- Kategori
- Gündelik Yaşam
Şimdi bir yaz akşamı olsaydı...
Kış ortasında şeftaliyi özleyen ben yaz ortasında portakal diye tuttururum her yıl. Hal böyle olunca kış ortasında yaz günlerini de özlerim haliyle. Yani isterim ki her şey elimin uzanacağı mesafede olsun da ben beğendiğimi tercih edeyim, hatta beğenmediğime de şöyle hafiften burun kıvırayım…
Dünden beri güneşli yaz günlerinin hayali gözümün önünden gitmiyor. Havanın biraz bahara dönük olmasının da etkisi var sanırım. Belki de çiçeğe durmuş çılgın badem ağacının…
Düşünsenize şimdi ne hoş olurdu şirin sahil kasabalarından birinde bir yaz akşamı yaşıyor olmak… Akşam saati işten yorgun argın çıkmışsın - ama illa ki yorgun argın, çünkü hak etmelisin dinlenmeyi- şöyle bir yürümüşsün meltemin narin eliyle yüzünü okşadığı, saçını savurduğu sahilden. Evlerin balkonlarındaki sardunyaların göz alıcı kırmızılığı, kalan kısacık mesafede bahçendeki çiçeklerini özletmiş sana. Bahçe kapısından içeri girerken çıkarmışsın sandaletlerini ayağından yürümüşsün yalın ayak çimlerin üzerinden… Sarmaşıkların sımsıkı sardığı kameriyenin altındaki şezlonga şöyle bir uzanıvermişsin akşam güneşine karşı… Güneşin sıcağı, denizin kokusu, kuşun böceğin sesi, doğanın rengi derken yorgunluktan eser kalmamış.
İnsan hayal kurarken nasıl da özgür…