Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '14

 
Kategori
Deneme
 

Şiir ve bilimin yol arkadaşlığı -3

Şiir ve bilimin yol arkadaşlığı -3
 

Genelde sanat, özelde şiir, obje olarak bizzat dilin kendisini kullanır, seslerle ve anlamlarla oynar, güzelliğin, zevkin estetik değerlerini araştırır.


 ŞİİR VE ŞİİRİN ÖZELLİKLERİ

Bilim,doğada var olan her şeyle ilgilenir… Hele insanı ilgilendiren, insanın ilgilendiği konularla daha yakından ilgilenir. Pek çok dost, “şiirle bilimin ne ilişkisi olabilir ?” dese de, şiir, insanı ilgilendirdiğine göre, bilimde onun “nasıl ve niçin”ini sorgulamalıdır. Tabii, böyle bir sorgulama bu yazının amacı değildir. Şiirle bilim arasındaki ilişkiyi, bir literatür taraması üzerinden kurmaya çalıştım. Çünkü bu satırların yazarı, profesyonel bir “şiir araştırıcısı” değildir

Özellikle çalışma süreci içinde şiir olgusunu “ele avuca sığdıramadım”… O kadar farklı şiir anlayışı var ki ? Şiiri tanımlamak neredeyse mümkün değil… 
Şiir, özellikle koşuk olarak , seslerin, ritimlerin, armonilerin yoğun bileşimiyle en canlı heyecanları, izlenimleri, duyguları algılama ve çağrıştırma sanatıdır[1] diye bir tanım veriyor Larousse.
Başlıca şiir türleri : lirik, epik, kahramanlık şiirleri; dramatik şiir, pastoral şiir,vb 

Şairlerden şiirin on tanımı[2] :

 - Şiirin ne olduğu bilinmez, ama karşılaşınca tanırız onu. 
(Jean L'Anselme)
- Şiir, bir insanda kilitlenmiş bir dünyadır (Victor Hugo)
- Şiir, hayali olan, düşler kuran, arzu eden ve ekseriya başa gelen şeydir. 
(Jacques Prévert)

- Şiir, kulaklar ile görmeyi hizmet eder . (Jean-Pierre Depétris)
- Şiir, yağmur yağdığı zaman havanın güzel olduğunu ve hava güzel olduğunda yağmur yağdığını söylemeyi bilmektir. (Raymond Queneau)
- Şiir, dil içinde dildir.(Paul Valéry)
- Şiir, her insanın kendi içinde taşıdığı müziktir. (William Shakespeare)
- Şiir, insanın ancak beraber tasarımlayabileceği iki sözcüğün karşılaşmasıdır. 
(Federico Garcia Lorca)

- Şiir, sessizliğin konuştuğu zamandır. (Georges Duhamel)
*
Şiirin bir faydası olup olmadığı, şairin niçin ve nasıl şiir ürettiği pek çok şiir ustası tarafından dile getirilmiştir. Öyleyse şiir için şu sorular sorulmalı mıdır[3]?
- Şiir bir sanat mıdır?
- Şiir bir bilgilenme ve eylem aracı mıdır ?
- Şiir bir dil midir ? Bir “ruh şarkısı” mıdır ?


ŞİİR BİR SANAT MIDIR ? 

Şair Horace’dan beri, şiir genellikle, doğayı hoş bir şekilde temsil eden bir tablo gibi kabul edilmiştir[4].
En güzel şiir, yüksek kaliteli renklerle çalışılmış, gerçek bir resim türü eser olacaktır.
Edebiyat tarihi, şiirin incelikleri , zengin ve güçlü parçaları ile doludur.
Şiir, iyi söz söyleme, bir düşünceyi süsleme sanatı olduğuna göre, 17. ve 18 . yüzyıllarda şiir kavramında büyük bir dalgalanma görüldü. 
Felsefe koleksiyonlarını, tarihi eserleri, hatta matematik el kitaplarını bile manzumeler şeklinde yazanlar ortaya çıktı.
Voltairegibi bir şairin şiirlerinin uzun yıllar kütüphanelerin tozlu raflarında beklediğini söylemek gerekir.
Vigny’nin “La bouteille à la mer” (Denizdeki Şişe)’i okunduysa, Bilim ve Düşünce’nin gelecekteki zaferinde, şairin rolünde parlayan inancını okuyucusuyla paylaşmasını bilmesindendir[5].
Bu “dalgalar ve rüzgar” içinde şiirin güvenli bir limana ulaşmasında düşünceyi yer vermesiyle mümkün olabilecektir .

