Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '10

 
Kategori
Öykü
 

Sır-32.bölüm

Sır-32.bölüm
 

"RESİM:ALINTI" "Hayallerinin kumdan kaleler gibi yıkıldığını derinden hissediyordu."


Leman yüzünde kocaman bir gülümseme ile oturuyordu saatlerdir aynı yerde. Gözleri bahçe kapısındaydı. Selim’i beklediği her halinden belli idi her ne kadar önündeki mecmualarla ilgileniyor gibi gözükse de. Araba sesi ile kaldırdı başını. Gözleri ışıldadı. Selim park etti arabasını. Gerginliği bir nebze olsa azalmıştı ama yeterli değildi. Yorucu toplantının da etkisi büyüktü bunda. Eve doğru yürürken ayağa fırladı Leman ve el salladı ona. Selim elini kaldırarak karşılık verdi.

“Hoş geldin Selim.”

“Leman’ı böyle görmek tüm yorgunluğumu aldı.”diye düşündü Selim.

“Hoş bulduk canım.” diyerek yanağına hafif bir öpücük kondurdu kızın. Selim’in dudaklarının değdiği yerin alev alev yandığını hissetti Leman ve yanaklarının kızardığını.

“Günün nasıl geçti?”

“Oldukça yorucu. Ya sen neler yaptın?”

“ Bahçede dolaştım biraz. Öyle güzel olmuş ki arka bahçe. Birbirinden güzel çiçekler. Dayanamadım çiçek topladım.” diyerek gözleriyle vazoyu işaret etti.

“Sonra dergi falan okudum.”

“İyi. Ben bir duş alayım.”

“Yemeği buraya hazırlatayım. Ne dersin?”

Şaşkındı Selim. Son günlerde Leman’daki büyük değişiklik hoşuna gidiyordu. Leman’ın toparlanması ve hayatla yeniden bağ kurması, ev hanımlığı rolünü benimsemesi yapılan tedavilerin sonuç verdiğinin bir işaretiydi hiç şüphesiz.

“Ben… Dışarıda yiyeceğim bu akşam yemeği.” der demez hatırladı Leman dün akşam o kızın, neydi adı, Elif’in birlikte olacaklarını ve kutlama yapacaklarını söylediğini. Sarsıldı. Belli etmemeye çalışarak “Tabii. Yarın akşam yeriz bizde.” dedi.

Selim kızın gözlerindeki belli belirsiz kırgınlığı fark etmemişti hemen içeri girip odasına çıktığı için.

…………………………….

Üzerinde minik çiçekleri olan lila rengindeki elbisesini giyerken “Hala elbiselerimin içine girebilmem ne güzel.” diye düşündü Tuana.

“Yakında yeni elbiseler almam gerekecek.” diye mırıldandı sonra.

Aynadaki görüntüsüne baktı. Hafifçe beliren karnının üzerinde gezdirdi elini.

“Bebeğim… Canım…” dedi elbisesiyle aynı renkteki farı fırçasına alırken. Ela gözlerini daha da meydana çıkarmıştı lila tonu. Yanaklarına biraz allık yaydı. Eflatuna çalan renkteki rujunu dudaklarını kalemle çevreledikten sonra sürdü. Bu gece çok ama çok güzel olmak, Selim’in başını döndürmek istiyordu. Leman’ın telefonunu geçici olarak unutmaya karar vermişti. Böyle bir gecede bunu gündeme getirip can arkadaşı Elif’in bu özel gecesini mahvetmek istemiyordu. Bekleyebilirdi. Nasıl olsa bu gece Selim yanında olacaktı. Özel günlerde kullandığı parfümünden bir iki damla göğüs arasına, bir iki damla kulak memelerine, bir iki damla da bileklerine sürdü. Artık hazırdı. Saatine baktığı anda kapının zili ile irkildi.

“Selim olmalı.” diyerek kapıya yöneldi.

…………………………..

“Bugün daha da güzel görünüyorsun gözüme Elif.” derken kızın gerdanına bir öpücük kondurdu Harun.

“Öyle gergin bir gündü ki… Ama… Seni görünce tüm gerginliğim yok oldu gitti.”

“Selim. O nasıldı dün geceden sonra?”

“Oldukça gergindi o da. Elif… Bir şey söylemedin değil mi Tuana’ya?”

“Hayır.” anlamında salladı kız başını iki yana.

