Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '16

 
Kategori
Tarih
 

Sevr tezgahı ile ”Şark Meselesi”nin halledilmesi, Osmanlının tasfiyesi gözlerden kaçırılmıştır (5)

Sevr tezgahı ile ”Şark Meselesi”nin halledilmesi, Osmanlının tasfiyesi gözlerden kaçırılmıştır (5)
 

Bilgi sahibi için bir yüktür. Eğer, ondan ihtiyaçlarına uygun yeni bir bilgi üretemiyorsa.


Kabul etmek gerekir: İngilizler, siyaseti, adam kullanmayı ve toplum mühendisliğini çok iyi öğrenmişlerdir. Son 200 yıllık süreçte her işimizin içerisinde olmalarına rağmen tepki almamak için ortada fazla görünmemiş, hep taşeron kullanmışlardır. Dün Yunanlılar, bugün Arap ve Kürtler.

Bu bolümde, yazılanların kısa bir özetinin yanında özellikle, Sevr tezgahı ile çözümünün sonuna gelinen “Şark Meselesi”nin ne olduğu anlatılacak; Gelecek bölümde, bu bölümde anlatılanlar belgelendirilecektir.

“Şark Meselesi” veya “Doğu Sorunu” öğrenilmeden, Sevr oyununun asıl amacının (içeriden alınan desteklerle) Osmanlı’nın, “Kurtuluş Savaşı” ile tasfiyesini kavramak kolay değildir.

Bizde tartışılmayan:

-Osmanlının Tasfiyesinin bizler için bir zafer mi, bir hezimet mi?” olduğudur.

-Bizler Osmanlının tasfiyesi ile ne kazandık? “Bağımsızlık!” diyenlere sormak gerekir,

-Bu nasıl bir bağımsızlıktır? Etrafı çevrilmiş, ekonomisi-kaynakları sıfırlanmış ve “danışmanlar!” üzerinden halkı dönüştürülerek, nasıl bir “Bağımsızlık!” elde edilmiştir?

Rus Çarı I. Nikola (1795-1855), Paris’in, “Devrimci hareketlerin esin ve kontrol kaynağı” olduğunun ilk farkına varanların başında gelmektedir.

-Osmanlı Saltanatını tasfiye eden Mason subaylar/Jön Türkler ile Rus Hanedanlığını tasfiye eden Mason Subaylar Paris vizelidir. Elbette, 1979’da devrim için Paris’ten gönderilen İran (Şii İslam!) Devriminin kahramanı Humeyni’de!

-“Paris, Bilim, Sanat ve Aşk yuvası”, ifadesine, “Paris, Devrimcilerin beşiğidir!” Unvanı da eklenmelidir.

Meşrutiyet’in başlangıcında (1908 Yılı) Selanik’te ittihat ve Terakki kongresinde kardeşler arasında verilen ve cemiyet mensuplarını ikiye ayırmış olan gizli kararlar şunlardı:

–Dinin ve mukaddesatın kademeli olarak kaldırılması, Hilafet ve saltanatın ilgası, Cumhuriyetin ilanı ile Servetin kardeşler arasında taksimi.

“Mustafa Kemal, bu kumsallarda (İtalya/Trablusgarp, 1911-1912)  savaşırken bir gün emrindeki kabile reislerinden biri kum üstünde fala bakmıştı. Bedevinin şu sözleri mühimdi: “Ne görüyorum beyefendi, ne görüyorum!”

Parmağındaki sigarayı asabî bir hareketle içen ve dumanlarını burnundan soluyarak savuran Mustafa Kemal, yüzünü buruşturarak sormuştu:

– Ne görüyorsun, aynen söyle!

– Aman beyim, bu olamaz, sizin bir gün bir taht yıkacağınızı görüyorum. Osmanlı hanedanı yıkılıyor, bu nasıl olur?