Şiir, sırça bir mücevher kutusu içinde, elmasın saflığı ve sertliği düşüncesini veren herhangi bir kimyacının büyük çalışması, dönüşümü olarak, edebiyatta istisna bir yere sahip olmuştur.

Duyguların ve tutkuların müziği, ruhun bir çeşit şarkısı olarak şiir, yürekteki duyguların ifadesi olduğundan , yürekteki duyguları üreten bir çeşit soybilimi(généalogie)’dir, denebilir .


ŞİİR BİR BİLGİLENME VE EYLEM ARACI MIDIR ? 

Bazı şairler ve düşünürler, şiiri bir eylem aracı olarak da bakabilmişlerdir : Onlar , çağdaşlarının hayranlığını veya öfkesini poetik bir biçimde yansıtmalarını istemişlerdir.
Örneğin Louis Aragon’un “cennete inananlar ve inanmayanlar” arasında düşmana karşı birlikte kalk borusu çalan “Rose et réséda”(Gül ve Muhebbetçiçeği)’sı[6].
Resistance’dan doğmuş olan ve Napolyon’u eleştiren Victor Hugo’nun “Napoléon le Petit”deki ‘Châtiments’ (Cezalar) şiirleri bu konuda tipik örneklerdir[7].

Edebiyat gibi, büyük duygular üzerinden oynanan oyunlar ve polemikler, Baudelaire’in “Art romantique” (Romantik Sanat)’inde kınanmaktadır[8] :
Başka bir sapkınlık var…Tutku, gerçek ve moral sapkınlıkları kaçınılmaz doğallıklar içerdiğinden, öğretim sapkınlıklarından söz etmek isterim. Bir grup insanlar, şiirin amacının, herhangi bir eğitim olduğunu, mevcut bilinci güçlendirdiğini, görgüleri mükemmelleştirdiğini , nihayet faydalı bir şeyler göstermesi gerektiğini savunuyorlar... Şiir (…)kendisi dışında da başka bir amaca sahiptir.”


Giono’nun şu sözlerini anımsamakta yarar var : “Şair deneyimli bir öğretmen olmak zorundadır . Salt bu koşulda o, çalışan insanların yanında yer alır ve ekmek ve şarap hakkına sahip olur[9].”

Şair, kendi mistik coşkunluğu içinde nihai gizi bozduğu için biraz kargışıktır (lanetlidir). 
Şair genellikle , kendi okurlarını kesen anlaşılmaz, hermetik bir dil kullanır.
Deneyim, kişisel ve benzersiz olduğu için , en azından okuruyla iletişim kurma gerektiğinin farkında olmalıdır. 
Söyleyecek büyük şeyi olmayan şairin büyük ölçüde gizemin ardına sığındığını da söyleyenler vardır .

ŞİİR BİR DİL MİDİR ? 

Bir amaç olarak şiiri tanımlamak zordur, zira o her yolun üzerinde bulunabilir. 
Claudeşöyle diyor :“kullandığım sözcükler, her günkü sözcüklerdir, ve bunlar ayni şeyler değildir”[10]
Bilhassa Ferdinand de Saussure ile başlayan ve 19. yüzyılın ikinci yarısından beri süren dil üzerindeki çalışmalar, bize dilin iki temel fonksiyonun olduğunu gösteriyor[11].
Birincisi,dilin faydacı fonksiyonudur: dil başkaları ile iletişim kurmaya hizmet eder.
Dilin ikinci fonksiyonu, sanatsaldır: dilin objesi daha çok dışsal ve duygusal realitedir, yani bizzat kendisidir. 


