Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
 

Çocukluğuma dönüp baktığımda, o küçük köyümüzden İstanbul’a gitmek, orada kendimizi rahat duyumsamak olanaksız gelirdi. Çalışmak amacıyla gidenler kocaman hasretler biriktirip geri dönerdi. İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda bu şehri hiç sevemeyeceğimi düşünüyordum.

Tabi ki öyle olmadı.

İstanbul kendisini sevdirir. Bunu nasıl yapar ayrıtına varmadan bir de bakmışız bağlanmışınızdır bu şehre. Bunu en iyi yurtdışına çıktığımda anladım. İstanbul özlemi diğer birçok özlemle karışıp koca bir özlem yumağı oluveriyor.

Birçok insanın aklından bile geçirmeyeceği bir olguyu ben otuzlu yaşlarıma geldiğimde yaşamıştım. Yaşamımın ilk otuz yılı, her bir on seneye düşecek şekilde değişik üç coğrafya, üç dil ve üç kültür içinde geçti. Bu yüzden olacak bir yerli olamadım.

Köksüzlük ürkütür bizi, bir yere ait olmama duygusundan korkarız çoğu zaman. Sanki bir yerli, bir yerlere ait olmamız şartmış gibi gelir bize. Üstelik bizim kültürümüzde köksüzlük ayıplanacak bir şeydir. Ancak bu köksüzlük, bizi dünyanın her hangi bir yerine ait ederken, dünyadan da kopartır.

Bu garip bir paradokstur. Ne kadar bir yerli iseniz o kadar evrensel değilsinizdir.

Dünyanın her hangi bir yerinde sebepsiz kendimizi yabancı duyumsamak, yalnız hissetmek, “bizim” diye başladığımız, bizi bir yerlere ait kılan kavramlardır. Dilimiz, inançlarımız, yurdumuz diyerek kendi yaptığımız ve diğerlerinden bizi ayıran bu bakış, dün için çok anlamlı ve doğal olabilir. Ancak günümüzde bu kavramların ve değerlerin aynı ölçüde bir değeri ve anlamı olup olmadığı üzerine yeniden düşünülmesi gerekmektedir.

Bölgesel düzlemde yaşananlar her ne olursa olsun, artık o bölgenin dar sınırları içinde yaşanmıyor. Günümüzde dünyanın her hangi bir yerindeki en küçük bir olay hepimizi ilgilendirecek sonuçlar yaratıyor... Bir hastalık salgını, sel baskını, depremler, siyasal ve ekonomik krizler, anında dünyanın diğer yerlerinde, hatta en ücra köşelerinde dahi etkilerini gösteriyor. Dünya ekonomisi hiç olmadığı kadar iç içe girmiş ve bir birine eklenmiş durumda. Bu iç içe giriş doğal olarak hayatın her alanını etkiliyor.

Ekonominin bu denli dünya ölçekli oluşu, iletişimin hızla ivme kazanması doğal olarak siyasetin ve bütün bunlara bağlı olarak hayatın da iç içeliğini birlikte getiriyor. Varılan yeni durum, yeni kavramlar ve yeni bir bakışın oluşmasının da zeminini oluşturuyor. Artık sadece yaşadığımız köyü, kenti veya ülkeyi düşünmek tek başına bir anlam ifade etmiyor. Ulusal değerler, dar bölgesel yaklaşımlarla yaşadığımız dönemi açıklamak olanaklı değil... Şimdi, köyümüzü, kentimizi ve ülkemizi düşündüğümüz kadar, dünyanın başka yerlerini de düşünmek zorundayız. Hiç gitmediğimiz, hiç bilmediğimiz o köylerin ve kentlerin, buralarda yaşayan insanların sorunlarını bilmek ve onlarla ilgilenmek ve hatta onların sorunlarını kendi sorunlarımız bilmek durumundayız.

Geçtiğimiz yüzyılın başlarında “Dünyanın her hangi bir yerindeki bir insanın acısını yüreğimde duyuyorum” diyordu Dostoyevski (sözü aklımda yer tutuğu gibi yazdım) Dostoyevski’nin bu sözü söylediği o günlerde; bu sadece duygusal bir söylem olarak bir anlam içeriyordu. Ancak günümüzde o acılar bizim yaşamımızı da etkiliyor ve yaşamımızın yönünü belirliyor.

Düne ait ne varsa akıp gitmekte. Günün yeni değerleri ve söylemleri ile hayatımızı yeniden tanımlamaktan korkmamalıyız. Unutmayalım ki bu; hayatımızı kendi elimize alma hakkımızı kullanmaktan başka bir anlama gelmiyor.

Mevlana’nın dediği gibi: Bulanmadan donmadan akmanın hoşluğunu yaşayarak düne ait ne varsa bırakıp “Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”…

Hasan Kaya
www.hasankaya.com

 
Toplam blog
: 65
: 1019
Kayıt tarihi
: 11.09.09
 
 

Mart 1959 Erzincan doğumlu, İzmir de yaşıyor.. ..