Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Silahları buraya teslim edin

“Silahınızı buraya teslim ediniz” veya buna benzer ama bu anlamda bir tabela karşısındayım.

Sabiha Gökşen havalimanından sabah uçağı ile Ankara’ya gidiyorum ve güvenlik kontrolündeyim.

Eh, üstümüzde silah falan olmadığına göre bizi ilgilendirmez deyip geçebilirdim, ama duraksadım ve kendi kendime güldüm.

Kovboy filmlerinde kasabaya gelen yabancılar hatırıma geldi. Hani şerif kasabayı terk edene kadar silahlarına el koyar ya.

Kendi kendime “Burası Teksas mı yahu” diye mırıldandım. Hemen yanımda olan güvenlikçi de bu lafımı duydu... “efendim?”

Ona doğru baktım ve tabelayı gösterek sözümü tekrarladım “burası Teksas mı?”

Ne demek istediğimi anlamadı, o da ben de boş verip işimize baktık.

Bu tabela, sivil silahlanma konusunda ne hale geldiğimizin hüzün verici bir göstergesi. Aramızda üstünde silahla dolaşan o kadar çok kişi var ki, yavaş yavaş topluma açık yerlerde onlara göre kurallar gelişmeye başlıyor.

Evet, havaalanları yüksek güvenlik öncelikleri nedeniyle böyle bir örnekleme için biraz ekstrem görünebilir ama, yine de bir göstergedir.

Havaalanına her gelen bin kişide biri üstünde silah taşıyor olsa oraya o tabelayı asma gereğini duymazlardı her halde.

Ne oluyoruz, işgal altında mıyız? Allah göstermesin işgal altına düşme olasılığımız mı var?

Polis teşkilatımız yok mu? Veya var da yetersiz mi, onların erişemeyeceği yerlerde yaşıyoruz da kendi güvenliğimizi sağlamak zorunda mıyız?

Yoo! Aksine, nüfusumuzun büyük kısmı kentlerde yaşıyor ve en güvensiz yerlerimiz de zaten kent merkezleri… yani Polisin bizi en kolay koruyabileceği yerler.

Bu kent merkezlerindeki güvenlik sorununu görmezden gelmiyorum ama bunun çılgınca silahlanmamızla hiçbir ilgisi olmadığını müsaadenizle söylemek durumundayım.

Bir zamanlar yurdumuzda silah edinmenin çok zor olduğunu hatırlıyorum. Son 15 – 20 yılda ne olduysa yasaydı bürokrasiydi hepsi halloldu ve silahlar ceketlerin altından görünmeye başladı.

Bizde devlet seçimden seçime ne düşündüğünü sorar ama onun dışında vatandaşın ne düşündüğüne veya ne istediğine pek itibar etmez.

Maço söylemlere hayli meraklı olduğumuzdan “Milletçe silahlara düşkünüz” palavrasını sık sık söyler ve duyarız.

Bana anlatamazsınız, silahlara düşkün milletin bu konuda yerleşmiş gelenekleri ve terbiyesi olur. Böyle bir terbiyesi olan toplumda insanlar eğlendikleri yere silahlarını götürmez. Daha doğrusu hiçbir duygusunu coşkuyla yaşayacağı yere silahını götürmez. Böyle bir durumda silahı belinde dolaşacak kişi hiç tanımadığı bazı insanlara ölüm riski götürdüğünün ve anlık bir coşku sonunda yıllarca hapse girmenin ve vicdan azabı çekmenin riskini göze almış demektir. İşte silah kültürü olan insanlar bunların farkındadır.

Bizimkisi kültür değil cehaletle beslenen magandalık.

Peki nasıl oldu da sivil silahlanmada bu duruma geldik?

Ben bunu devletin kendine gelir getirecek konularda vatandaşın güvenliği, çağdaşlık gibi fuzuli! konuları pek dikkate almamasına bağlıyorum.

Beş senelik bulundurma ruhsatı harcı 491YTL, taşıma ruhsatı harcı ise 516YTL

Çarpın iki milyonla, anlayın devletin neden silah ruhsatları konusunda böyle vurdumduymaz davrandığını. (Zahmet etmeyin ben hesapladım : 1.000.000.000YTL = bir milyar YTL)

Bir dakika, bitmedi, bu sadece ruhsat harcı. Bu ruhsat sahipleri silahlarını nereden alacak? MKE’den, yani devletten. MKE’nin yerli yapım silahlar için fiyatları 650ytl’den başlıyor, birkaç bin YTL’ye kadar gidiyor.

Yabancı marka silahlar ise orijinal perakende fiyatının 3 misli fiyatla MKE’de mevcut. Örnek olarak Magnum 327 ABD’de 1244$ iken MKE’de 3465$

Velhasıl bu iş devlet için bir altın yumurtlayan tavuk gibi.

MKE her ne kadar silah satışlarını tekel olarak sürdürüyorsa da, bu silahlanma işinde yabancı silah şirketlerinin lobi faaliyetlerini yürüten, satışlardan komisyon alan yerli acentalarının rolü yok mu?

Arkadaşlar, bu konuyu kapatsak iyi olacak, benim acil bir işim çıktı.

 
Toplam blog
: 130
: 2132
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

İnsanın kendini anlatması zor, gereksiz de! Yaptığı işlere bakmak yeter, ne gerek var fazla i..