Mustafa Kemal o zaman bir kahkaha atmış:

Biz o tahtı 1909’da devirdik, buraya geldikSen maziden mi, yoksa istikbalden mi bahsediyorsun?”

Osmanlı Hanedanlığı, 1908 yılındaki İttihat Terakki Cemiyeti’ne mensup subaylar tarafından yapılan bir darbe ile fiilen sonlandırılır. Sultan 2. Abdülhamit, Son İmparator, son Sultan’dır.

Bunu Sabık Sultan Vahdettin açıklamaktadır:

-..Doğrusu bize hükümdarlık değil, türbedarlık mukadder imiş. Çünkü görüyorsunuz vatan viraneye dönmüş, düşman işgalinin her türlüsünü görüyoruz!

Anadolu ateş içindedir. Bu hallere sebep olan I. Dünya Harbi’ne girildiğinden mübarek, rahmetli kardeşimin haberi bile olmamış. Böyle saltanat mı olur? Bunun saltanat neresinde?

Bana bu gün mazinin hatalarını üstlenmek, biraderime rahmet ve Allah’a günahlarını bağışlaması için niyaz etmek düştü.

Paşa, uzun sözün kısası İttihad ve Terakki Ocağı, hanedanımızın ocağına incir dikti..”

İngiliz askerleri, İşgal ettikleri İstanbul’u ikinci kez işgal ederek; 18 Mart 1920‘de Son Osmanlı Meclisi’nin etrafını makineli tüfeklerle sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklar ve sürükleyerek götürürler. Neticede Son OsmanlıMeclis-i Mebusanı düşman süngüsü altında kapatılır.

-Yaşanan bu olaylar üzerine Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin açılmasına karar verilir..22 Nisan 1920’de Ankara‘da bir toplantı yapılarak,  23 Nisan 1920‘de, ilk kez padişah olmaksızın (saat 14’de) Yeni Millet Meclisi merasimle ve dualarla açılır.

Osmanlı için ortada sadece görünürde (kukla/etkisiz) ve günleri sayılı bir Saltanat/Hilafet  vardır.

İşgalciler Yunanlıları Çatalca’ya kadar getirir ve İstanbul Hükümetini tehdit ederler, "Ya Sevr Antlaşmasını imzalarsınız, ye da Rumlara İstanbul’u veririz."

Osmanlı Hükümeti Sevr taslağını (Meclisinde onaylamak üzere) İmzalasın da, bu kime ne sağlayacaktır? Ortada bir Osmanlı Meclisi yoktur ki? Bunu hepsi bilmektedir.

“..Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Lord Hardinge şu yorumda bulunuyordu:

‘Bu, Fransız’ların önerdiği gibi, Mustafa Kemal’e bir kurul gönderilmesi konusuyla ilgilidir…
Sayın Osborne’nun önerdiği siyasa gözönünde tutulabilir’.

İki gün sonra, D.G. Osborne şu ek yorumda bulunuyordu:

Oldukça gizli bir kaynaktan alınan bilgiye göre, Mustafa Kemal, itiraza yol açmayacak kimi koşullara göre Antlaşma’yı (Sevr’i) kabule hazırdır; ama bu bilgi dolaylı biçimde sağlanmıştır ve onun doğruluğunu saptamak güçtür’.’ (FO 371/5178/E 11702; İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, 12.8.1920) (Alıntı Kaynak: KURTULUŞ SAVASI GÜNLERİNDE İNGİLİZ İSTİHBARAT SERVİSİ'NİN TÜRKİYE’DEKİ EYLEMLERİ. Prof. Dr. Salâhi R. SONYEL. 2. Baskı ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI)

Vahdettin’i özellikle “Malaya Zırhlısı” isimli savaş gemisi ile sürgüne götüren İngilizler bu olayı dünya (İslam Alemine) kamuoyunu öyle bir pazarlarla ki, herkes parmak ısırır! Elbette o gün için İngiliz gazeteleri ülkemize gelmemiş ve bizim de bundan bir haberimiz olmamıştır.

