzelebilirmiş de. Yahu müdahale yapmazsam hastanın öleceği durumda, ben hastanın yaşamını nasıl tehlikeye atabilirim. Bu hanfendi ( içimdeki dayanamayan kişi bunu söylüyorum, yoksa Dr.hanım demeliyim.), kendisinin uzmanlığında olmayan bir konuda karşımda ahkam kesebiliyor. Şeytan içimden neler demiyor ki öyle anlarda! Şimdi o hasta yaşıyor, ve inanın Allah şahidimdir yaptığım müdahale ile yaşıyor. Karşımdaki kişinin anlamsız konuşmaları, yükselen ses tonu ve dövecek gibi olan vücut diline karşın kavga etmedim o gün o kişiyle.Bir şekilde sabrettim, geçirdim o günü. Günler geçti üzerinden, bu gün duydum ki, çalışma ortamında hala o olaydan söz ediyormuş, hala diyorumuş ki, aslında beklense de sorun çıkmayabilirdi. Gerçek bakış açısı ile söylediğinin açılımı ise, hastanın yaşamı ile kumar oynasaydık, yani yetkisi dahilinde olmayan bir tedavi de bu kişinin bekleme isteğini yerine getirseydik. Ben kumar oynamayı sevmiyorum, bilimsel gerçeklerin de sonuna kadar savunucusuyum. Olmaması gerektiği halde tıp alanında da süregelebilen örümcek kafalardan da nefret ediyorum. Ama olmuyor, düzelmiyor işte. İyilik yapmak çok zor, doğruların üzerinden gitmek çok zor. Dedikoducu, sağduyusu olmayan ve normal bilimsel bir tartışmayı bile beceremeyen bir hanfendiye katlanmak zorundayım. Dedikodulara kulak asılmayabilir, bende biliyorum, bende böyle düşünmeye çalışıyorum ama insanım işte. Ve işin kötü yanı böyle kişilere, yetersiz ve beceriksiz olduğu halde, kendini bişey sanan ve yetersizliklerini çevreye saldırarak toparlamaya çalışan kişilere çok da az rastlamıyoruz. Böyle kişilere karşı uygun bir davranış geliştiremedim, zaman ve sabır dışında yok başka bir çözüm, doğrularım olduğu sürece de endişelenmiyorum.

İşte böyle günlük, uslu, hanım hanımcık, bildik beylik sözlerle derdimi paylaşamadım. Kızıyorum, geriliyorum, dedikoducu bir insanın yaptıkları yanına kar mı kalacak, neden maruz kalıyoruz böyle olaylara. Biliyorum sağlık önemli, biliyorum sevdiklerimiz yanımızda oldukça endişe tasa olmamalı…ama bu dış dünya etkileri, ne zor, beynimizin de huzurlu olması lazım değil mi…

İşte böyle, yine yazmak üzere, sevgilerimle…

http://www1.istockphoto.com/file_thumbview_approve/2795730/2/istockphoto_2795730_crazy_woman.jpg

 
Toplam blog
: 196
: 6404
Kayıt tarihi
: 30.03.07
 
 

Uzman doktorum, kendimi bildim bileli çalışıyorum. Kendi adıma  yaşamdan beklentim, huzurlu ve ko..