Genelde sanat, özelde şiir,  obje olarak bizzat dilin kendisini kullanır, seslerle ve anlamlarla oynar, güzelliğin, zevkin estetik değerlerini araştırır
Şiir böylece irrasyonelliği çağırır; o büyük ölçüde sezgileri, duyarlılığı, bir şeyleri hayalde canlandırmayı konu edinir. 


Bu, faydacı amaçlarda kültürleşmenin her hangi bir arzusu dışında, dünyayı yeniden görmenin de başka bir yoludur. 

Prévert’de, komik sözcüklerin birbirleriyle beklenmeyen ittifaklarını yaklaştıran veya ayrıştıran , rutinleşmiş kavramlardan uzaklaştıran, daha sonra yeni bir bakışı yeniden kurmak için gerçeği parçalara ayırırlar. Buna benzer örnekleri Türk şiirinde de görmek mümkündür. Örneğin Coşkun Karbulut’un şiirlerinde, farklı sözcükler arasında kurulan ittifaklardan rutinleşmiş kalıplardan uzaklaşmış yeni kavramlar/düşünceler çıkar . Örneğin :

                                                                     NİYET

 

kırk tane huri verilirmiş 
yolu cennete düşene 

kısmet olurda gidersem 
ben seni isterim bir tanem 
yalnızca seni 

kırk değişik biçimde

 

Coşkun Karabulut


Henri Lemaître’in dediği gibi şiir, şairin dünyası ile duyarlılığı arasındaki anlaşmadır : 
“ Şiirin özü (…), ister farklı anlamlar, biçimler, renkler, sesler ve kokularımızın objeleriarasında olsun, isterse fiziksel evrenin ve moral dünyanın fenomenleri arasında veya doğal görünümler ve beşeri fonksiyonlar arasında olsun, gizli haberleşmelerin sürekli duygusu olabilir[12].” 

Valéryşöyle diyor : “şiirin özünün ne olduğunu, düşüncelerin farklı özelliklerine veya bizzat Tanrı’yla özdeşleştirilen sonsuz önemine veya hiç değerinin olmadığını dikkate alarak değerlendiriyorum. Şiir, ona atfedilen amaca göre tanımlanamaz, o her tanıma meydan okuyor.” 

Kuşkusuz burada şiir için bir tanım verme önerisinde bulunulmayacaktır. Şiir, bir imalat ürünü değildir, bir ilham /emek çabası sonucu ortaya çıkar. Her durumda şiirleşen ilham, bilgiyle desteklenirse , sağladığı haz daha da boyutluk kazanabilir. Bilgi üretme konusu ise bilimin konusudur. 
Özetle şiir ; bir duygu yumağı, bir duygu karmaşasıdır. 

T. Ayhan ÇIKIN
 



[2]Citations tirées de L'Agenda du (presque) poète, par Bernard Friot, Ed. La Martinière.

[3]Jean-Luc, “La valeur essentielle de la poésie”, http://www.etudes-litteraires.com/poesie.php

[4]Horace (Latincede Quintus Horatius Flaccus), bugün Güney İtalya’daki Vénosedans’da  M.Ö. 65’de doğmuş ve M.Ö. 8’de Tibur’da ölmüş Romalı bir şairdir.

 

[5]Alfred Victor, Vigny kontu, Fransız yazarı, romancısı, dramaturgu ve şairidir; Loches (Indre-et-Loire)’da 1797’de doğdu ve 1863’de Paris’te öldü.

[6]“La Rose et le Réséda” Louis Aragon’un bir şiiridir.  Siyasi ve dini ayrımcılığı n ötesinde, Direniş içinde birleşmeye davet eder.

[7]Victor Hugo, Napoléon le Petit, 1852

[8]Charles Baudelaire, L’Art romantique, Œuvres complètes de Charles Baudelaire, Calmann Lévy, 1885, III. L’Art romantique (pp. 441-442).

[9]Jean-Luc, “La valeur essentielle de la poésie”, http://www.etudes-litteraires.com/poesie.php

[10]Jean-Luc, agm.

[11]Jean-Luc, agm.

[12] Jean-Luc, agm.

 
Toplam blog
: 174
: 482
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Şair ve bilim insanı (Tarım Ekonomisi). 1 Ocak 1946, Muğla doğumlu. 1968'de asistan olarak girdiğ..