Neden “Malaya” gemisi?

“VI. Mehmed’in Halife olarak temsil ettiği Federal Malay Devletinin Malaya süper drednotu ile Malta’ya ulaşmıştır..” (O günkü ingiliz gazetelerinden)

Meseleyi (Neden bu isimde bir gemi olduğunu) anlayanlar, anlamayanlara açıklamalıdır.

Ne de olsa Batı Medeniyeti’nde, anlayışında, “Kazanmanın ahlakı yoktur!” değil mi?

 

Bu kısa notlardan sonra “Şark Meselesi”ne geçebiliriz.
 

-Şark Meselesi: İslamlığın doğuşunu, Haçlı seferlerinin başlamasını ve Osmanlı Türklerinin Avrupa'ya ayak basmalarını menşe olarak kabul edenler çoğunluktadır.

-Şark meselesi: “..1815’te isimlendirildikten sonra, XIX uncu yüzyıl boyunca devam ederek, XX nci yüzyılın ilk yirmi yılı içinde kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihe gömülmesiyle ortadan kalktı..”

-“Şark kelimesi Doğu’yu ifade etmekle birlikte “Şark Meselesi” kavramı doğrudan Batılılar nezdinde Osmanlı Devleti’ni ifade etmektedir. 1815 yılı itibariyle ortaya çıkan Şark Meselesi, Osmanlı Devleti’nin tamamen ortadan kalkmasını hedeflemiştir.”

-Doğu Sorunu, (Şark Meselesi) siyasi bir terim olarak, ilk defa 1815 yılında, Viyana Kongresi’nde kullanılmıştır.

-E. Driault'ya göre Doğu Sorunu Haçlı Seferleri'ne değin inen Doğu-Batı mücadelesinin evresidir.

-Albert Sorel, Avrupa için Doğu Sorunu'nun Osmanlı Türklerinin Avrupa'ya ayak basmasıyla başladığını öne sürer.

-M. Lhéritier ise Doğu Sorunu'nu önemli bir yol kavşağı olan Doğu Akdeniz'in özel jeopolitik konumuna dayandırır.

-Bununla birlikte tarihçiler genellikle Doğu Sorunu terimini büyük devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki rekabetinden kaynaklanan bir dizi bunalımı nitelendirmek için kullanırlar.-

-Akçura Türk tarihçiliğine yeni görüşler de getirmiştir Şark meselesinin temelinde îktisadın yattığını ilk fark eden her halde odur. Zira, bu meselenin Sanayi inkılâbı ile mamul mallarına açıkpazar saydıkları Osmanlı Imparatorluğunu paylaşamamaları sonunda aralarında rekabete girişmelerinden doğduğunu 1902’de yaymladığı bir makalede belirtmiştir.

Şark Meselesi” (Doğu sorunu) Özetlenecek olursa:

-Türkler, Müslüman olduktan sonra bir dünya devleti kurdular ve İslam’a bayraktarlık yaptılar. Bu meselenin çözümü, “Otu çek köküne bak!” anlayışı ile, Türkler, İslam’ı terk edecek, başa dönecek ve tekrar “Türkleşecekler”  ve böylece ortada Batı için bir sorun kalmayacaktır.

Bir örnek vererek bölümü bitirelim.

Yıl, 1932: Yer, Belçika’da Dünya Güzellik Yarışması’nın yapıldığı salon.

“…Jüri Başkanı kürsüye geçerek elindeki Türkçe ve Fransızca belgeye göre şöyle konuştu:

- “Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa’nın Hıristiyanlığının zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hakimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Müslüman kızlarının geleceği böyle olması temennisiyle, Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz.

 

Devam edecek:

-Gelecek yazıda bu bölümde aktarılanların kaynakları verilecektir.

 

www.canmehmet.com

 

Resim: Web ortamından alınmış, yazı tarafımızdan düzenlenmiştir.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..