Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '17

 
Kategori
Deneme
 

Sevince yazamıyorum

Sevince yazamıyorum
 

  Sevince insan yazamıyor. Yani ben yazı yazma meziyetimi kaybediyorum. O an, anı yaşamak istiyorsun. Her insan bir ülke gibidir dostlarım. Onu seviyorsanız bir ülkenin içinde geziyorsunuz demektir. Her ülke güzel değildir elbet. Bunun Güney Amerika'da egzotik adası da var, her tarafından sanat akan Roması da var, harap olmuş Suriyesi de! Emperyalist ülkemiyiz yoksa son hatunun dediği gibi komunist miyiz bilmem bize hep Ortadoğu denk geliyor. Durun durun paragrafı toparlayım. Her sevgili bir ülkedir saydık işte Güney Amerika, Roma, Suriye ama bir kez sevda bileti aldınız mı o geminin hangisine yanaşacağı belli değildir. Bize de Ortadoğusu denk geliyor işte. Ne yapalım! Belki de lanet olası bir komunistim.

 Birkaç çift çorap, iki pantolon, iki kazak, iç çamaşırı falan. Yükledim sırt çantama bastım yollara. Yine onun şehrine gittiğim, gözlerinde mutluluğu yakalamak için. Benim olayım bu! Mutluluk! Mutluluk Çin'de de olsa gideceğiz elbet. 5-6 sene öncesine göre çok değişmişim belli. Artık 15 yaşında değilim keşke 15 yaşında olsam. 15 yaşındaki enerjim, hayat doluluğum, sevdalılığım ve deliliğim yok. Hatırlıyorum da bir gün cuma namazında bilmeden boynumu eğmeden dimdik ileriye bakarak kıyama durmuşum. Babam oğlum boynunu bükecen namazda tavana bakılmaz demişti. Ben de; iyi de baba ben ne günah işledim ki boynumu bükeyim. Onu siz büyükler düşünün. Ne kadar başı okşanası bir çocuk düşüncesi değil mi? Şimdi nerdeyse seccadenin altına saklayacak kadar utanıyorum.

 Beklentiler... (üst paragraftan kopalım) Bu kadın da bir garip kadındı tabi ama güzel kadındı. Yeşil ve kırmızı renkleri üzerinde en iyi taşıyan kadındı belkide. 34 gündür ağzıma bir damla viski, rakı, bira vesaire alkolik içecekleri değdirtmemiş bir kadındı. Lakin beklentiler... Bence insan bir şey beklemeden sevmeli be! Daha kaslı, daha adonisli bir vücut, bol maaşlı bir iş, ev bark, daha az kıskançlık,  daha çok dindar olmam beklentilerden sadece birkaçıydı. Oysa ben şiir yazan, ülke gezen, arazide aç karnına üç gün kalabilen sıradan bir piyadeyim. Bir de ettiği hakaretler vardı tabi neyse onları yazmaya gerek yok. Kirliler bir poşete kondu, şiir defterine bir iki şey karalandı. En kralından bir ayrılık mektubu yazıldı. Otobüs bileti alındı ve bozkırdan bu deniz kokan, masmavi İskenderun'a geri dönüldü. 

 Şimdi yazıyorum! Yazmak boşamayacağım bir kadın ama içki içmek yok. Kendimi bu konuda denemeyi düşünüyorum. Bir de o kadar çok komunistsin dendi ki şu Karl Marx'ı bir daha okumaya karar verdim. Hoş halbuki arşivimi karıştırsa 3 Mayıs yazımı görürdü. Bu kadınlar gram siyaset anlamıyor. Şiirden de anlamıyor. Anlasalar korkarlardı sevdikleri adamları üzmekten. O zaman bekleyecekleri tek şey merhum Cemal ustamızın dediği gibi bir dilim ekmek, birkaç zeytin ve peynir olurdu. 

 Ama sen peynir sevmiyorsun. Hoşça kal Ortadoğu! 

Emre ERDEN

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..