Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '15

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir

TÜRKÇE ŞİİR DİLİ Mİ?

Türkçe, uzun söze gerek duymayan bir şiir dilidir. Yani kısa anlatımı seçmesi onu dünyanın seçkin, varsıl dilleri arasına sokabilir. Bunu başarmanın yolu şiirimizi verimli, nitelikli kılmaktan geçiyor. Dilimiz gelişince şiirimiz, şiirimiz nitelik kazanınca dilimiz gelişecektir.  

*
satırbaşı

sesi kuşandı sözcükler
sonrasız

taşıyor günceli
satırbaşında çığlık

uyanış ağlamaklı
düş korkulu

gün bayram değil


türkay korkmaz

Bu örnek şiir, niteleyici sözcükleri sıralayarak oluşturulan betimleme dilinden uzak, şiirde eylem sözcükleri dışlanmadığından şiir devinim kazanmış, yaşantılara akabilmiştir. Şiir bilgi aktarmayı amaçlamadan ozanın yarattığı dille imgelerden, düşlerden, özlemlerden oluşan bir yaşantı birikimini sunuyor. Şiir duyumsatıp, anımsatıp sezdirirken giz taşıyor.
*
Bu şiir biçim ve içerik olarak diğer örneklerden ayrılıklar taşıyor. Dizelerin küçük harflerle başlaması, şiirin başlığı, ozanın adının dilbilgisel kurallara uyulmadan yazılması neden böyle diye sorulabilir. Bu soruların yanıtı ne olabilir?
*

ŞİİR ANLAYIŞI

Şiiri, yazın türleri içinde özgür, dilbilgisi kuralı tanımayan bir türdür diye tanımlayabiliriz. Ozan şiirini kendine özgü bir anlayışla, kurallarını kendi koyarak örmüş. İkiliklerle kurulan şiir tek dizeyle bitmektedir.

Bu örgü, şiirin omurgası kurgulanan şiirde ozanın  düşündüklerini, duyumsadıklarını bir bütünlük içinde şiirine aktarması alışılmış şiir anlayışının dışına çıkarak gerçekleştirilmiş.

Bu açıklamadan şiirin yerinde durmadan biçim ve içerik olarak değişiklere uğrar sonucunu çıkarabiliriz.Her çağ kendi şiirini, her ozan kendi dilini yaratır.Şiir, her ozana, her okura göre biçimlenen; içerik kazanan bir türdür. Bu tanım da bu şiire uygun düşmektedir.

Şiir, içerik olarak hemen kendini ele vermiyor. Her okur şiirde ayrı sesler, söylemler, duyumsamalar, anlamlar, anlamsızlıklar yakalayabilir. Ozan kadar okur da özgürdür. Ozan, şiirini kurarken nasıl özgürlüğüne düşkünse okura da aynı özgürlüğü tanıyor. Sözcüklerin çağrışımlar yaratacak biçimde imge olarak kullanılması anlamı ya da duyumsananı arka planda vermesini sağlıyor. Bu da ozanı özgünlüğe götürüyor. Kısaca:

Şiir, özgül ve özgün bir kişilik kazanarak nesnel gerçekliği yeniden üretir.
*
Şiir, dilsel yapının güzelduyusal değeridir.

Şiir, sözcükleri kanatarak, sözcüklere kanat takarak gerçekleşir.

ŞİİRDE İMGE

Ozan, imge denizinde yansımaların kaynağına yönelir, kavrayış ve dil arasındaki soyutlamayla duyumsatır, yeniden üretir.

Ozan, özü yeniden damıtır ya da yeni birleşimler, dili yeniden yapılandırma, yeni tasarımlarla şiire ulaşır.Yeni uzam, öznellik, nesnel gerçekliğe yeniden yöneliş, sözcüklerin yeniden anlamlandırılması ozanı, okuru o büyük coşkuya ulaştırır.

*
yaşam

güneş
muştuluyor günü
gün başlıyor

varsıl kucağında doğanın
duyar sabahı
kurt  kuş insan

yinelenmez dünde kalan
her gün yaşanan

türkay korkmaz

*

Bu örnek şiirde bilgi kuramı ile varlık bilimi arasında gerginlik aşılır. Bu aşamada Cengiz Gündoğdu’nun, “Metafizik düş kurmayı sağlar.” sözüne  Kenan Sarıalioğlu, “Metafizik ve Gülümseme” adlı şiir kitabıyla katılır.

Özdemir İnce’nin şiiri materyalist bir metazik görünümündedir. İnce’nin şiiri, bilimsel bilgiyle metafizik evrene ilişkin  sezgisel, duyusal, sözel ve yazısal bütün dilsel yığınaklarla sarmallaşarak  kendi gerçeğini kurar. Bilgibilimsel (epistemik) olanla varoluşsal (ontik) olanın arasında gerili zihinsel engeli aşar. Bu katmanda metafizik şiire kolaylık sağlar. İnsana özgü bulanık öykünün anlamını açar. Bireyin kişisel ve toplumsal eylemini bir bütünlük içinde anlamlı kılar.

