Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '07

 
Kategori
Arkeoloji
 

Side Müzesi beni işe alır mı?

Side Müzesi beni işe alır mı?
 

Dört yıldır başının etini yiyorum kocamın. Side'de yaşıyoruz, önünden geçip gidiyoruz şu müzenin, bir kere gezmedik daha da dır dır da dır dır. Adamcağız geçen pazar pes etmiş demek ki. Her pazar yaptığımız motor gezisinin sonunda Side Müzesinin önüne park etti motoru. Kapıdaki biletçiyle tanışıp ahbap olmuş bizim uyanık. 15€ giriş parasını vermeden içeri girdik ki görmeyin sanki müze bizim. Sevgili hoş ve içine Alman kaçmış kocam yurtdışında doğduğu ve uzun yıllar orada yaşadığı için müze kavramından bambaşka birşey anlıyor tabii. Kapıdan girdik ve kocam o hayret senin bu hayret benim düşüp kalkmaya başladı.

Müzenin girişi oranın bir müze olduğuna dair hiçbir ipucu vermiyor. Buradaki bir çok butik otel daha tarihi görünüyor bu girişten emin olun! Bina birkaç bin yıllık eski bir hamam. Etrafta binanın tarihiyle ilgili detaylı bilgi bulmak zor. İçerlerde biryerde birkaç satır karalama var o kadar. Avludan hallice müze bahçesi kabaca düzenlenmiş, üzeri yazılı birkaç parçanın çeviri levhaları haricinde bu taş nedir, bu heykel kim gibi soruların cevaplarını bulmak na mümkün.

İç kısım küçük bir giriş salonuyla başlıyor. Heyecanla koştuğum bir kaç vitrin neredeyse boş. Aha size liste, üşenmedim saydım. Altı tane ok başı, iki çift küpe, dört cam bilezik, iki pelerin iğnesi, iki taş kolye, on tane sikke. Vitrinin arka tarafında naif(!) bir anlayışla çizilmiş bir kaç temsili resim. Sikkelerin yapılışını anlatan üç cümle. Hayalkırıklığı ve muz kabuğu yani. Diğer iki vitrin de pek farklı değil. Biri cam yapımını anlatmak için tasarlanmış belli ki. Aynı naif ressam cam üfleyenleri gösteren bir resim yapmış kuru boyayla. Öndeki bir kaç çıkıntıya da koymuşlar yedi sekiz cam parça, olmuş sana cam sanatları vitrini. Son vitrinde kopya mı yoksa orjinal mi olduğu anlaşılmasın diye özenle yazılmış bir açıklama yazısıyla üç küçük metal heykel duruyor yanyana. Başka ne var diye sormayın hiç iz bırakmamış belleğimde. Ya koca Side antik şehri arkeologlar gelene kadar tamamen talan edilmiş ya da küçük eşyalara düşman bir halk yaşıyormuş buralarda. "Koca şehirde iki çift küpeden başka takı bulamamışlar mı yani?" diyorum kocam kıs kıs gülüyor.

Giriş kısmından sonra kocamın deyimiyle hepsi kırık dökük(!) bir çok heykelin yeraldığı iki ayrı salon var. Biri fena değil. Binanın özelliğini az da olsa belli eden bir düzenleme yapmış birileri. Pencerden gelen doğal ışık etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Ama hiçbirşeyin önünde isim levhasından başka tek bir açıklama yok. Biz iki meraki sağa baktık merak ettik, sola baktık merak ettik. Ama ilaç için bir tane adam gibi açıklama bulamadık. Koca tarihi koymuşlar bakımsız bir binaya, dizmişler asker gibi yan yana, öyle boynu bükük duruyor garibanlar. Hele ikinci salona konulmuş heykeller neredeyse paçamıza yapışıp bizi de evinize götürün valla ne isterseniz yaparız diyecekler. Kötü bir ışık altında herhangi bir mantık güdülmeksizin dizilmişler. Ortada etkileyici bir lahit ve sonunda bir tanıtım levhası. Üzerinde ne yazıyor dersiniz.

"Ön yüzünde bir kalkan, arka yüzünde bir medusa tasfiri bulunan bu lahitin köşelerinde ....... (orayı hatırlamıyorum) var" Hani bana sorsalar ben bile daha etkileyici iki cümle söylerim şu güzelim şeye. Müzenin en etkileyici parçası bu mermer lahit. Hakkında yazabildikleri bizim zaten bakıp da görebildiğimiz bir kaç detay.

Beni içimdeki şeytanlar bir dürttü pir dürttü. Diyorum ki gidip Müzeler müdürlüğüne, Side Belediyesi'ne artık hangisi yetkiliyse bu konuda baş vursam. Bana bu kazılarda bulunmuş bunun araştırmasını yapmış birini tavsiye etseler. O bana materyalleri temin etse, ben otursam her parça için detaylı bir tanıtım metni hazırlasam. Sonra onları üç dilde seslendirip kaydetsek. Gitsek şu büyük elektronik firmalarından biriyle küçük bir sponsorluk anlaşması yapsak. Her salona 15-20 kulaklık ve bir ses düzeni kursak. Merak eden kulaklığı kulağına takıp ne nedir kendi dilinde dinlese de meraktan kurtulsa...

Vallaha ben bedavaya yapmaya razıyım. Hatta sponsor bulmak için kendimi paralamaya da razıyım. Sanat sever bir iki holding var bu memlekette değil mi. Pek de masraflı olmayan bu jesti üstlenmek isteyecek birileri çıkmaz mı? Alt tarafı kulaklık ve ses sistemi. Eh bir de ilgili ve bilgili kişiye emeği karşılığı bir ücret. Ben bir şey istemiyorum demiştim zaten, o sırada öğreneceğim detaylar bana yeter de artar bile. Özlem Ertan, Özlem Ertan hadi ön ayak ol bu işe. Ben Arkeoloji dünyasında işler nasıl yürüyor bilmem. Ahbap çavuş ilişkileri orada da var mı? Bu işler iyi niyetle yürütülebilir mi? Bi yol anlatıver kardeş. Bak gaza geldim. Side Müzesini dünyaya kazandıralım el birliğiyle hadi.

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..