Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

09 Mayıs '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Simitler Değil, İnsanlar Gevrek.

Simitler  Değil, İnsanlar Gevrek.
 

Rab'bim insanlık yolundan ayırmasın.


Dünya korku ya da korkutma yeri değildir. Lakin duyduklarımızdan, gördüklerimizden korkusuz geçirdiğimiz bir günümüz bile yok. Acabalarla, endişelerle güzelim anlarımızı ezaya döndürüyoruz. Etrafımızdaki insanların pek çoğu barut fıçısı adeta. Gözünün üzerinde kaşın var, diyecek olsak patlayıverecekler gibi...

Önceki gün şehrimin bir ara sokağındaydım. Karşılaştıklarıma selam vererek yürüyordum. Dürüst olmak gerekirse çoğunluktan selamıma karşılık bulamıyordum. Tahammülsüzlük halleri, tahrik bekler sıfatları beni ürkütüyor. Gördüğüm ve güzel bulduğum yüzlerde gülümsemenin (G) si bile yok, bir telaşla gelip geçiyorlar sokaktan. Bu süreçte benim yanım sıra oldukça rahatsız edici bir sesle bağırarak biri çıkıyor aralık bir kapıdan yoluma.

Meczup görünümlü genç bir adam, üç tekerlekli camekânlı bir arabaya doldurmuş, iyi kızarmış simitleri sokakta oynaşan çocukların dikkatini çekmek ve satış yapabilmek için, kulakları taciz edici bir avazla “Simittttttt, gevrek simitler! Simitçiiii!” diye bağırarak sokağı arşınlıyor.

Tam simitçi çocukların arasına gelmişken, yanda sıralı evlerden birinden iri kıyım bir adam sokağa fırlayıp, “Öküz gibi ne böğürüyorsun ulan, sesini kesmezsen kafanı kırarım” diyor. Bu adamın ardından karısı da dışarıya çıkıyor ve fütursuzca bağıran kocasını eve geri çekmek istiyor. İri adam karısına ve çevresindeki gözlere hava atmak ister gibi, simitçiye tahrik edici sözlerle tepkisini sürdürüyor.

Simitçi genç bir adam dedik ya, gerçekten bu sözlerden tahrik oluyor o da iri kıyım adama bir küfür sallıyor. Karısının yanında küfür edilmesinden hoşlanmayan adam, bu defa simitçiye dersini şiddetle vermek üzere, üstüne saldırıyor. Bu saldırıyla, çocukların yanında rencide edildiğini düşünen simitçi de yerden bir taş alıp adama karşı savuruyor. Adamın yüzüne isabet eden taş, hiddetten kıpkırmızı olmuş yüzü, kan revan içinde bırakıyor. Bir anda çıkan arbedeye konu komşu, çevrede ne kadar ev varsa, her birinden birkaç insan karışıyor. Küfürler hava da uçuşuyor, ama kimin kime küfür ettiği anlaşılamıyor. Ardından insaflı birileri bu hiçten çıkan savaşı durdurmak için araya giriyor ve birileri iri kıyım adamı zorla evine doğru çekiştirirken, ötekiler gömleği paralanmış, yüzü gözü yaralanmış simitçiyi olay yerinden uzaklaştırıyor.

Olay yerine tıpkı Türk filmlerindeki son da olduğu gibi, en sonunda polis geliyor. Adamı evinden araca bindirip polis merkezine götürüyorlar. Motorlu bir ekipte, çevreden uzaklaşan simitçinin tarifini çocuklardan öğrenip, aramaya peşi sıra gidiyorlar. Konu komşu bir anda, daha da büyümeden, yoldan geçmekte olan duyarlı vatandaşlarca bastırılan bu olayın dedikodusunu yapıyor.

Haklı kim, suçlu kim? Herkes kendine göre yorumda bulunuyor, fikrini söylüyor. Kimi simitçiyi savunuyor “Genç ne yapsın, rızkını kazanacak, bağırmasa onu duyan olur mu?” diyor.

Kimileri “Öteki de gece fabrikada çalışıyor, gündüz uyuyor, ne yapsın o da rızık peşinde” diye olayda darbe alan iri kıyım adamı haklı buluyor…

Sonu karakolda biten bu olayın meydana geliş sebebi, komşulardan öğrenildiği kadarıyla rızık. Rızık şiddetin altına gizlendiyse çıkartmak her geçen gün zorlaşacak demektir. Siz bu olaya nasıl yorum getirirsiniz bilemiyoruz da, konuya benim yorumum o an için “Simitler değil, insanlar gevrek” demek olmuştu…

Yine aynı gün ve aynı sokağın biraz ilerisi, eski belediye hamamı sokağı bu defa eski hamam duvarına yaslanmış kirli giyimli, kirli sakallı, orta yaşlı, şişman bir adam ve önünde arkaları yola dönük, suratları görünmeyen üç değişik tip de, farklı giyimde adam ve üç genç kadın… Başları açık, giysileriyle topluma aykırı giyinmiş bu kadınlar, kafaları yere eğik vaziyette  sessiz bir kenarda akıbetlerini bekliyorlar. Duvara yaslanmış şişman adam bir eliyle tespih sallıyor, öteki eliyle karşısındaki adamlara yönelik işaretli konuşuyor. Dediği laf şu: “Siz de karı beğenmiyorsunuz arkadaş, alın işte üç tane yosma. Bu paraya daha ne bekliyordunuz?”

Ne kadar saygısızca ve hanımları aşağılayıcı bir cümle, lakin müdahale etmekten korkuyorum. Çünkü adamların tipi ürkütücü. Onlarla empati kurmam, konuşmalarına sempati duymam, duygusal düşünmede bulunmam mümkün değil.

Adam yasalara aykırı bir işi bağıra çağıra sokak ortasında alenen yapıyor. Gelene geçene aldırdığı yok, yaptığı resmen kadın satıcılığı…

Sanırım korkudan kimsenin bu adamlara bir şey dediği yok, bu durumları düzeltmek için bir şeyler yapılması gerek. Simitçiye bağırılmasından rahatsız olmuştum, bu adamlara da seslenilmemesinden, yaptıklarının seviyesiz bulunmamasından daha fazla huzursuzluk duydum. Üzüldüm.

Dikkatimi çeken bu olayın sonucunu utancımdan izleyemedim. Ar perdesi yırtılmış insanların bu tür çirkin işleri alenen şehrin göbeğinde sürdürüyor olmaları, midemi bulandırdı. Bir insan olarak beni son derece üzmüştür. Elbette öncelikle polisin bu tür vakalara daha duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum…

Sonra da inandığım, birbirimize saygı ve hoş görüyle bakabilsek, herkes birbiriyle tartışmasız anlaşma sağlayabilir. Bunun için ruh sağlığımızı sevgi enjekte ederek beslemeliyiz. Sevgiyi birilerinden beklemek yerine, yüreğinizi sinirlenmekten korumakta, size sevginin gerçeğini aşılayacaktır. Katı kurallarla yaşamak, insanı asabi yaptığı gibi, yalnızlığa da itici etkendir. Ölümlü dünya da kötülükler yapmasak, iyi olanları öğrenip tercih etsek, insanca yaşayabilsek, belki sorun diye bir şey kalmayacak. Rab'bim insanlık yolundan ayırmasın...

Ayfer AYTAÇ – ayferaytac.com

 

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..