“İyi. Ben. Sıkıştırdım Selim’i biraz.”

“Gerçekten mi?”

“Evet. Neyse. Hadi çıkalım. Ne de olsa ev sahibi sayılırız. Geç kalmayalım.”

……………………..

Kapıyı açar açmaz en sevdiği melodinin ıslığıyla karşılaştı sevdiği adamın dudaklarından yayılan ve yüreğine dokunan.

“Selim… Aşkım.”

“Gözlerim kamaştı. Gökyüzünden düşen bir yıldız mı karşımda duran.”


Gülümsedi Tuana.

“Senin için hazırlandım.” derken Selim onu kendine çekmiş ve teninin kokusunu ciğerlerine çekmekle meşguldü. Dudakları kızın çıplak omuzlarında dolaşıyordu.

“Selim. Geç kalacağız.”

“Çok özledim seni.” diye fısıldarken gözleri birleşti.

“Dudaklarından öpmek istiyorum ama makyajını bozmaktan korkuyorum.”

“Tehlike çanları çalmadan çıkalım istersen.”

…………………..

Leman yarım yamalak yemişti yemeğini. Canı sıkılmıştı Selim’in gidişine. Hele hele o güzel saçlı kızla olduğunu bilmek ne büyük acı veriyordu henüz yeni iyileşmeye başlayan yüreğine. İçinde bugüne kadar tanışmadığı bir duyguyu keşfediyorlardı adına kıskançlık dedikleri. Selim tutunacak tek dalıydı onun. Ellerinin arasından kayıp gitmesinden korkuyordu en çok da çünkü Selim’den başka kimsesi yoktu. Seviyordu onu. Hep iyi davranmış, en kötü anlarında yanında olmuş, sevgisini, şefkatini esirgememişti ondan.

………………

Boğaz’ın ayağında bir mekândı Harun’un seçtiği yer. Boydan boya camlarla kaplıydı duvar yerine. Gece manzarası olağanüstüydü. Işıl ışıl gemiler geçiyordu. Kim bilir nereden gelip, nereye gidiyorlardı. Her şey çok güzeldi. Elif ve Harun’un gözleri alev alevdi. Öyle bir köprü oluşuyordu ki gözlerinde Âşık başka bir çift gözün bunu fark etmemesi mümkün değildi. Tuana ve Selim dans ediyordu pistte. Elif yanındaki adamı unutmuş gibi gözlerini odaklamıştı pistteki bu çifte. Selim’in nasıl olup da dün gece eşiyle baş başa yemek yiyip hiçbir şey olmamış gibi bu gece de Tuana’yı kollarının arasına almasını şaşkınlıkla izliyordu.

“Daldın sevgilim.”

“Yoo. Dans edenleri izliyordum.”

“Biz de dans edelim mi?”

“Bilmem…”

“Seni kollarımın arasına almak için sabırsızlanıyorum.”

“Biraz sonra. Bak Tuana ile Selim de geliyorlar.”

Selim sandalyesini çekerek önce Tuana’yı oturttu. Sonra da kendi oturdu.

“Birbirinize çok yakışıyordunuz dans ederken.” deyiverdi Elif, Selim’in gözlerinin içine manalı bir şekilde bakarak.

“Teşekkürler Elif.”

“Gerçi eşiniz Leman Hanımla da pek yakışıyorsunuz deyiverdi Elif bir anda kendinden beklenmeyen bir şekilde.

Leman’ın adı ile irkildi Tuana. Selim’in gözleri büyüdü. Ve bir anda Tuana ile göz göze geldiler.

“Dün gece Harun ile…”

Harun aşağıdan dürttü kızı susmasını sağlamak için ama fayda etmedi. Daha fazla içinde tutamayacaktı Elif bu görüntüyü. Arkadaşının gözünü açması gerekiyordu.

“Harun ile baş başa kutladık da evlenme kararımızı. Selim de eşiyle aynı mekândaydı.”

Tuana bayılacağını sandı Selim’in işi olduğunu söyleyip dün akşam yemeklerini ertelediğini hatırlayınca. Demek Leman bugünkü telefonu etmek için dün geceden cesaret almıştı.

“Tuana…” dedi Selim bir şeyler izah etmek istercesine.

“Ben… Makyajımı tazeleyeyim.”diyerek ayağa kalktı Tuana Selim’in sözünü tamamlamasına izin vermeyerek.