İmgeyle dilsel arayış, buluş, güdülenmiş dil oyunları, sanatlı söz dizimleri, toplumsal gerçeklik ve onun algılanışı şiirde ozanla birlikte akar; ulaştığı yerde yeniden algılanır. Okur, şiirdeki çağrışımları, sözcük ilişkilerini ve imge örgüsünü çözdükçe kendini bekleyen duyusal / düşünsel tada dokunabilir. Bu dokunma eylemini başarmada okura çok iş düşmektedir.

Özdemir İnce, Şiir ve Gerçeklik, Yazınsal Söylem Üzerine, Tabula Rasa kitaplarıyla kalıcı olmasını sağlayan bir düşün ve sanat adamımızdır.

Şiir ve Gerçeklik, imge, şiirsel gerçek, anlam gibi şiirin temel sorunlarını ele alır. Şiir ve yazı nedir? Şair ve yazar kimdir? Şiirin “patikaları”nı, “çıkmaz sokakları”nı gösteren bir göstergeç. Bugüne değin söylenenlere bir başkaldırı özelliği taşır.

Tabula Rasa, şiirsel söylem üzerine bir derin bakış. Sanatsal yaratının oluşumu, okunuşu, yorumu, eleştirisi Metin Eloğlu, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar üzerinden örneklendirilir. Yapı, biçim, anlam, ses katmanları ile bunların kendi aralarındaki etkileşimleri belirleyen bir başvuru kitabıdır. Sanatı algılamaya yönelik temel sorulara kalıcı yanıt verir.

Yazınsal Söylem Üzerine, okuma, yazma eylemi üzerine denemelerden oluşuyor.Sanatsal yapıt bilgi edinmek, öğrenmek için değil, güzel duyusal gereksinim içindir. Bu kitapta Cumhuriyet dönemi edebiyat, şiir ve eleştirisiyle bir hesaplaşma yer alır.

Mehmet Fuat, “Bu üç kitap Özdemir İnce adının edebiyatımızda saygın bir yer almasına yeter.”  diyor. (Aydınlık Kitap, 11 Kasım 2013)

Celal Soycan, “Bu üç yapıtla yüzleşmeden şiir yazmak peşin başarısızlıkla sonuçlanır.”(Aydınlık Kitap, 11 Kasım 2013)

ŞİİR, OKUR, OZAN İLİŞKİSİ

Tüm bu örneklerden işlevsel dönüştürücü şiirin  ozanın önüne geçtiğini, şiir ozanın olmaktan çıkıp okurun yeni yaratımlarına açık olduğunu görüyoruz, kavrıyoruz.

Bu dönüşüm yeni kavrayışlara yöneltir ozanı, okuru.Salah Birsel, Şiirin İlkeleri adlı yapıtında  şiirde asıl olan dilin söyleyemediğidir gerçeğini vurgular. "Şiir yazdığımız sözcüklerle değil dışarıda bıraktıklarımızla  yazılır.” yargısı şiirin dille sınırlı kalamayacağı anlamındadır. 

Dilin değişimi, başkalaşımı imgeyle gerçekleşir. Bu, biçemin ve sesin açığa çıkması imgenin dönüşümüyle üst imgeye açılır. Böylece şiire ulaşılır. Sözcükler arasındaki bağlantılar, gerilimler, yeni birleşimler; şiirin devingenliği, gerilimi ozanın önünde yer alırken  imge içeriği yakalanarak şiir  dönüştürülür. Bu aşamada söz sanatları işlev üstlenebilir. Bu gerçeği ozanın gerçekleştirmediğini kim söyleyebilir!

*

Etkileşim, dilsel, güzelduyusal, eytişimsel bilinç, görüngünün sürekliliği, çatışmalar ozanın duyabildiği, duyurmak istediği dingin ya da devingen gizil güç ozanların bilinci, usu olarak açıklanabilir
mi? Ozan imgeyi nereye, neye açıyorsa imge orada fazla ya da eksik dönüşebilir.

*

Dilde dönüşüm, var olan nitelikler arasındaki bağların koparılarak yeniden kurulmasıyla gerçekleşir. Anlıktaki fazlalıklar atılarak sözcük yeni duyuma ulaştırır şiiri.Yeni nitelik, imge dönüşümü şiiri kurar. Bireşim, ayrıştırma, sancılı yürüyüş niteliksel, bütünsel bilgilerle beslenir. Şiir titreşim ile ulaştığı, nesnelleştiği ya da nesnelleşemediği gönderim alanında güzelduyusal algıya, güzel duyusal bilince ulaşır. Dil görüntü, ses olduğu kadar sessizliktir de.

*

söylence

güle rengini
verir
bülbül değince

dikenine
kan kırmızı
durur aşk
sıcak
sıcak
  
*

Ozan şiiri, dil ve anlam diyalektiğinde yapılandırınca okur, çağrışımları, sözcük ilişkilerini, imge örgüsünü çözerek  düşünsele, duyusala ulaşabilir. Bu anlamda karanfil, imge olarak şiirde çokça kullanılmıştır:

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..