Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sinema sever misiniz?

Birkaç gündür kızımla birlikte cine5’in öğle kuşağında yayınlanan türk filmlerine sardık :) Hemde nasıl :). Bunlar hem çok eski filmler hemde çok komik. Yok öyle komedi değil aslınd , bildiğiniz dram, bol göz yaşı, bol depresif, “nayır, nolamaz”lı filmler. Ama biz çok gülüyoruz. Şimdilerde bile yeni yeni bizleri sarabilen senaryolar yazılabiliyor, biraz olsun ‘sahiden etkileyiciydi’ diyebiliyoruz. O zamanlarda keyifle ve müthiş bir ilgiyle seyredilen bu zengin kız-fakir erkek bumerangından çıkamayan basma kalıp filmlerin bu zamanda nasıl anlam değiştirdiğini görmek üzücü aslında. Hayal gücünden yoksun, vasat ve bir o kadar sıkıcı bence.

Mesela dün seyrettiğimiz film; genç bir erkekle güzel sayılabilecek :) genç bir kız nişanlanıverirler. Aradan bir dakika bile geçmeden bir trafik kazası olur ve hafif yaşlıca bir bayana yakışıklı (ama o da bir hayli yaşlanmıştır aslında) bir doktor arabasıyla çarpıvermiştir. Bilin bakalım ne olur, vücudunun minicik bir noktasında bile hasar bulunmayan o bayan kör olur :). İşte filmin en komik sahnelerinden biri hastanede yaşanandır bence. Gözleri sargıda olan bayan birden uyanır ve “-nerdeyim ben, nnoooldu bana?” diye sorar. Doktor bey anlatır “-size ben çarptım hanımefendi”. Ama kadında tık yok, ne bir öfke ne bir kızgınlıkJ. Doktor bayana ismini sorar ve bizim hafif yaşlıca bayan sadece ismini değil “-aaah, benim ismim bir zamanlar ……’dı aslında ama bu zalim hayat beni nerelere, nerelere! Attı” diye döküverir tüm hayatını. Yahu dur, adamı tanımıyorsun bile, bu ne rahatlık :) Doktorcuk zavallı, bu bayanın haline üzülür ve kıyamayıp, bir de vicdan azabının verdiği sıkıntıdan dolayı onu evinde tedavi etmeye karar verir.

Filmin başındaki o nişanlanan genç oğlan aslında doktorun oğludur, amaaaa aynı zamanda bu kör olan bayanın yıllar önce doktorun kapısına bırakıp kaçtığı oğludur yaaa :). Ve bu doktor ile körceğiz bayan aslında yıllar önce sevgilidirler, yaniiii ikisinin oğludur. Kadının gözleri üç gün sonra açılır ve doktor kadından af diler hemen ve “noooolur yine benimle ol”der. Bayanda nerdee gurur!, yok böyle bir şey, hemen dişleri ışıldar ve doktorun boynuna sarılır. Uzun bir süre “kötü kadınsın sen” muamelesi yapan oğluyla da barışırlar :)) bitti !

Yaratıcılığın, hayal gücünün, yeteneğin bu kadar yoksun olmasına insan bir anlam veremiyor. Vardır elbette bu gibi filmlerin arasından bir bıçak gibi sıyrılıp seyircinin kalbini fetheden filmler ama yaşımın elverdiği yere kadar biliyorum ki uzunca bir süre bu gibi filmlerle insanlarımız oyalanıp durdular. Bakış açısını, ufkunu genişletemeyen bu karar vericilerin elinde kandırılan bir toplum gelişti bu zamana kadar. O nedenle hala şu an bile yayınlanan dizilerimizde zengin erkek-fakir ama gururlu kız senaryolarından vazgeçilmiyor ve ne acı ki hala insanlarımız tarafından ilgiyle takip ediliyor.

Ben yine de ümitsiz değilim, sadece ülkemizde değil, uluslarası arenada bile kendini gururla gösteren filmlerimiz var artık. Tamamen kendine özgün senaryosu, katıksız yalansız bizi, bizim insanımızı , kültürümüzü korkmadan işleyen (mesela namus cinayeti) , bizleri birkez daha birkez daha düşünmeye iten samimi filmlerimiz var artık.

Daha da çoğalmaları için biraz daha eleştirel, biraz daha zevk sahibi, biraz daha bilinçli bir sinemasever olmamız gerekiyor artık. Sinema biletlerinin zorla satılmadığını, kumandanın düğmesinin hoş olmayan içi boş programları zaplama gibi bir işlevinin olduğunu hatırlamamız gerekir.

Sonra nasıl gelecek bir bir çorap söküğü gibi kaliteli izlenimler görün bakın :))

 
Toplam blog
: 9
: 505
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

..