“Sen de benimle gelir misin Elif?” diye sordu akabinde. Ona eşlik etmek için ayağa kalkan Selim gersin geriye yerine oturmak zorunda kaldı.

“Tabii canım.”derken çantasını almıştı bile Elif masanın üzerinden.

Yüz hatları gerilmişti ister istemez Selim’in.

“Allah kahretsin. Allah kahretsin.”diye mırıldanılırken kelimeler dişlerinin arasına sıkıştı kaldı.

“Selim… Elif adına ben özür dilerim. Vallahi ben de anlamadım nasıl yaptı. Söz vermişti bana.”

“ Sözünde de durdu. Tuana’ya değil bana söyledi ama Tuana’nın yanında. Şimdi ne olacak Harun?”

“Bilmiyorum. Tuana evli olduğunu biliyor pek tepki vermedi zaten.”

“Ama bilmediğin bir şey var. Dün akşam Tuana ile yemek yiyecektik ve evdeki durum karşısında iptal etmek zorunda kaldım. İşim olduğunu söyledim ona. Üzülmesin diye Leman ile çıktığımızı… Söyleyemedim. Farklı manalar yüklemesini istemedim.”

“Hay Allah çok kötü oldu gerçektende.”

“ Leman ilk defa bir şey istemişti benden ve ben ona hayır diyemezdim.”dedi Selim arkadaşının kendisini anlamasını yürekten isteyerek.

“Güzel kadın ama Allah için.”

“Yapma Harun. Leman amcamın kızı benim. Üstelik de çok hastaydı. Daha yeni yeni toparlanıyor. Bilmediğin o kadar çok şey var ki…”derken cep telefonu çalmaya başladı.

“Amca kızı falan ama sonuçta karın.” diye düşündü Harun.

…………..

Duydukları karşısında gözleri fal taşı gibi açılmıştı Elif’in.

“Ne? Bir de radyo programına mı katıldı?” diye sorarken ses tonu elinde olmadan yükselmişti.

“Ay Elif anlattım ya işte.”

“Selim’e neden söylemedin peki?

“Söyleyecektim ama ertelemeye karar verdim sizin bu özel gecenize gölge düşmesin diye.”

“Canım arkadaşım ama ben kendimi daha fazla tutamadım. Gerçeği bilmeni istedim.”

“Teşekkür ederim. Hala elim ayağım titriyor Elif.”

“Ama artık yerimize dönmemiz gerek. Ortam daha fazla gerilmesin.”

“Tamam. Zaten üzerinde durmayacağım. Daha sonra hesaplaşırız onunla.”

…………….

“Evden arıyorlar.” derken açtı telefonunu Selim.

“Efendim Halide.”

“Selim Bey… Leman Hanım delirdi yine. Çok ama çok kötü. Ne olur çabuk gelin.”

“Tamam, Halide yarım saate evdeyim.” diyerek kapattı telefonunu.

“Aksilik bu ya Leman çok kötüymüş. Hemen eve gitmem gerek.”

“Peki ya Tuana? Hem de az önceki tatsız durumun üzerine.”diye sorarken Tuana ve Elif yerlerine oturmak üzerelerdi.

“Aşkım… Affet beni ama hemen gitmem gerek. Leman çok kötüleşmiş. Az önce Halide aradı.”deyiverdi Selim panik halinde. Kalktı yerinden. Gözlerine derin derin baktı Tuana.

“Anlıyorum.” dedi dudaklarını ısırarak.

“İstersen… Birlikte gidelim.”

Başını iki yana salladı Tuana.

“Onun… Bana değil sana ihtiyacı var.”

“Tuana… Gel hadi. Sonra seni bırakırım eve.”

“ Bir taksiye binerim ben.”dedi bakışlarını kaçırırken Tuana.

“O ne demek biz bırakırız seni.” diye atıldı Elif.

Aceleyle çıkan sevgilisinin ardından bakarken Tuana bu gecenin nasıl sonuçlanacağı konusundaki hayallerinin kumdan kaleler gibi yıkıldığını derinden hissediyordu. Oysa gecenin büyüsünü bozmamak için son derece sabırlı davranmış gün içinde yaşadıklarını sineye çekmişti. Ama Selim… Selim gitmişti işte hem de bir telefonla, ona, karısına, Leman’a gitmişti.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..